Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Bize ne oldu?

Bize ne oldu?

Duyarsızlaşma, kişinin gün içinde karşılaştığı uyarıcılara karşı tepkisini kaybetmesidir. Bu bir yerde ruhsal ve algısal mekanizmanın direncini yitirmesi ve acıyı kabullenmesidir. Mesela sürekli dayak yiyen bir çocuk, bir süre sonra duyarsızlaşır ve tepki veremez hale gelir. İster kişisel olsun ister toplumsal olsun kişinin duyarlılığını kaybetmesi bir sorundur... Zira Allah insanı iyiliği emredip kötülüğü ortadan kaldırmakla sorumlu tutmuştur....

Geçtiğimiz günlerde şahit olduğum bir olay bana toplum olarak ne kadar duyarsızlaştığımızı düşündürdü: Yolun kıyısında baygın vaziyette yatan bir adam vardı. Ve adamın hemen yanından geçip giden insanlar, ona bakıyor sonra da hiçbir şey yokmuş gibi yollarına devam ediyorlardı. Hiç kimse yerdeki adamı kaldırıp doktora götürmeyi ya da yardımcı olmayı aklına dahi getirmiyordu. Neyse ki, uzunca bir süre sonra biri telefonunu çıkardı ve yardım istedi. Ama beklenen yardımın gelmesi bir saati bulmuştu. İnsan olan, vicdan taşıyan her kişi fıtri olarak duyarlıdır fakat sürekli uyarıların verilmesi, medyanın dramatik haberleri sıradan bir olay gibi aktarması, insanlarımızın bireysel mahzenlere çekilmeleri ve insan ilişkilerinin gittikçe zayıflaması ne yazık ki bizleri donuk birer robota dönüştürüyor. Karanlık bir tünelde yürüyor ve adeta başkalarının yaşadığı acılara ulaşamıyor ve el uzatamıyoruz. Çünkü insani reflekslerimiz gittikçe zayıflıyor.

İnsanlar görme, işitme ve hissetme hassasiyetlerini kaybediyorlar. Aksi taktirde hassasiyet sahibi insan, etrafından olup bitenlere kayıtsız kalamaz, kötülük kime gelirse gelsin vicdani duyarlılığını ortaya koyar ve el uzatır. El uzatmak Müslüman toplumların bilinen özelliklerindendir. Onlar insanların acılarını dindirmenin, maddi manevi yardımlaşmanın bir erdem olduğuna inanırlar. O yüzden bu insanların vicdanları ve bilinçleri uyanıktır.

Duyarsızlaşma, kör ve sağırlığa neden oluyor. Duyarsızlaşan insan başkalarının acısını hissetmiyor, gözyaşına merhem olmuyor ve imdat çığlıklarını duyamıyor. Vicdanları çölleşen bu insanlar Allahın arzında geziyor fakat gittikleri yolun nereye çıktığını, gelecekte kendilerini nelerin beklediğini hiç akıllarına dahi getiremiyorlar.

Duyarlılığını yitiren insan, ne göz yaşını ne de yardım çığlıklarını işitebiliyor. Bu insan maddi olarak gören göze işiten kulağa sahip olsa da ne işe yarar. Çünkü manen körleşmek ve insan olarak duyarsızlaşmak en büyük hastalıktır ve bu hastalığa tutulanların durumu içler acısıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi