Realist pencereden büyük resim
Uluslararası ilişkilere hükmeden dominant kültür olan realizmin ahlaki bir temellendirmesi, dolayısıyla da ahlaki bir kaygısı olmaması en önemli özelliklerinden.
Amacı güç bağımlılığı ekseninden dünyayı okumak olan bir görüş güçle gelen bütün yan ürünlere de kucak açmış oluyor. Yolsuzluksa yolsuzluk, hırsızlıkla hırsızlık, çalmaysa çalma diyor, diyeceğim ama demiyor bile, zira bunlarla hiç vakit kaybetmiyor.
O hedefinden şaşmıyor, diskuru evirip çeviriyor.
Hedef?
Gücü artırmak, çok artırmak. Ama bu dediğin, damla damla, gıdım gıdım, biraz oradan biraz buradan ufak ufak toplayarak artacaksa, varsın olsun diyor....elini hiçbir yere atmaktan çekinmiyor....ödettiği bedelin büyüklüğü insanlığa çok ağır sonuçlar getirecek diye bilse de umursamıyor.
Çünkü moral bir kemik yok. Yumuşak ve şekilden şekile giriyor. Prensip yok, sahip çıkamıyor. Biraz sizden biraz bizden....bugün ondan yarın ötekinden yana duruş sergiliyor. Yani istikrar yok. Ama bakıyorsunuz yörüngesinde bir konuda istikrarlı.
O da son sonuç. Yolun başındaki gücü ile sonundaki gücü mukayese ettiğinizde katlanarak artmış olduğu gerçeği...
Realizm böyle bir ahlaki yoksunluğu pompalıyor ulus devlet kümeciklerine. Güç dediğin de bugün bunu artırmaya yola çıktım, demekle değil entrikalar arkasına gizlenmek, bilakis, ne yaptığının işaretlerini gerektiğinde en yakınına, müttefiklerine bile belli etmeden artırılıyor.
Amerikanın uzun süredir üzerinde kafa yorduğu, bölgede de hissettirdiği yeni Ortadoğu projesi, yani Ortadoğuyu sil baştan tekrardan dizayn etme arzusu yavaş yavaş somutlaşıyor. Arap baharının beklenmedik şekilde bölgeyi vurması belki planları biraz değiştirdi ancak belki de hep dört ayağının üstüne düşmeye alışmış ABD için bulunmaz nimet haline de geldi.
Öyle veya böyle, ister birinci ister ikinci, sonuç itibariyle değişime engel olamadı, Libyanın istisnailiği ile pek bir muhabbet içinde olduğu diktatörlerini kaybetti, tutamadı.
Şimdi İran eksenli bölgesel çatışmayı körükleyerek haritanın çizimine yön verme derdinde. Bu işlemden çıkacak bölgesel harita onun gücüne güç katacak ümidinde. Realizmin en temel özelliği güç artırımı ise, onun en olmazsa olmaz mizacı karakteristiği de bu artırımın bedelinin asgariye çekilmesi.
Yani çok şeyi, çok az şeyi kaybederek kazanma stratejisi.
Sonunda büyük kazanacağım derken, bunun da bedelini ödemeliyim değil de, ne kadar aza kapatırsam bu işi o kadar da kârım fazla olur mentalitesi.
Realizmin kirliliği de işte tam burada.
Moral bir koda oturmadığı için de her şeyi mübah sayan bir anlayış.
Şimdi Türkiyenin eliyle Suriyede rejim değişikliğini körüklüyor.
Yangına körükle gidiyor.
Elini hiç kirletmeden proksileri üzerinden bölgeyi düzenliyor.
İrana çatıyor, Türkiyenin kulağına fısıldıyor.
Arkandayım haydi sen git diyor.
Bu ABDyi bir adım daha İran hedefine yaklaştırıyor.
Afganistana saldırdığı erken 2000lerde herkesin ağzında bundan sonra Irak vardı, Irak geldi geçti, İranda sıra derken araya Arap Baharıyla Suriye girdi, o zaman şimdi Suriye-İran olsun sıralama diyor.
Öyle gözüküyor ki beklenen olur, Türkiye üzerinden Esed gönderilirse günün sonunda zarar: minimum, kâr: maksimum denklemi sadece Amerikanın hanesine yazılacak. Ondan sonra da ver elini İran...
Kağıda dökünce kolay da İran Irak mı? Suriye mi?..
İnsanlığı çok ürkütücü bir tablo bekliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.