İkinci Osmanlı İmparatorluğu
Başbakan Erdoğan ve Obama muhalifleri aynı dili paylaşıyorlar. ABD Temsilciler Meclisinin Cumhuriyetçi üyesi Louie Gohmert, ABD Başkanı Barack Obamanın Ortadoğu politikalarının ikinci Osmanlının kurulmasına zemin hazırladığını ve önünü açtığını savunuyor.
Bunun bilinçli olarak izlenmiş bir politika olmadığını bilakis özensiz ve gevşek politikaların bu sonucu intaç ettiğini ve doğurduğunu ifade ediyor. Aslında denklem öyle gelişiyor. Bushun saldırgan politikaları ABDnin seçeneklerini zayıflatınca Obama pasif politikalar izleme durumunda kaldı ve bu nedenle bölgesel dalgalanmalar karşısında seyirci kaldı. Bu seyirci kalma pozisyonunu İkinci Osmanlının önünü açma olarak değerlendiriyorlar. Fransız Devrimi burjuvazi devrimi olmasına rağmen nasıl ki ekim ve Sovyet devrimine yol açmışsa Bushun politikaları da Rusya ve İranı güçlendirdiği gibi geride boşluk bırakarak ikinci Osmanlının mayalanmasına da zemin hazırlıyor. Cumhuriyetçi olduğu için Louie Gohmert bunun müsebbibi olarak Obamayı görüyor ve onu suçluyor. Halbuki, bu süreci tetikleyen Bushun ahmakça politikalarıdır. Obama ahmakça girdiğimiz Iraktan cesur bir şekilde çıkalım diyordu. Güç bazen insanın başını döndürür ve budalaya çevirir. Louie Gohmert emperyalist aptallığı göreceğine hâlâ güçten medet umuyor. Louie Gohmert yeni Osmanlı İmparatorluğunu, Obamanın geride bırakacağı ve övüneceği bir miras olarak değerlendiriyor. Obamanın ikinci Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşuna yardım ettiğini söylüyor.
¥
Amerikalı Temsilci Louie Gohmert Obamanın politikalarının ikinci Osmanlının önünü açarken İsraili de radikalizm denizinin ortasında bıraktığını ifade etmektedir. Demek ki, Arap Baharı bir Osmanlı versiyonu ve İsrail de bu çemberin içinde kaldı. Filistinli aktivist Raid Salah da yoldaki yeni Suriyeyi Arap Baharının tacı ve Salahaddin kampının merkezi olarak değerlendiriyor. Semih İdiz İsrailin Nafile Sondajları başlıklı yazısında da bunu izah eden bir cümle kuruyor: Sonuçta, sürekli gerginlikle bezenmiş olsa bile, Ortadoğudaki statüko ante, yani Arap Baharı öncesindeki durum, İsrail için bugünkü kadar tehdit oluşturmuyordu... Beşşar da Amerikalı Temsilci Gohmert gibi yeni Osmanlıdan dertli. Beşşar bunu ilk defa demiyor öteden beri ağzında gevelediği takıntılarından birisiydi. Esat, El Ahrama Türkiyenin derdinin yeni Osmanlıyı ikame etmek olduğunu ve bunun için milli güvenliğini bile hiçe saydığını söylüyor. Bu mefhumu muhalifince PKKyı desteklediklerinin ikrardır. Hatta Tanıtma Bakanı Ümran Zubi karşı atakla kendisini alamayarak Türkiyenin teröristleri destekleyerek dünya barışına tehdit ettiğini bile söyledi. Çirkef rejimin çirkef bakanı. Yalanının hesabı ve dilinin kemiği yok. Peki! Kendisi hangi akla uyarak Safavi veya Şii üçgeninin parçası olmuş? Halkını dinleyerek mi? Yoksa direniş edebiyatıyla mı? Gohmert, Obamaya Kılıçdaroğlunun Erdoğana yüklendiği gibi yükleniyor. Kılıçdaroglu sıfır politika elde var sıfır müttefik diyerekten Başbakana yüklenirken Gohmert de Obamaya aynısını söylüyor: Bush döneminde İslam dünyasında popülerliğimiz daha yüksekti... Kılıçdaroğlu da neredeyse fi tarihinde; CHP döneminde Araplarla sarmaş dolaştık, AKP döneminden daha iyiydik diyecek. Niye demesin, hesabını soran mı var?
¥
Müslümanların Masumiyeti filmi Bush zihniyetinin hortlamasından başka bir şey değil. Bush İslam dünyasının gönlüne ve kafasını savaş tamtamlarıyla mı ulaşmış? Temsilci sapla samanı karıştırıyor. Bush çılgınca ve aptalca işler yapmasına rağmen sevilmek istedi. Ama nefret gördü. Obama ise onun mirasını devraldığından yeteri kadar köprü kuramadı. Kılıçdaroğlu da AKPnin komşu ülkelerle gerilim hattına girdiğini ve zemin kaybettiğini söylüyor. CHPnin Allah aşkına Ortadoğu diye bir politikası mı vardı? Kılıçdaroğlunun da Şii üçgenden başka bir derdi mi var? Mürsi ve Gannuşi ile ortaklık mı düşlüyor? Beşşar Esat, El Ahrama yaptığı konuşmasında (Zubi böyle bir konuşmayı reddediyor) Arap Baharında liderlerin yıkıldığını ama sistemlerin ayakta kaldığını söylemiş. Kendini lider değil, sistem olarak görüyor. Öteki kehanetleri de yanlış çıkmıştı. The Wall Street Journala Arap Baharı bize uğramaz, teğet geçer demişti. Halbuki, Arap Baharının en şiddetli vurduğu yer Suriye oldu. Kendisi Macellan gibi Hindistana ulaşmak isterken Amerikaya uğrayanlardan! Suriye meselesinin uzamasıyla birlikte PR çalışmalarına yeniden ağırlık verdi. Kendi gazeteci takımına resepsiyon verirken Mısır basınını da sarayında ağırladı. İçeride muvazaa muhalefeti görücüye çıkarıyor ve milletvekillerini de Tahrana gönderiyor. Bu adımlar işlevsel olmaktan ziyade sembolik ve propaganda amaçlı.
Velhasıl: Beşşar, Putin, İran ve Amerikalı Cumhuriyetçiler ikinci Osmanlı düşmanları. İsraili saymaya bile gerek yok. Ama Osmanlı onlara rağmen dirilecek. Suriye merkez üssü olacak. Dayanağımız Allah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.