Anlayana sivrisinek saz... Anlamayana Balyoz bile az!
Balyoz cephesinde bağırmalar, feryat etmeler, efelenmeler ve bayılmalar devam ediyor.
Ne var ki;
Gün, bayılma günü değil,
Ayılma günü!..
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği hapis kararlarının hukuki değil, siyasal olduğunu iddia ederek, hâlâ haklı olduklarını savunanların yapması gereken şey, hakimlere çamur atmak değil, Biz, bu çamura nasıl saplandık? diye sormaktır.
Kendi kendilerini vicdan muhasebesine tabi tutmalı ve sormalılar:
Biz ne yaptık ki;
Bu cezalara maruz kaldık?..
Evet, bunları sormalılar, geçmişin muhasebesini yapmalılar ki; kararlardan bir ders çıkarabilsinler!..
ARTIK HÖT-ZÖT YOK!
Anlamalılar artık;
Höt-zöt döneminin geçip, yapanın yanına kâr kalmadığı bir dönemin geldiğini.
Evet; dün, kendilerini ülkenin sahibi görüyorlar, höt-zöt diyerek, herkes üzerinde tahakküm uyguluyorlardı.
Zannediyorlardı ki;
Bu devran devam edecek.
Emretmeye ve kendilerine muhalif saydıkları insanları susturmaya o kadar alışmışlardı ki, yargının bile değiştiğini farkedemediler.
Eskiden ne güzeldi;
Çağırıyorlardı hakim ve savcıları, saatlerce brifing veriyorlar ve üstelik kendilerini alkışlatıyorlardı.
Zannediyorlardı ki;
Silivride de öyle olacak!..
Yargının askerî vesayetten kurtulduğunu görünce, çığırtkanlık yapmaya ve efelenmeye başladılar;
Kimi 10. Yıl Marşını okuyordu, kimi pankart açıyordu.
Bağırıyorlardı, tehdit ediyorlardı.
Mustafa Kemalin askerleriyiz!
Keser döner, sap döner, bir gün hesap döner... O gün geldiğinde, suç üretim merkezi haline gelen çeteler ve onların uygulayıcıları buraya gelip, hesap verecekler!
O köpekler, yolda giderken trafik kazasında geberecek inşaallah!
12 Eylül mahkemelerinin bir namusu vardı... Bu mahkemelerin ise namusu da yok, vicdanı da!
Ve son tehdit, Çetin Doğandan;
Alacağınız karar hakkınızda hayırlı olsun!
Dikkat edin;
Hakkımızda değil,
Hakkınızda!
Düpedüz tehdit, göz dağı!..
HERKES İŞİNE BAKSIN!
Her neyse... Sonuç itibariyle, cezalarını buldular... Bazıları, cezaların çok ağır olduğunu iddia etse de, bana kalırsa ucuz kurtuldular...
Öyle ya;
Egede bir Türk jetini düşürüp Yunanistanla savaşmayı!.. Fatih ve Beyazıt camilerini bombalamayı!.. İrticacı oldukları gerekçesiyle on binlerce insanı stadyumlara doldurmayı!.. Cuntacılara muhalif 36 gazeteciyi tutuklamayı plânlayıp Hükümeti devirmeyi ve ülkeyi kaosa sürüklemeyi amaçlayan insanlar, bu kadar ucuz kurtulmamalıydı!..
Ama, yine de;
Bu cezalar, öncelikle Balyoz sanıklarına, sonra da darbe hayali kuran asker ve sivillere ders olmalıdır...
Artık herkes bilmelidir ki;
Türkiyede darbe dönemi kapanmıştır!.. Türkiye artık darbeciler tarafından değil, milletin seçtiği sivil idareciler tarafından yönetilecektir!
Uzun lâfın kısası;
Herkes kendi işine bakacaktır.
Siyasetçi siyasetine,
Hukukçu hukukuna,
Asker, askerliğine!..
Türkiye, kimin elinin, kimin cebinde olduğu belli olmayan bir Dallas veya 7 kocalı Hürmüz olmaktan kurtulacaktır!..
Silivride 10. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar da, Türkiyenin normalleşmesi yönünde atılan önemli bir adımdır!.. Bu kararla; Türkiyenin, eski Türkiye olmadığı bütün dünyaya gösterilmiştir.
Eski Türkiyenin generalleri toplanıp, bu millete ve milletin inançlarına karşı topyekün savaş ilân ediyorlar, eski Türkiyenin hakimleri de, siyasetçilerin ellerini-kollarını bağlayıp, siyasi hayatını bitiriyorlar ve muhtar bile olamayacak hâle getiriyorlardı!..
15 yıl sonra bugün ise;
Cezalarını çekiyorlar!..
YUVANIZA HOŞ GELDİNİZ!
Türkiyenin, Balyoz sanıklarına verilen cezaları konuştuğu gün, yani dün, İstanbulda ilginç bir gelişme yaşandı.
Partilerini fesheden HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ve arkadaşları, dün katıldıkları İstanbul İl Danışma Meclisi toplantısında AK Partiye katıldılar.
