Apoya tecrit kalksa da, terör baronları eylemleri bitirtmez!
Son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de, yazacaklarım yanlış anlaşılmasın... Son günlerdeki eylemlere ve bu eylemlere katılan ya da destekleyenler arasındaki ittifaka bakıyorum da, şunu görüyorum: CHPsinden BDPsine, BDPsinden PKKsına, PKKsından ADDsine, ADDsinden İPine hepsi ittifak kurup, Hükümeti göndermeye çalışıyor... Tek umutları eli kanlı PKK, tek çareleri eli kanlı Esed!.. Tabiî; Bunlar içten kemirenler!.. Bir de dıştan vuranlar var ki; bunlara İsraili, bazı Avrupa ülkelerini ve Suriyeyi eklemek mümkün... Onlar da ittifakın içinde!.. Hatta; İç ittifakı dıştakilerin organize ettiği ve AK Parti Hükümetine karşı kışkırttığı bile söylenebilir. Hani, Görünen köy kılavuz istemez ya, bunlar da gördüler ki; demokratik yollardan, yani sandık gibi, seçim gibi legal yöntemlerle bu iktidarı düşürmek mümkün değil!.. Zira, ne yaparlarsa yapsınlar, AK Partiye yönelik millet teveccühü artarak devam ediyor. Bu teveccüh, AK Parti İktidarının 2023 hedeflerine ulaşmasını, hatta daha ileri gitmesini sağlayabilir. O halde ne yapmalı?.. Şu anda, Hükümeti zorlayan iki konu var: Biri terör, diğeri Suriye!.. Bunlar, madem ki; Hükümetin başını ağrıtmaktadır, o halde oradan vurmaya, PKKyı tepe tepe kullanmaya devam!.. PKK da, kullanılmaya açık bir örgüt olduğuna göre; kullan, kullanabildiğin kadar. APOYA TECRİT KALKSA! Malûm; PKKnın emri ile 58 cezaevinde 483 hükümlü ve tutuklunun başlattığı açlık grevleri birbuçuk aydır devam ediyor. Bu eylemlerin, hükümlü ve tutukluların kendi iradeleriyle yapıldığını hiç kimse iddia edemez... Bunlar, tamamen PKKnın sevk ve idaresinde ölüme yatan piyonlardır!.. Eylemcilerin, bir hak talepleri de yoktur... Tek istekleri vardır, o da Apoya tecrit kaldırılsın! Şimdi size, sivri bir lâf edecek ve onların taleplerinden daha ilerisini söyleyip, diyeceğim ki; Bırakın Apoya tecritin kaldırılmasını, ev hapsine alınsa bile PKKnın eylemlere son vermesi mümkün değildir!.. Vermezler!.. Veremezler!.. Kandildeki Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin gibi terör baronları, Apoyu çoktan yok saymışlar ve onun yokluğuna göre kendi düzenlerini kurmuşlardır!.. Bu yeni düzende Apoya da yer yoktur, bir başkasına da!.. Adamlar, rant çarkının başında saltanat sürerlerken, bu saltanata bir başkasını hiç ortak ederler mi?.. Mümkünatı yok!.. Dediğim gibi; Aponun tecritine son verilse, hatta ev hapsine alınsa ve Apo, kameraların karşısına geçip, var gücüyle bağırıp, dese ki; Açlık grevlerine son verin!.. PKK da silahları bırakıp, asker ve polis katletmeyi durdursun! Cezaevlerindeki KCKlılar ve Kandildeki PKKlılar, bu çağrıya uyarlar mı?.. Uyarlarsa, kafamı kırarım!.. Mümkün değil, uymazlar!.. Çünkü onlara, Aponun kendisi değil, Aponun ismi lâzım!. Her türlü eylem için Aponun ismi lâzım ama, kesinlikle Aponun kendisi değil!.. Ne demiş atalarımız; Kurt kocayınca, Köpeklerin maskarası olur! Apo, şu anda Kandilin maskarasıdır ve sadece ismi kullanılan bir aktördür!.. Daha ilerisini söyleyeyim; Apo, şu günlerde ölse var ya; Kandildeki baronlar bayram yapar... Çünkü Aponun ölüsü, dirisinden çok daha fazla prim yapar!.. Öyle ya; Ölü bir Apo, Kandile karışamaz!.. Şu anda da karışamaz ya, karışmaya kalkarsa, Kürt halkının kafalarını karıştırabilir!.. Uzun lâfın kısası; Apoya tecrit kaldırılsın diyerek ölüm oyunu oynayan eylemciler de, onlara destek veren BDPliler de, aslında tecritin kalkmasını da istemiyor, Aponun ev hapsine alınmasını da!.. Onlar için Apo, iyi bir malzeme! Evet; Etinden, sütünden, derisinden, tırnaklarından ve dışkısından faydalanılan iyi bir malzeme!.. Dirisi de iş yapar!.. Ölüsü de!.. Kalıbımı basarım ki; Tecrit kaldırıldığında ev hapsi diye bağırmaya başlarlar... Ev hapsine alsan, bu defa villa derler... Villaya alsan, bu defa yalı diye tuttururlar... Uzatmayalım... Bu taleplerin sonu gelmez!.. Her seferinde eylem yapacak bir bahane bulurlar... Çünkü amaçları üzüm yemek değil, Hükümeti dövmektir!.. Naapsınlar, elleri mecbur; Baronlar böyle istiyor!.. CHPNİN KAFASI KARIŞIK! Kandildeki Baronlar böyle istiyor da, CHP ne istiyor, bir türlü anlayamadım. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, geçenlerde demiş ki; İmralıdaki tecrit kaldırılsın! Hayır, kalkıp da; Bu adam CHPli mi, yoksa BDPli mi? diye sormayın... Çünkü Sezgin Tanrıkulu, Doğan görünümlü Şahin gibi, CHP görünümlü BDPlidir!.. Dahasını sormayın... Kendisi de bilmez!.. Sezgin Tanrıkulu, BDP ağzı kullanan bir CHPli olarak tecritin kalkmasını isterken, bakın CHPnin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ne demiş; Denenmiş yolları tekrar denemenin anlamı yok... Öcalan, bu süreci kendi şartlarının iyileştirilmesini sağlamak için kullanıyor... Öcalanla sorun çözülmez! Demek oluyor ki; CHPde kafalar karışık! Baksanıza; Sezgin Tanrıkulu ayrı telden çalıyor, Bay Kılıçdaroğlu ayrı telden!.. İŞLERİ-GÜÇLERİ TAKLİT! Ama, Hükümete karşı saldırıda aralarında hiçbir ayrılık-gayrılık yok!.. Tam aksine; BDP taktiğinde ittifak halindeler. Malûm, BDPliler; Kandilden gelen talimat üzerine Alternatif Cuma Namazları kılıp, yönlerini Kıbleye değil de Kuzey Kutbuna filan çevirmişlerdi ya, taklitten kurtulamayan CHP de, bu defa BDPyi taklit ederek, Alternatif Cumhuriyet kutlaması yapacakmış!.. BDPlilerden Alternatif Cuma! CHPlilerden Alternatif kutlama! Yeri geldiğinde AK Partiyi, yeri geldiğinde BDPyi, yeri geldiğinde Doğu Perinçekin İPini taklit eden CHPnin yarınını merak ediyorum... Acaba, ne zaman taklitten vazgeçip, kendileri olacaklar!.. Alın işte... Daha düne kadar sokaklarda yürüyüp 4+4+4 Eğitim Sistemine karşı çıkarlarken, yani Kuran kurslarını istemezük diye yırtınırlarken, şimdi kalkmışlar, Türkiyedeki bütün Kuran kurslarına, Kemal Kılıçdaroğlu imzalı Bayram tebriği göndermişler, iyi mi?.. Bu ne perhiz, Bu ne turşu!.. BU DA BÖLÜCÜLÜK! CHPde işler böyle... Peki, CHPnin arka bahçesi konumundaki Atatürkçü Düşünce Derneğinde işler nasıl?.. Siz dışarıdan, biz içerden misali, başında Tansel Çölaşanın bulunduğu ADD de; PKKnın yaptırdığı açlık grevleri ile Hükümeti sıkıştırmaya çalıştığı şu günlerde, adeta PKKnın ekmeğine yağ sürecek bir eyleme hazırlanıyor. Hem de; PKK karşıtı gibi görünerek!.. Tansel Hanım diyormuş ki; Silah zoruyla ülkeyi bölmeye çalışan eli kanlı teröristle müzakere masasına oturulmakta, mutabakatlar imzalanmakta, her gün, yurdun her köşesinden şehit cenazeleri kaldırılmaktadır. Tamam; PKK, ülkeyi bölmeye çalışıyor da, Alternatif Cumhuriyet Kutlaması düzenlemekle, senin yaptığın ne?.. Bu da bir bölücülük değil mi?.. PKKnın emriyle hareket eden BDPlilerin, camilere gitmeyip meydanlarda Alternatif Cuma namazları kılması nasıl bir bölücülük ise, CHP, ADD ve İPin, 29 Ekim günü Alternatif Cumhuriyet kutlaması yapması da, aynı şekilde bölücülüktür!.. Sözün özü; PKK ve Suriye bir yandan, CHP, İP ve ADD bir yandan, AK Parti Hükümetini zora düşürmek için tam bir ittifak halindeler!.. Ne var ki; Bu ittifak da bir işe yaramayacak, milletin teveccühünü asla kazanamayacaklar!.. Öyle ya; Eski yöntemler işe yarasaydı, Bit pazarına nur yağardı!.. 394 haftadır süren eylem! Merhum Yunus Emre; Bir garip ölmüş diyeler, 40 gün sonra duyalar der de, insanların ilgisizliğini eleştirir ya, cezaevlerinde açlık grevlerine başlayanların eylemi de, 40 gün sonra duyuldu... 40 gün önce başlayan bir eylem, niye 40 gün sonra duyuldu, orası da ayrı bir muamma!.. Kim bilir, belki de, bu da zaman ayarlı bir eylemdir ve kırkıncı gün duyulmasını istemişlerdir!.. Her neyse... Açlık grevi yapanların eylemi, kırkıncı gün de olsa duyuldu ama, Kocaeli başta olmak üzere Sakarya ve Akyazıda başlatılıp, tam 394 haftadır, yani 2 bin 758 gündür sürdürülen başörtüsü eylemlerinden hiç kimsenin haberi olmadı, iyi mi?!?.. Başörtüsüne Özgürlük Platformları tarafından düzenlenen bu eylemler; kar demeden, çamur demeden, sıcak demeden, soğuk demeden tam 394 haftadır, her Cumartesi günü yapılıyor... Kim, ne derse desin; Türkiyenin, belki de dünyanın en uzun soluklu eyleminde hiçbir vukuat meydana gelmedi... Bu platformlar, yıllardır örnek bir eylem gerçekleştiriyor ama medyada tık yok!.. Acaba, PKK sempatizanı olmadıkları için mi, hiç ilgi görmüyorlar?!?...