İki siyasi sistem
Doğru ya da yanlış fikirler veya mezhepler olabilir. Bu hayatın gerçeğine ve renklerine tekabül eder.
Hayatın gerçeklerini inkar edemeyiz. Netice itibarıyla hayatın genişliğini ve çeşitliliğini hazmetmek zorundayız. Bununla birlikte siyasi projeler fikirlerle bir araya geldiğinde ideolojiye dönüşür ve bazen bu ideoloji Komunizm de veya Siyonizm de olduğu gibi yıkıcı ve yakıcı bir surete bürünebilir. Dolayısıyla bileşke ve terkip sessiz ve hareketsiz duran bir fikri, nesneyi tahrip kalıbına dönüştürebilir. Şiilik de kabul etseniz de etmeseniz de hayatın ve İslam dünyasının gerçeklerinden birisidir. Zaman zaman taraftarlar arasında sürtüşmeye neden olsa da hayatın akışı içinde yolunu bulur ve devam eder. Lakin tetikleyici bir unsur olduğunda yakıcı bir kimliğe ve kalıba dönüşebilir. Fatimilerden önce de Şiilik vardı lakin Fatimilik onu siyasi bir kalıba ve projeye dönüştürdü ve İslam alemini iki kampa ayırdı ve bu kamplaşma Salahaddin Eyyübiye kadar devam etti. Büveyhiler de siyasi bir proje idi ve Tuğrul Beye kadar şevketini devam ettirdi. Safavilerin alevi, yalızı ise Yavuzla birlikte söndü ve Nadir Şahla birlikte sona erdi. Lakin İran zamanla Şiilerin milli devleti haline gelmiştir. Bununla birlikte Humeyniye kadar son yüzyıllarda siyasi projeleri yoktur ve bu projeyle birlikte İslam dünyası yeniden hareketlenmiş ve kargaşa ve fitnenin girdabına yuvarlanmıştır. 30 yıllık süreçteki kopardığı savaşlar ve ardından Suriyede halka karşı seküler, totaliter ve azınlık rejimi canı pahasına desteklemesi bunu gösteriyor. Muharrem Türk adlı Pasdaran mensubu subayın Şamda çatışmalar sırasında ölmesi ve Tahranda mezar taşına bu bilginin kazınması İranın Suriye halkına karşı fiilen rejimin yanında çarpıştığının kanıtıdır. Suriye halkına karşı düşmanca bir harekettir. Öyle olduğu halde Nejadın Yardımcısı Rahimi Türkiyeden muhaliflere silah yardımını kesmesini istiyor. Herhalde bu silahlarla Beşşar saflarında savaşan askerlerimiz ölüyor diye düşünüyor olmalılar. Hizbullahın da önemli adamlarından Muhammed Hüseyin Hac Nasif Amerikalılara karşı, İsraile karşı değil Humus halkına karşı savaşırken öldürüldü. Saklayacaklarına şaşaalı bir cenaze töreni düzenlediler. İran rejiminin mezhep kodları anayasasından sonra Irakta ve ardından Suriyede de ortaya çıkmıştır.
¥
18 Temmuz 2012 tarihinde Şamda Kriz Hücresi çökertildiğinde orada ölenlerden birisi Hişam Bahtiyardı ve Şii kökenli olan Bahtiyar İslamcılara karşı husumetiyle ve Şiiliği yayma kampanyasıyla tanınıyordu. Haliyle İrana da yakındı. 2001 ile 2005 arasında muhaberat örgütlerinin birisinin (Muhaberat amme) başındaydı. Türkiyeden özür dilemedik diyen Beşşar Caferi de yine Şii kökenli ve rejimin en kilit adamlarından birisi. BM daimi temsilcisi. Kızı Şehrezat, Beşşarın gözdesi eski el-Cezire güzeli Luna Şibbil ile atışmasında Beşşar ve çetesinin güzelim Suriyeyi mahvettiklerinden yakınıyordu. İranın Şii siyasi projesi veya velayet-i fakihin İslam alemine maliyeti çok büyük oldu. Bu projenin sönmesi halinde Şii kitleler normalleşecek ve İslam dünyası yeniden sulh ortamına kavuşacaktır. Sistani veya Yaser Habib gibiler siyasi projenin veya velayet-i fakih alanının dışında bile olsalar genel çerçevede etkileniyor ve mezhebi dürtüleri aktif hale geliyor. Hameneye ve Hizbullaha lanetler yağdıran Yaser Habib, Şamda Seyyideti Zeynebi elde avuçta tutmak için Hasan Nasrallahdan Suriyeye asker sevk etmesini istiyor. Hizbullah da zaten bunu yapıyor. Lakin anlaşılmayan bir şey var! Seyyideti Zeynepin naşı ve kabri buraya Esat hanedanlığı sırasında mı geldi ki hanedanlık gidince kabrin geleceğinden endişe ediyorlar? Haçlılar da böyle düşünmüşler ve yapmışlardı. Mesihin emanetleri diyerek kutsal toprakları işgale gelmişlerdi. Kıptiler kutsal mekanlar var diye Mısırda bir Hıristiyan devleti kurma peşindeler. Mantık aynı mantık. Suriye rejimi Hamadan günümüze en az 100 bin Suriyeliyi öldürdü. Hala yetmedi mi? Mola verildiği ve bir Suriyelinin öldürülmediği bir gün var mı? Herhalde yaptıklarının bumerang gibi ayaklarına dolanacağını düşünüyorlar. Kamu adına zalimlerden intikam alacak olan Allahtır ve Şuara 227de şöyle buyuruyor: Zalimler ne acı bir akıbetle yüz yüze geleceklerini yakında anlayacaklardır... Bununla birlikte İslam alemini kandırmak için ellerine kına ve gözlerine sürme çekiyorlar. Gözlerinden timsah gözyaşları sel olup akıyor. Ravdatül ukela ve nüzhetül fudala adlı mevize kitabında İmam İbni Hibban şöyle bir kıssa aktarıyor. El Fadl Bin Musa Es Sinani aktarıyor. Rüzgarlı bir günde avcı, serçeleri avlıyordu. Rüzgardan dolayı gözlerine toz ve toprak doluşuyordu ve bu nedenle gözleri yaşarıyordu. Her serçe avladıktan sonra kanadını kırıyor ve dağarcığına atıyordu. Bu durumu gören serçeler birbiriyle dertleşirler. Bize karşı ne kadar müşfik diyerek gözyaşlarını gösterirler. İçlerinden en akıllı olanı arkadaşlarını gözyaşlarına aldanmayın, elinin tuttuğuna ve elinin işine bakın diye uyarır, öğüt verir. Gerçekten de İran, İslam dünyasının birlik ve beraberliği için çok gözyaşı ve ağız dökmektedir. Adeta kendinden geçmektedir. Lakin bir de Irakta Suriyede yaptıklarına bakın! Eylem ile söylem farkını anlayacaksınız.
¥
İkinci siyasi proje ise Siyonizmdir ve Yahudileri kabından çıkarmıştır. Ömer Süleyman Aşkar Siyonizm projesinin bir Deccaliyet projesi olduğunu ve Deccalın, yerine geçtiği Mesih tarafından öldürülmesiyle bu projenin çökeceğini ve Yahudilerin de normal yaşamlarına geri döneceklerini söylemektedir. İslam alemi, iki siyasi proje arasında adeta kavruluyor. Suriye her ikisinin de sonunun başlangıcı olacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın. Biiznillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.