Askeriyede doğru söyler, mahkemede şaşar!
Bir yanda Silivrideki mahkeme, bir yanda Meclisteki komisyon...
Hemen her gün öyle ifadeler, öyle savunmalar ve öyle itiraflar görüyoruz ki, şaşırmamak mümkün değil...
Meselâ Teoman Koman...
Eski Jandarma Genel Komutanı olan, 1990lı yıllarda MİT Müsteşarlığı yapan, Meclise kafa tutup Susurluk Komisyonuna ifade vermemesi ile tanınan Emekli Org. Teoman Komanın dün Ergenekonla ilgili ifadesi alınmış...
Elbette Veli Küçük ve Doğu Perinçekin savunma tanığı olarak!..
Malûm, kendisi 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklu bulunuyor.
Dünkü ifadesi esnasında; ağırlıklı olarak Hizbullah ve JİTEM sorulmuş kendisine...
O da, 3 maymunları oynamış;
Görmedim!.. Duymadım!.. Bilmiyorum!
ÖYLE BİR UNUTKAN Kİ!
Bu konu, hep ilgimi çekmiştir...
Gerek Ergenekondan, gerek Balyozdan ve gerekse 28 Şubattan dolayı tutuklanan ya da ifadelerine başvurulan hemen herkes, her nedense büyük bir unutkanlık yaşıyor!..
Görmedim!.. Duymadım!.. Bilmiyorum!
Buna, 4. maymunu da eklemek gerekir;
Hatırlamıyorum!
Öyle bir unutkanlık ki, meselâ kimlik tespiti esnasında, sormuşlar Teoman Komana;
Başka suçtan tutuklu musunuz?
Teoman Koman, halen tutuklu olduğu halde; Hayır demiş; Tutuklu değilim!
Unutkanlık işte!..
Sonra, tutuklu olduğu aklına gelmiş ve demiş ki; Hayır, tutukluyum!
Hafızası mı gidip-geliyor, yoksa tutuklu olduğuna mı inanamıyor, orasını bilmiyorum ama; tıpkı diğerleri gibi Teoman Komanın da 3 maymunları oynadığından hiç kuşkum yok!.
APO İÇİN NE DEMİŞTİ?
Dünkü sorgu esnasında, kendisine MİT Müsteşarlığı yaptığı dönemdeki eylem ve söylemleri de soruldu mu, bilmiyorum.
Benim hatırladığım kadarıyla;
29 Ağustos 1988 ve 27 Ağustos 1992 tarihleri arasında MİT Müsteşarlığı yapmış ve Haziran 1990da MİTin kapılarını ilk defa medyaya açmıştı...
O gün; MİT binasını gazetecilere gezdirmiş ve daha sonra da bir basın toplantısı düzenleyip, hem MİTin faaliyetlerini anlatmış, hem de sorulara cevap vermişti...
Bir gazeteci sormuştu;
Terör örgütü PKKnın başı Abdullah Öcalanın şu anda nerede olduğunu biliyor musunuz?
Gazeteci, Aponun, Suriyenin Bekaa Vadisinde olduğunu elbette biliyordu ama herhalde Bekaanın neresinde olduğunu merak ediyordu.
Koman, soruya şu karşılığı vermişti;
Şu anda nerede olduğunu bilmiyoruz ama 2 saat içinde tesbit edebiliriz!
Gazeteci, tekrar sormuştu;
Madem 2 saat içinde hangi noktada olduğunu tespit edebiliyorsunuz, o halde Apoyu niye ortadan kaldırmıyorsunuz?
Lütfen cevaba dikkat!..
Teoman Koman demişti ki;
Devletler, terörle mücadelede terörist yöntemlere başvurmazlar!!!
Dedim ya;
Dün, Teoman Komana bu sorunun sorulup sorulmadığını bilmiyorum... Eğer sorulsaydı, herhalde şu cevabı verirdi;
Unuttum!.. Hatırlamıyorum!
Halen tutuklu olduğunu bile unutan bir adamdan, 20 yıl öncesini hatırlaması elbette beklenemez!..
Malûm, 4 maymun taktiği;
Görmedim!..
Duymadım!..
Bilmiyorum!
Ve de;
Hatırlamıyorum!
Tabiî, yersen!..
MAMAKTAKİ İŞKENCECİBAŞI!
İşine gelenleri hatırlayan ama işine gelmeyenleri unutan tek kişi, elbette Teoman Koman değil... 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi Müdürü olan emekli Albay Raci Tetik de, uyguladığı işkenceleri unutan birisi...
Malûm, TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Cuma günü de, Üsküdar Çamlıcadaki TSK Bakım Merkezine gidip Raci Tetikin ifadelerine başvurdu.
Görüşmede Raci Tetik, komisyon üyelerinin işkence iddialarıyla ilgili sorularına, Ben askeri cezaevi yönetmeliğini uyguladım. İşkence yapmadım. Disipline ettim demiş...
MHP Milletvekili Atilla Kayanın, ülkücü tutuklu ve gözaltına alınanların C-5 bölümünde işkence gördüğü iddialarına ilişkin sorusuna da Tetik; Ben Mamak Cezaevine tayin olduğumda orayı gezdim ve söylediğiniz yerde bir takım işkence aletleri gördüm. Hemen bunların boşaltılmasını istedim. Bir hafta on gün sonra da tüm aletler kaldırıldı cevabını vermiş...
Bunun üzerine Kaya, Ancak verdiğiniz tarihler uyuşmuyor. Aralarında Muhsin Yazıcıoğlunun da olduğu ülkücülere, dediğiniz tarihlerden sonra işkence yapıldı diye itiraz edince Tetik, Yanlış hatırlıyorsunuz. İşkence olmadı karşılığını vermiş!..Tetik, sorular üzerine askeri cezaevinde C-5 koğuşunda işkence yapanların polisler olduğunu iddia etmiş!..
YAŞAR OKUYANIN ANLATTIKLARI
Bu ifadelerin doğru mu, yalan mı olduğuna karar vermeden önce, Yaşar Okuyanın, 2009 yılında çıkan O Yıllar adlı kitabından bir bölüm aktarmak istiyorum.
Yaşar Okuyan, Mamak Cezaevinde yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor;
Hücrede bile hazırolda durmak zorundaydık... Bir delikten yiyecek almak için uzattığımız elimiz postalla eziliyordu... Cezaevi komutanının 5 kişiyi döverek öldürdüğü anlatıldı... İntihar dediler. Oysa buna imkan yoktu...
Bu arada ben taş dökmeye başladım. Revire göndermiyorlar. Bir yakınımız aracılığıyla 4. Kolordu Komutanı Recep Erguna ulaşmış.
Ergun, cezaevi komutanını çağırıp kızıyor. Cezaevi Komutanı Raci Tetik, beni ve Taha Akyolu çağırdı. Bana Sen kim oluyorsun da beni şikayet ediyorsun. Gebertirim seni diye bağırdı.
Sonra doktora dönüp, Bu itoğlu itleri gebertirsem, sen intihar ettiler raporu verir misin? diye sordu... Doktor; Emredersiniz!.. Veririm komutanım dedi.
Sonra Kağıt verin, Şikayetim yoktur diye yazacaklar dedi. Ben ve Taha Akyol reddedince hücreye atıldık. Kanlar içinde taş düşürdüm, bir ağrı kesici dahi vermediler...
Hemen söyleyeyim...
O gün Raci Tetike; Emredersiniz diyen doktor asteğmen, bugün bir üniversitede profesördür!..
Raci Tetik ise;
İşkenceleri hatırlamıyor!!!
Görüyorsunuz ya;
Adamlar, Görmedim!.. Duymadım!.. Bilmiyorum!.. Hatırlamıyorumla yetinmiyor, bilenleri de yanlış hatırlamakla suçluyorlar!..
ÖZELLİKLE Mİ SEÇİLDİLER?
Teoman Koman ve Raci Tetikin ifadelerine bakınca diyorum ki;
Bunlar, özellikle seçilmişler!
Hele Raci Tetik...
İşkence yapmaya müsait biri!..
Zira;
Adam, çocukluğunda annesi ve kardeşlerini Büyük Erzincan Depreminde kaybetmiş!.. Tokat depreminde de babasını kaybetmiş!..
Darüşşafakada okutulmuş!..
Ardından Kıbrısta savaşmış!..
Sizin anlayacağınız;
Psikolojisi bu tür işkenceleri yapmaya müsait biri!.. Pek normal değil!..
Bazı işkenceleri hatırlamadığını, bazı yaptıklarından da pişman olmadığını söylediğine göre; 30 yıl önce neler yaptığını Allah bilir!.
Mamak Cezaevinden sağ kurtulabilenleri yine de Allah korumuş!..
GÜLERCENİN TENAKUZU!
12 Eylülden, 28 Şubattan söz ettiğimize göre, bir örnek daha verelim...
Malûm;
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, basından siyasete, iş dünyasından sanata kadar birçok kişiyi dinliyor... Geçen hafta da Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerceyi dinlemiş...
Hüseyin Gülerce, komisyonda oldukça ilginç şeyler anlatmış...
Medyanın 28 Şubattaki rolü ile ilgili olarak Gülerce şunları söylemiş;
Türkiyedeki sistem, gazeteci, iş adamı, sendikacı, Silahlı Kuvvetler mensubu, medya, üniversiteler; bana göre hepimizi olmamız gereken insanlar olmaktan çıkardı.
28 Şubattaki medyanın hatasının daha öncekilerden katmerli olduğunu ifade eden Gülerce demiş ki;
Yağma Hasanın böreği gibi bir atmosfer var diye, medya selden kütük kapma zihniyetiyle bankalar kurup, paralar kazanmak peşine düştü.
Gülercenin üniversitelerdeki başörtüsü zulmünün CHPnin hoşgörüsü sayesinde çözüldüğüne ilişkin ifadeleri hayli dikkat çekici!..
Merve Kavakçı olayına da değinen Gülerce, Bülent Ecevitin Kavakçı ile ilgili çıkışının ağır olduğunu ve bu sözleri savunmadığını belirterek, demiş ki;
Ecevit o çıkışı yapmasa belki o gün bir darbe olacaktı. 28 Şubatta manevi bir baskı vardı. Ama 12 Mart, 12 Eylül gibi gençleri asmak, kesmek yoktu. Önemli olan 28 Şubatın darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmesidir.
Lütfen dikkat!..
Gülerceye göre; 28 Şubat, darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmiştir!..
Yalnız, komutanlara musallat olan unutkanlık Gülerceye de musallat olmuş olmalı ki; az önce 28 Şubat darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmiştir diyen Gülerce, biraz sonra; 28 Şubat, size göre bir postmodern darbe miydi? sorusuna şu cevabı vermiş;
Postmodern kelimesi, verdiği zararı hafifletiyor... Buz gibi darbeydi!
Tezatı görüyor musunuz?..
Biraz önce;
Darbeye dönüşmeden geçiştirildi!
Biraz sonra;
Buz gibi darbeydi!
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Merak ettim;
Gülerce ne yapmaya çalışıyor?..
Hadi 30 yıl ve 15 yıl önce yaptıklarını unutanları anlıyorum da; Gülercenin, biraz önce söylediklerini unutması, bana pek hayra alâmet gibi gelmiyor!..
Yoksa yaşlanıyormu?!?..
Onu-bunu bilmem...
Bildiğim tek şey, herkesin oynadığıdır!..
Herkes oynuyor;
Üç maymunları oynuyor!..
Ama;
Gerçekler orada duruyor!..
Yalancıdan başbakan olmaz!
Şimdi, burada kalkıp da, Bay Kemal Kılıçdaroğlunun söylediği yalanları ve sonradan yaptığı tornistanları tek tek sıralayacak değilim...
Söylediği yalanlar ve sonrasındaki çarkları yüzünden, adı zaten çarkçıbaşına çıkmış ki, bu sıfat, onu tanımlamaya yeter.
Yalnız, Bay Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde, belki de hayatında ilk defa doğru bir söz söyledi, ilk defa doğru bir tespitte bulundu ki, bu doğru, yalanların içinde kaybolup gittiğinden pek üzerinde duran olmadı..
Bay Kılıçdaroğlu, 20 Ekim Cumartesi günü Tokatın Erbaa ilçesine gitmiş ve Değirmenli beldesinde kendisini karşılayanlara hitaben konuşup, demiş ki;
Yalancıdan devlet adamı olmaz!.. Yalancıdan başbakan olmaz!.. Siyaset, doğru adamların işi olmalı!
Bu sözün altına imzamı atarım... Gerçekten de yalancıdan başbakan da olmaz, devlet adamı da!..
Kim ne derse desin, Kılıçdaroğlu doğru söylemiş...
Yalancıdan başbakan olmayacağı içindir ki; Tayyip Erdoğan şu anda başbakanlık koltuğunda oturmakta, Kılıçdaroğlu da muhalefettedir!..
Evet, yalancıdan devlet adamı da olmaz... Kılıçdaroğlu ve partisi yıllardır muhalefette iken, Tayyip Erdoğan, 10 yıldır ülke yönetmektedir.
Kılıçdaroğlunun bu tespitini yazalım da, kayıtlara geçsin!..