Suriye politikası
Düne kadar kardeşim diye boynuna sarıldığı Esedin şimdi neden gırtlağına sarılıyor? diye, Sayın Başbakan eleştiriliyor...Buradan hareketle, Başbakanı istikrarsızlıkla suçlamaya çalışıyorlar.
Ama fanatik yandaşlarının dışında kimseler bu eleştiriyi dikkate almıyor. Çünkü Başbakan durup dururken bir strateji değişikliğine gitmedi, Esedin diktatörce yaklaşımları buna zorlandı. Âdeta mecbur bırakıldı...
Hatırlayalım: Arap Baharı sürecinde, reform isteğiyle gösteri yapanların üstüne tanklarını süren kim? Esed yönetimi...
Reform sözü verdiği halde, sözünü tutmayan kim? Esed yönetimi...
Tavrını giderek sertleştirip, katliamlar yapan kim? Yine Esed yönetimi...
Bu durumda Başbakan, kardeşim diye Esedin boynuna sarılmaya devam mı etmeliydi, böylece zulme rıza verip zalimlerden mi olmalıydı, yoksa Türkiyenin tarihi muktesebatına yaraşır şekilde, katliamlara son ver çağrısı mı yapmalıydı?
Bu çağrılara Esedin cevabı biliniyor: Daha fazla şiddete yöneldi, daha çok adam öldürmeye başladı.
Beri tarafta Türkiye, yine tarihi misyonuna yaraşır şekilde davranıp, Esed katliamından kaçan Suriyelilere sınır kapılarını açtı. Onlara barınak verdi, ekmek verdi, emek verdi. Sıradan vatandaşların bile gördüğü bu gerçeği, bizim ana muhalefet görmezden geliyor. Görmezden gelmekle kalmıyor, Başbakanı suçluyor...
Hâlbuki Başbakanın en takdire şayan politikası, hayat ile ölüm arasına sıkışan Suriyelilere arka çıkmasıdır. İşte bu imparatorluk politikasıdır!
Katolik kılıcından kaçan Ortodokslara, İspanyanın din değiştirmeye zorladığı Endülüs Müslümanlarıyla Yahudilere, Bolşevik katliamından kurtulmak için Türkiyeye sığınan Beyaz Ruslara (Avrupa görmezden geldi) sadece Osmanlı kucak açmıştı.
Biz, tarih boyunca, hangi dinden ve milliyetten olursa olsun, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmuş bir milletin torunlarıyız...
Fatihin Katolik Macar saldırısından koruduğu Sırbistanı hatırlayalım...
Kanuninin aç kalmaktan kurtardığı Hollandayı hatırlayalım (eski Hollanda parlamentosu, bir minnet borcu olarak, Kanunî Sultan Süleymanın yağlıboya tablosunu parlamentonun kubbesine çizmişti ki, hâlâ durur)...
Yine Kanuninin, annesinin ricası üzerine Alman zindanlarından kurtardığı Fransa Kralı I. Fransuvayı hatırlayalım...
I. Fransuvanın oğlu II. Henrynin, Kanuniye yazdığı mektup üzerine, Kanuninin Fransaya ekmek verişini hatırlayalım (o mektubun özeti şöyle: Şimdiki hâlde Fransanın hiçbir şeyi kalmamıştır. Padişah-ı âlempenah hazretlerinden başka hiçbir yerde de ümidi yoktur... Nitekim bundan önce de birçok defa padişah-ı âlempenah hazretlerinin yardımı görülmüştür. Eğer biraz para ve mal yardımı yapılırsa, Fransa bundan ebediyete kadar minnetter kalacak ve Türk cömertliği bir kere daha cihana nam verecektir. Bu yardım, padişah-ı cihan hazretleri için lâşey [hiç] mesabesindedir.)
Bu mektup üzerine, Kanunî, cömertliğini göstermiş, meşhur amiral Turgut Reisin emrine Osmanlı-Fransız karma donanmasını vererek (toplam 45 parça gemi) Almanyanın Sicilya sahillerini tahrip ettirmişti. Sonuçta da Korsika fethedilmişti (17 Ağustos 1553).
Günümüzden yüz elli yıl kadar önce, İrlandada kuraklık çıkıp halkın aç kalması üzerine, dünyaya yardım çağrısı yapan İrlandayı sadece Osmanlının duyduğunu hatırlayın...
Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid tam on bin sterlin yardım gönderdi. İngiltere ise burnunun dibindeki İrlandaya yalnızca iki bin Sterlin yardım etti.
Saddamdan kurtulmak isteyen Kürtlere ülkemize kabul eden de biziz...
Sayın Başbakanın tavrını-tarzını hâlâ anlamayanlara ibret olsun!
Bu millet öyle bir millettir ki, dünyanın neresinde açlık, sefalet, şiddet, adaletsizlik, zulüm olsa bana ne demeden, Bunlar hangi dinden, hangi inançtan diye sormadan yardıma koşar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.