Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

“Evvelim sen oldun, ahirim sensin”

“Evvelim sen oldun, ahirim sensin”

“Cahildim dünyanın zevkine kandım, “Hayale aldandım, boşuna yandım, “Seni ilelebet benimsin sandım... “Ölürüm sevdiğim, zehirim sensin; “Evvelim sen oldun, ahirim sensin.” ¥


Neşet Ertaş, başka hiçbir şey yazmayıp/yapmayıp sadece yukarıdaki dizeleri yazmış/çalmış olsaydı bile “bir ömre bedel”di...


Hâlbuki o böyle yüzlerce dize yazdı...


Arkada bıraktığı muazzam bir “türkü külliyatı”dır, kadr-u kıymet bilen hiç kimse bunu görmezden gelemez.


“Sanat musikisi öldü” denildiği bir zamanda Zeki Müren gelmiş, “aykırı” yaşantısına rağmen, yüreklerimizi titreten icrasıyla, “sanat musikisi” yeniden canlanmıştı...


“Türkü öldü” denen bir dönemde de Neşet Ertaş geldi: Yürek ritmimizi türkülerle harmanladı, “eski”yi “yeni” bir yaklaşımla besleyerek güncelledi. Sazın telleriyle birlikte mızrabını yürek tellerimize de vurdu.


Bir de baktık ki, hangi eğitimden, eğilimden olursak olalım, sık sık bir Neşet Ertaş bestesi takılıyor dilimize:


“Ben bu yıl yârimden ayrı düşeli,


“Her günüm bir yıla döndü gidiyor...


“Gine zindan oldu dünya başıma;


“Gönlüm ataşlara yandı gidiyor,


“Ömrüm boş hayale kandı gidiyor.”


¥


Neşet Usta’nın Türk mü, Kürt mü, olduğunu hiçbir zaman düşünmedim...


Sünni mi, yoksa Alevi mi olduğunu sorgulamak, aklımın ucundan bile geçmedi...


O “bizden biri”ydi...


Bizim sesimizdi...


Bizim nefesimizdi...


Bizim duyarlılığımızdı...


Bizim acımız, bizim sevincimizdi...


O bizim neşemizdi, hüznümüzdü kısacası...


Anadolu’muzdu o bizim, gerisinin hiçbir önemi yoktu.


Şaklabanlığın “geçer akçe” olduğu ve hiçbir “maharet”i bulunmayanların “birinci sınıf” bir hayat yaşadığı Türkiye’mizde, işinde “birinci sınıf” olup tevazu içinde yaşamayı başardı...


Şu müthiş tespit Benjamin Franklin’e ait sanırım: “Öldükten sonra da yaşamak istiyorsanız, arkanızda ya okunmaya değer bir eser bırakacağısınız ya da yazılmaya değer bir hayat yaşayacaksınız.”


Neşet Usta’da ikisi de var: Hem okunmaya değer eserler bıraktı bize, hem de yazılmaya değer bir hayat bıraktı.


Hayatı yazılmaya değer: Çünkü tam bir “çile yumağı”dır...


Dahası, tam bir tevazu örneğidir...


İki mırıltı-hırıltı çıkaranların “şöhret” olup herkese tepeden bakmaya başladığı bir dünyada, az şey değil.


Ona onun dizeleriyle veda edelim:


“Uzaktır yolların dolandım geldim,


“Tatlıdır dillerin bağlandım kaldım...


“Günahım boynuna işte ben öldüm;


“Gönlüm ataşlara yandı gidiyor,


“Ömrüm boş hayale kandı gidiyor.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi