Bay Kılıçdaroğlunun söylediklerinin neresini düzeltelim?
Hani deveye sormuşlar ya;
Boynun neden eğri?
O da cevap vermiş ya;
Nerem doğru ki?
CHPliler de öyle...
Habire konuşuyorlar, habire iddialarda bulunuyorlar ama, hepsi yalan çıkıyor, hepsi düzmece çıkıyor.
Lime lime dökülüyor CHP!..
Nereye el attılarsa,
Ellerinde kalıyor...
KEÇİ DEĞİL KOYUN!
Hani, meşhur bir hikâye vardır.
Bir sohbet esnasında; adamın biri, topluluktakilere demiş ki;
Bir keşiş, deniz kenarında, tam kızını kurban edeceği sırada Mikâil adlı melek gökten bir keçi getirdi...
Sohbette bulunanlardan biri, dayanamayıp patlamış;
Be adam demiş;
Şu söylediklerinin hangisini düzelteyim?.. Bir kere; o kişi, keşiş değil, Hz. İbrahim Peygamber idi!.. Orası, deniz kenarı değil, dağlık arazi idi!.. Kızını değil, oğlu İsmaili kurban edecekti...
Meleğin adı Mikâil değil, Cebrail Aleyhisselâm idi...
Gökten inen de keçi değil, koyun idi!
CHPlilerin ve CHP zihniyeti taşıyanların da bu zırcahillerden pek bir farkı yok!..
Keşiş dedikleri,
Aslında Peygamberdir.
Mikail dedikleri,
Aslında Cebraildir.
Deniz kenarı dedikleri,
Aslında dağlık arazidir.
Keçi dedikleri de,
Aslında koyundur!..
Uzun lâfın kısası; kurbanlık diye bir olay duymuşlardır ama literatüre yabancı olduklarından olayın aslını bilmemekte, uydur-kaydır söylemektedirler!..
SİLAH TAŞIYAN AMBULANS!!!
Son günlerde, bunun bir çok örneği meydana geldi...
İlk örnek, CHP kafasına mensup, İllegal Basın Konseyi yöneticilerinin iddiası..
Olayı biliyor olmalısınız..
12 Eylül günü Hatayda basın toplantısı düzenleyen Başkan Orhan Birgit ve Yüksek Kurul üyeleri Tufan Türenç, Turgut Kazan, Yalçın Büyükdağlı ile Oktay Hudutiden oluşan Konsey mensupları; gazetecilere cep telefonuyla çekildiğini iddia ettikleri bir fotoğraf gösterdiler ve dediler ki;
¥ Elimizde Türk Sağlık Bakanlığına ait ambulansla Özgür Suriye Ordusuna silah taşındığını gösteren fotoğraf var. Hatayda kurulu bulunan kamplarda kalan Özgür Suriye Ordusu mensuplarının gece kampta kalıp, gündüz savaşmak için Suriye tarafına geçtikleri duyumlarını aldık. İlk zamanlarda Türk tarafındaki makamların verdikleri desteklerin bugün itibariyle yavaşladığını öğrendik. Artık devletin Suriyeden gelen sığınmacılara yönelik olarak bir yaptırım uygulamasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
¥ Oynanan çok büyük bir oyun var, bu oyun hem Türkiyeyi, hem de Hatayı kapsıyor... Duyduklarımız karşısında tek kelime ile başımız döndü, endişeye kapıldık. Çok vahim oyunlar oynanıyor, bir takım senaryolar ortaya konmaya çalışılıyor. Şu anda Esed rejimi oynanan oyunlara karşı bir direnç gösteriyor... Suriye halkı mevcut rejimin korunması için çabalıyor, çünkü mevcut rejimin sona ermesi demek Müslüman Kardeşlerin ülkeye şeriat getirmesi anlamına geliyor.
Kanunlar önünde hükmî şahsiyeti bulunmadığı için, diğer illegal örgütlerden hiçbir farkı bulunmayan Basın Konseyinin bu iddiaları büyük tepkilere yol açtı ve İllegal Konseyin üyeleri dedektifçilik oynamakla suçlanıp, Kendi işinize bakın denildi!..
Ama, adı üstünde;
Örgüt illegal olunca, eylemi de illegal oluyor!..
İşin tuhaf tarafı; onu da yüzlerine-gözlerine bulaştırdılar... Zira, daha sonra ortaya çıktı ki; Orhan Birgitin cep telefonu ile çekildiğini iddia ettiği fotoğraf, tamamen asparagas, tamamen fotomontajdır.
Malûm, ilk yalanlama Sağlık Bakanlığından gelmiş ve denilmişti ki;
Bu iddialar, daha önce CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu tarafından da gündeme getirilmiş, o zaman da yalanlanmıştı.