Haliç Kongre Merkezindeki törende, AK Parti rozetini, Kurtulmuşun yakasına; Hayırlı olsun, yuvanıza hoş geldiniz diyerek bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan taktı.
Tabiî, katılım töreninden önce, bir de konuşma yaptı Erdoğan... Konuşmanın; CHPye, medyaya ve teröristlere ilişkin bölümünü haber sayfalarımızdan okuyabilirsiniz... Ben, o konuşmanın, hem kendi kurmaylarına, hem de AK Parti muarızlarına cevap verdiği bölümünü aktarmak istiyorum.
Büyük Türkiyeyi kurmak için farklı toplum kesimlerini bu hedefe kanalize olan AK Parti İktidarının birleştirerek, bütünleştirerek, kucaklayarak, büyüyerek, kutlu yolculuğuna devam edeceğini kaydeden Erdoğan, dedi ki;
Bu ülkeyi geleceğe taşırken, kesintiler, molalar olabilir... İsimler değişebilir... Makamlar, rütbeler yer değiştirebilir... Bu dâvâ, yüzyıllardır aşkla ve heyecanla yürüyen bu hizmet kervanı, daha da güçlenerek yoluna devam edecektir.
AK Partinin dayandığı, AK Partinin tevarüs ederek omuzlarında taşıdığı bu büyük hizmet davası, isimler üzerinden yürüyen değil, tam tersine isimleri kendi potasında eriten bir davadır...
Bu dâvânın ruh kökünü, bu büyük çınarı tanımayanlar her zaman hayal kırıklığı yaşadılar... Çünkü onların farklı alışkanlıkları vardı. Onlar zannediyorlardı ki; AK Partinin siyaset anlayışı da aynen onlar gibi olacak. Ama onların düşündüğü gibi olmadı. Çünkü sürekli olarak AK Parti, ezber bozuyordu.
Bugün de, yarın da, AK Partinin hizmet sevdasını, AK Partinin vatan, memleket sevdasını anlamayanları, anlamak istemeyenleri, biz hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğiz.
Milletimiz Allahın izniyle hayal kırıklığı yaşamayacak, ama milleti, milletin tarihini, kültürünü, mensubu olduğu medeniyeti tanımayanlar, hem şaşırmaya, hem yanılmaya devam edeceklerdir.
SİLİVRİDEN HALİÇE
Erdoğanın bu konuşmasını dinlerken, Balyoz sanıkları geldi gözlerimin önüne...
Onlar, elbette AK Partiyi anlayamadılar ve onu devirmek için darbe plânları hazırladılar...
Hadi, AK Partiyi tanıyamadılar da, milleti ve onun inançlarına bağlılığını tanıyabildiler mi?..
Eğer tanıyabilmiş olsalardı, herhalde topyekûn savaş ilân etmezler, camileri bombalamayı düşünmezlerdi...
Ama, ne oldu?..
Geniş arazilerde görev yaparken, darbe yapıp, ülkenin tamamına hükmetmeyi hayâl ettiler... Bu esnada; küçüldüler, küçüldüler ve sonunda koğuşlara mahkûm oldular...
Devirmeyi plânladıkları AK Parti ise, Numan Kurtulmuşlar ve Süleyman Soyluların katılımları ile daha da büyüdü.
Her şey bir yana da;
Darbeci generaller, sadece Haliçteki fotoğrafa baksalar, herhalde nerede hata yaptıklarını anlayacaklardır!..
İnşaallah anlamışlardır,
İnşaallah ders almışlardır!..
Silivrideki fotoğraf ile dünkü Haliçteki fotoğraf, Türkiyede askerî iradenin yerine sivil idarenin geçtiğinin en önemli göstergeleridir!..
Anlayana sivrisinek saz!..
Anlamayana;
Balyoz bile az!..
Kısa bir mola
Son günlerde telefonlar yoğunlaştı;
Ne zaman geliyorsun?
Artık, gitmek şart oldu... Manisadan, Akhisardan, Salihliden, İzmir ve Turgutludan gelen okur telefonlarına icabet edip, davetlerine uymak şart oldu...
Biliyorum, sizler yazılarımı görmeyi arzu ediyorsunuz ama onlar da beni görmeyi arzu ediyorlar.
Onların arzularını da dikkate alıp, sizlerden kısa bir süreliğine izin istiyorum...
Hem oralardaki okurlarımızla sohbet edecek, hem sorunlarını dinleyecek, hem de eş, dost ve akrabalarımla hasret gidereceğim.
Kısacası, sıla-i rahim yapmak istiyorum.
Bu süre içinde hem onların gönüllerini almak, hem de; rahmetli dedem, ninem, babam, annem, amcam ve dayımın mezarlarını ziyaret edip, ruhlarına Fatihalar hediye etmek istiyorum.
Uzun lâfın kısası bir süredir gitmek isteyip de, bir türlü fırsat bulamadığım ziyareti; Allah nasip ederse, bugünden itibaren gerçekleştirmek istiyorum... Anlayacağınız, bugünden itibaren kısa bir süreliğine yokum... Dönüşte, inşallah yine birlikte oluruz... Şimdilik Allahaısmarladık...