Suriyede Bu Bayram da İnsanlar Boğazlanacak!
Kurban bayramı için hepimiz hazırlıklar yapıyoruz. Şüphesiz ki kurban ibadetin toplumsal alandaki en önemli tezahürlerinden biridir. Kurban bereketin, coşkunun ve dayanışmanın müjdecilerinden biri olarak sevinç kaynağımız. Kurban, Allah-u Teâlâya yaklaşmak, yakınlaşmak ve sadakatimizi kan dökerek teyid etmektir. Allah için en değerli varlıklarımızı adamak ve her şeyi elimizin tersiyle kenara itip Allaha adanmaktır.
Dökülen kanın, parçalanan etin değil takvanın Allaha ulaştığını tekrar tekrar vurgulamak gerek. Ruhu kaybolmuş, geleneksel veya modern hurafelerle deforme edilmiş bir geleneğin müntesibi değiliz. Kurban Türk veya Arap milletinden, Fars veya Kürt milletinden değil sadece ve sadece İbrahim milletinden olduğumuzu sıkı sıkıya hatırlatıyor bize.
Şaza Hanım, Meryemin Annesi Gibi
Bu seneki kurban bayramı maruz kaldığımız felaketlere göre farklı duygu ve davranışları beraberinde getirecek. Mesela Suriyedeki Esed-Baas rejimi insan boğazlamakta, anne-babaların biricik evlatlarının kanını dökmekte son derece mahir olduğu için Şam, Halep, Humus, İdlip, Dera gibi şehirlerde kurban bayramının coşku ve sevinci nasıl tezahür eder sizce?
Şöyle düşünelim: Top atışlarıyla şehirleri tamamen yıkılmış, sokakları cesetlerle dolmuş ve kan kokusunun acılı feryadlara karıştığı bir ülkede bayram nasıl bir sevinçle yaşanır? İniltilere mahkûm edilmiş gözü yaşlı insanların tankların paletleriyle ezildiği bir Suriyede kim, kimi nasıl ve neyle teselli edebilir acaba?
Kanaatim şu: Şebbiha-Muhaberat katliamlarına maruz kalan Suriyeli Müslümanlar muhtaç oldukları teselli ve mücadele azmini Allaha olan imanlarından alıyorlar. Bunun son örneğini Fatih camiinde Cuma namazı sonrası 16 yaşındaki Ömer Bukeratinin Halep cephesinde şehit düşmesi üzerine Şaza Hanımda gördük. Şaza Hanım gözyaşları arasında yaptığı konuşmada tevekkül nedir? sorusuna destansı bir cevap veriyordu.
İmranın hanımı karnındaki bebeğini Allaha adadığını beyan ederek Allah tarafından övülen seçkin kadınlar arasındaki yerini almıştı. Şaza Hanım da tıpkı İmranın hanımının karnındaki bebeği (Hz. Meryem) Allaha adaması gibi 16 yaşında zulme karşı mücadele ederken Hamada öldürülen Ömeri karnındayken zaten Allaha adadığını beyan ediyordu. Ömerin babası Eymen Ebu Osman oğlunun cenaze namazı kıldırırken annesi Şaza Hanım Fatih camiinde düzenlenen gıyabi cenaze namazını Şehadet Düğünü olarak isimlendiriyor ve Rabbine şükrediyordu.
Şehid Ömer Bukaratinin annesi Şaza Hanım gibi, babası Eymen Ebu Osman gibi yüz binlerce insan var Suriyede. Bu insanlar sadece kendi hayatlarını değil kendilerine emanet olarak lütfedilen evlatlarını da Allah yoluna adamanın kurban ibadetinin idealize ettiği hedef olduğunu yakinen idrak etmişler. En değerli, en sevgili, biricik ve en zor elde edilenin Allah yolunda feda edilebileceğine dair taahhütlerini yerine getirmek üzere sanki her biri sırasını bekliyor.
Şaza Hanım ve eşi Eymen Ebu Osman, hayat dolu biricik evlatlarının şehadeti için gözyaşlarına boğulmuş bir halde Fatih camiinde cenaze namazı kılarken maalesef yeterince ilgi ve destek görmüyorlar. Herhangi bir tanıdığımızın cenazesine gösterilen ilgi ve desteğin böylesine fedakâr muhacir kardeşlerimizden esirgenmesi son derece üzüntü vericidir. Konuya en duyarlı yayın organlarından biri olan Yeni Akit gazetesinde dahi kendisine haber olarak yer bulamamış olmasına bakarak kamuoyunda oluşan alakayı tahmin edebiliriz.
Allaha Adayanlar ve Adananlar
Suriyede Esed-Baas cinayet şebekesine karşı verilen mücadele bir insanlık mücadelesidir. Bu sebeple Baas zulmüne karşı yükseltilen mücadelenin zaferle sonuçlanması sadece Suriye halkının omuzlarına yüklenemez.
Esed rejimine karşı savaşmak üzere Libya, Cezayir, Mısır, Kuveyt, Suudi Arabistan, Çeçenistan, Dağıstan gibi coğrafyalardan Suriyenin muhtelif şehirlerine giden gençler bazı politik merkezler tarafından resmedildiği gibi bir macera veya intihar peşinde değiller.
Hayatlarının baharında, neşe ve sevinçlerinin zirvesinde, geleceğe dair en çok hayaller kurdukları bir dönemde gencecik bedenlerini İsmail gibi Allah yoluna kurbanlar olarak adayan insanların varlığı en güçlü ümit kaynaklarımızdan biridir.
Birileri unutuyordur belki ama Suriyede 19 aydır oluk oluk akan kan, koyun ya da sığır kanı değil. Rusya, İran ve Hizbullahın desteğiyle Esed-Baas şebekesi bu bayram da maalesef Suriyedeki kardeşlerimizi boğazlamaya devam edecek. Fakat ilahi adaletin gereği şudur: Zulmün bekası için kan döken de kan döktüren de felah bulmaz.
Rabbim kutlu adayışlarımızı, mübarek kurbanlarımızı kabul buyursun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.