Faruk Köse

Faruk Köse

Dersaneler “Yardımcı Okul” işlevi görsün

Dersaneler “Yardımcı Okul” işlevi görsün

Başbakan noktayı koydu: Dersaneler kapatılacak! Tarih bile verdi; “2012-13 eğitim yıldönümünde inşaallah bunu başaracağız” dedi. Peki gerekçe? “Bazıları para kazansın diye Anadolu’daki vatandaşların daha çok sömürülmesine izin vermeyeceğiz.”


Böyle halis bir niyete kim itiraz eder ki? Ancak iyi niyetin bazen hataya mani olmayabileceğini hatırlatmak isterim. Sadece “bazılarına para kazandırmamak” verisinden hareketle “dersane kurumu” kapatılacaksa, bu işte “bazı hesap hataları”nın yapılmış olabileceği gözardı edilmemeli.

Başbakan’ın, “dersanelerin vatandaşı sömürdüğü”nü ima eden “gerekçe”si düşündürücü. Dersaneler vatandaşın üzerine çöktü de, onların rızası olmadan, zorla mı çocuklarını kaydedip paralarını alıyor, sömürüyor? O halde, “askeri vesayet”i bitiren, “mafya”yı çökerten, “derin çeteler”i tasfiye eden Hükümet, bu zamana kadar “dersanelerin sömürüsü”ne niye son vermedi de bunca sene bekledi? Veya buradaki “sömürü”den kasıt daha başka bir şey mi? Dersaneler yoluyla yapılan kimi “hizmet”ler var da, “bunların akamete uğratılması”nı isteyen mi var? Birileri Başbakan’ı fena halde yanıltıyor, “büyük bir tuzak”a çekiyor olmasın?

Bilemiyorum. Ancak bu vesileyle, kapatılırsa oluşacak sorunlara işaretle, dersaneler için yeni bir formül önermek istiyorum. Zira Sayın Başbakan, “Halkının derdiyle dertlenen bir hükümet var” diyor. Hükümet, dersanelerin kapatılmasıyla nüksedecek dertlerin çaresini de düşünecek ve gereğini yapacaktır.

Kapatılması halinde “dersanelerin sağladığı istihdam” açığa çıkacak. Sadece “eğitici kadro” değil, diğer personel de hesaba katıldığında, istihdam sorunu nasıl çözülecek?

Dersanelerden en çok “dar gelirliler” yararlanıyor. Zenginler zaten çocuklarını eğitim imkânları yüksek olan “özel okullar”a gönderiyor. Zengin, “özel öğretmen” tutarak da çocuklarının eğitimini takviye edebilir. Dar gelirliler ise, çocuklarını, ülkemizin gerçeği olan sınavlara hazırlamak için dersanelere muhtaç. Dershaneler, “eğitimde fırsat eşitliği”ni sağlayan kurumlar olarak önemli bir işlev taşıyor. Kapatılırsa, bundan en çok zarar gören kesim, dar gelirli Anadolu insanı olacak. Bu durumda Hükümet, kaş yapayım derken göz çıkarmış olmayacak mı?

Kapatmaya gerekçe gösterilen “Anadolu insanının sömürülmesi” mevzuunda Başbakan’ın yanıltıldığını düşünüyorum. Çünkü kimse kimsenin çocuğunu zorla dersanesine kaydetmiyor. Dersaneler vatandaşı sömürüyorsa, bu sorunun çözümü dersaneleri kapatmak mı olmalı, yoksa “okullardaki yetersiz şartları iyileştirmek”, “eğitimde kaliteyi yükseltmek” ve bu “kaliteyi Anadolu’nun her yerinde aynı standarda çıkarmak”, “eğitim-öğretimde okullar ve bölgeler arasındaki farkları gidererek dersanelere gerek kalmayacak eğitim kalitesini yakalamak”, okulların “eğitmen kadrosunu güçlendirmek” ve böylece, “Anadolu insanının, çocuklarını dersaneye vermelerini gerektiren şartları ortadan kaldırmak” mı olmalı? Öyle bir eğitim verirsin ki, “takviye eğitim”e ihtiyaç kalmaz, bunun için dersane gerekmez. Eğitim sisteminin aksaklıklarını gizlemek için niye dersaneler kapatılsın? Kaldı ki, toplum dersaneleri sömürü aracı olarak görmüyor. Gösterdiği başarılarla ve üstün performansla toplumda müsbet imaj oluşturan dersaneleri nereye koyacaksınız?

Dersaneler “Bakanlığın kontrolünde”, faaliyetleri belli, vergisini veren, istihdam sağlayan kurumlar olarak “eğitime katkı”da bulunuyor. Kapatılırsa Anadolu insanı, okulların yetersizliğinden ötürü çocuklarını takviye etmek için arayışa girecek ve “asıl sömürü” o zaman başlayacak. Zira hiçbir denetimden geçmeyecek ve kaliteden yoksun, gerekli işlevleri taşımayan “kaçak-korsan dershaneler” açılacak; vatandaş da onların kucağına düşecek.

Eğitimi sadece “okullar”la sınırlamanın doğru yaklaşım olacağından kuşkuluyum. Özellikle de “ülkemizdeki sınav sistemi” var olduğu sürece dersanelere, olmazsa korsanlarına ihtiyaç hissedileceği kanaatindeyim.

Sayın Başbakan, “Altyapısı uygun dersaneler özel okula dönüşecek. İsteyen dersaneler birleşerek bu dönüşümü sağlayacak” diyor. Buradan yola çıkılarak, dersanelerin kapatılmamasının, “dersane işlevi”ne de son verilmemesinin, “farklı bir yapılanma”yla, bu zamana kadar “elde edilmiş birikimler”den yararlanılarak eğitim hizmetlerine katkı sağlanmasının daha yararlı olacağını düşünüyorum. Mesela;

1- Dershaneler, ilk, orta ve hatta yüksek öğretime yönelik olarak açılabilir; eğitim-öğretimde “takviye hizmeti” veren, “yeni fırsatlar yakalanması”nı sağlayan, “eğitime erişim”i yaygınlaştıran, “okul dışı çalışma, araştırma ve etüt hizmetleri” veren, “kaynak sağlama” hizmetleriyle donatılmış “yardımcı okul”lar olabilir.

2- Okullarda takip edilen “müfredat”ın zamana bağlı olarak bitirilmesi gerekiyor. Bu noktada “insan kalitesi” ve “yetenekler” tesbit edilemiyor, geliştirilip yönlendirilemiyor. Dersanelere işte bunu yapma görevi verilebilir. Okullarda ölçülemeyen “yetenek”, ya da belirlenemeyen “eğilim”, dersanelerde tesbit edilebilir ve öğrenci, “okullarla işbirliği içinde” yönlendirilerek, “yerinde istihdam” sağlanabilir; insan kalitesi yükseltilebilir.

3- Okula dönüştürüleceğine, “yardımcı okul” statüsü verilebilir. Belli şartlarda devletçe finanse edilir, belirli oranda velinin katkısı istenir. “Okullara, dersanelerle anlaşma yapma yetkisi” verilir. Böylece okullar, diledikleri dersaneyle anlaşarak, “eksiği olan öğrencilerin takviye eğitimle sınıf seviyesine çıkarılması”ndan tutun da, “müfredatın işlenmesindeki yetersizliğin tamamlanması”na kadar, yardımcı okullar olarak işlev görebilir. Böylece, gerek derslik, gerek kadro ve gerekse diğer imkânlar bakımından yetersiz kalan okullar dersanelerle takviye edilerek “eğitim kalitesi” yükseltilebilir.

Makul ve makbul olan da bu değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum
Faruk Köse Arşivi