Tüm ambulanslarımız Araç Takip Sistemi ile takip edilmekte ve hiçbir ambulansımız ülke sınırları dışına çıkmamıştır. Tamamen insani yardım amacıyla bölgede hizmet veren sağlık çalışanlarımızın bu şekilde çirkin iddialarla yıpratılmasına asla izin vermeyeceğimizin bilinmesini isteriz. Elinde belge olduğunu iddia edenler bu belgeleri yetkili mercilerle paylaşmalıdır.
Aynı günlerde, bir yalanlama da Adalet Bakanı Sadullah Erginden gelmişti...
Katıldığı bir televizyon programında açıklamalarda bulunan Ergin demişti ki; Son derece absürt bir fotoğraf...
Burada bir ambulans görüyorsunuz ve bu ambulans içinde havan topu, silahlar havada bağlanmış görüyorsunuz... Uzun menzilli tüfekler var. Tabanca iple bağlanarak havaya asılmış. Ambulansın tavanına sanki avize gibi mayın bağlanmış... Siz böyle silah taşıma yöntemini biliyor musunuz?.. Bu mantıklı mı? Şurada bir füze var. Ambulansın tavanına asılmış füze şöyle sallana sallana füzeleri mi taşıyorlar?.. Bir Basın Konseyi Başkanının böyle bir asparagas medyaya dayanarak beyanda bulunması sorumsuzluk örneğidir... Ya fotomontajdır. Ya da kurgulanmıştır.
Peki, sonuç?..
Orhan Birgit ve caz ekibinin bu asparagas iddialarından sonra, İllegal Basın Konseyinden peş peşe istifalar geldi.
Konsey üyeleri; araştırmadan-soruşturmadan böyle bir asparagasa alet olmakla suçlandı.
Sizin anlayacağınız;
Geçmişte koyunu keçi zanneden şaşkoloz adam gibi, CHPli Mevlüt Dudu ve yandaşları da; yaralı taşıyan ambulansı, silah taşıyan cemse olarak kakaladılar millete!..
Ambulans oldu cemse...
Millet yerse!..
KILIÇDAROĞLU VE BATI MEDYASI
Tatilde olduğum günlerde cereyan eden bu olayı yeniden hatırlattım ki, kayıtlara girsin!..
Tabiî, CHPnin ve CHP zihniyetinin tek eğriliği bundan ibaret değil...
CHPnin başında Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir genel başkan bulunduğu sürece, bu partiden doğru bir şey sâdır olmaz...
Buyrun, bir örnek daha...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türkte Ahmet Hakanın sorularını cevaplandırıyor.
Konu, ağırlıklı olarak Suriye...
Soruyor Ahmet Hakan;
Özgür Suriye Ordusunun Esed güçlerine karşı üstünlük sağladığı ve bazı şehirleri ele geçirdiği haberleri geliyor, ne diyorsunuz?
Bay Kılıçdaroğlu cevap veriyor;
Bu bilgiler, Batı medyasından akan bilgiler... Biz, bu bilgilerin doğru ve sağlıklı olduğuna inanmıyoruz... Bu bilgiler, sağlıklı bilgiler değildir!
Aradan, ya 10 dakika, ya 15 dakika geçiyor ki, Ahmet Hakan, şöyle bir soru daha yöneltiyor;
Hükümet, Suriyedeki zulmü durdurmak için bir şeyler yapıyor... Size göre, hükümet neyi yanlış yapmıştır?
Lütfen dikkat; 10-15 dakika önce Batı medyasından gelen bilgileri sağlıklı bulmadığını söyleyen Bay Kılıçdaroğlu, bu soru üzerine diyor ki;
Hükümetin, Suriyenin iç işlerine doğrudan müdahale etmesi yanlıştır... Esed karşıtlarını Türkiyeye getirmesi yanlıştır... Özgür Suriye Ordusunu Türkiyeye getirip eğitmesi yanlıştır.
Peki, biz bunları nereden öğreniyoruz?.. Kendi medyamızdan değil Ahmet Bey; Batı medyasından öğrendik... O kamplarda kalan silahlı insanların Batı medyasına verdiği röportajlardan öğrendik!..
Hoppalaaa... Buyur, burdan yak...
Eskiden 3 gün arayla tornistan eden Bay Kılıçdaroğlu, daha sonra sabah söylediğini akşamında inkâr eder hâle gelmişti...
Önceki gece gördüm ki;
Kendi kendini yalanlama süresi, 10 saatten 10 dakikaya inmiş!..
Şu komediye bakın;
10 dakika önce; Batı medyasının manipülasyon amaçlı haberler yaptığını, dolayısıyla güven duyulamayacağını söyleyen Bay Kılıçdaroğlu; ilk söylediğini 10 dakika sonra unutuyor ve 180 derece tersine söz sarfedip, Batı medyasını kaynak gösteriyor, Batı medyasından aldıkları bilgilerle hareket ettiklerini söylüyor!..
Söyleyin Allah aşkına;
Liderlik midir bu?..
Devlet adamlığı mıdır?..
10 dakika içinde öyle tezat sözler sarfediyor ki; hangisi doğrudur, hangisi yalandır, belli değil!..
Düzeltmeye kalksan;
Hangi birini düzelteceksin?..
ANINDA ÇARK!
Gördüğünüz gibi; Bay Kılıçdaroğlunun tornistan süresinin 10 dakikaya indiğini örneğiyle gösterdim.
Ama, galiba biraz acele ettim...
Çünkü, bir de anlık tornistan örneği var ki, tam ibretlik...
Program devam ederken, Ahmet Hakan, Dışişleri Bakanlığından, Kılıçdaroğlunun iddiaları ile ilgili bir açıklama geldiğini ifade ediyor.
Açıklama şöyle:
Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, programınızda Suriye konusunda bir çok değerlendirmede bulunmaktadır... Konuşmada bir çok maddi hata olmasına rağmen, en azından bir örneğini düzeltme ihtiyacı içindeyiz... Sayın Bakanı mezhepçilikle suçlayan Sayın Kılıçdaroğlu, Faruk Şarayı kastederek, Sünni olduğu için Sayın Davutoğlu tarafından isminin zikredildiğini belirtmiştir... Sayın Bakan söz konusu televizyon programında hiçbir şekilde Faruk Şaranın mezhebini ya da Sünni olduğunu ima dahi etmemiştir.
Bu açıklamanın okunması üzerine Bay Kılıçdaroğlu hemen diyor ki;
Kapalı oturumda Sayın Davutoğlunun yaptığı konuşmaya ben tanık oldum.
Ahmet Hakan soruyor;
Sünni kelimesini kullandı mı?
Kılıçdaroğlu cevap veriyor:
Evet!
Dışişlerinden bir açıklama daha yapılıyor ve deniliyor ki; Bahsedilen kapalı oturumda Faruk Şaranın adı bile geçmedi!
Kılıçdaroğlundan anında tornistan;
Faruk Şara değil, mezhep tartışması konusunda kendisi Sünni-Alevi konusuna girdi.
Buyur, burdan yak!..
Be adam;
Bir yerde mezhep tartışması yapılıyorsa, orada Alevi-Sünni konusunun gündeme gelmesinden daha doğal ne olabilir?..
İyi de; bu tartışmanın içine, Faruk Şarayı nasıl koydun?..
Uzatmanın âlemi yok...
Bay Kılıçdaroğlu; bu kıvırmalarla, bu tornistanlarla iktidara geleceğini sanıyorsa, daha çook bekler.
İktidara gelmeyi unutsun da, dua etsin, CHPnin başından atmasınlar!..
Zira, arkasında;
Ark dolusu çark var!..
Kürt halkına ihanet!
Her zaman söylüyorum, yine söyleyeceğim...
PKK adlı Marksist örgütün, Kürtlerin inancı ve Kürt halkının haklarıyla hiçbir ilgisi yoktur...
PKK, parayı verenin düdüğünü çalan ve kendisini kiralayanlara tetikçilik yapan, taşeron bir örgüttür!..
Elbette, bu gerçeklerin bilinmesini de istemez...
Kürt halkı, PKKnın iç yüzünü bilmemeli ki, örgütün halk üzerindeki hakimiyeti devam etsin...
Bunun tek yolu da, Kürt halkının cahil kalmasıdır...
Kürt halkı cahil kalmalı ki, gençleri kandırmak ve dağa çıkarmak kolay olsun!.. Öyle ya; PKKya okumuş adam lâzım değil ki... Ona, militan lâzım, cinayet makinası lâzım!..
İnsanların, hiçbir şey bilmesine gerek yok...
Tetiğe basmayı, adam öldürmeyi bilsin, yeter!..
İşte bu strateji gereğidir ki;
PKK okulları yakmakta, Kürt çocuklarının bilgiyle donanmasını engellemektedir... Okulu yakmak demek, Kürt çocuğunun istikbalini yakmak ve onu cahil bırakmak demektir!..
Uzun lâfın kısası;
Asimilasyon bahanesine sığınan PKKnın yaptığı, okulları yakıp, kendine kullar sağlamaktır!..
Bu da, Kürtlerin geleceğine ihanettir!..