Anlatılanlar Masal Değil
Kuranda zaman zaman peygamber kıssaları anlatılır.
Kıssa deyince, bazıları bunu çocukların uyuması için söylenen masal zannediyor.
Ya da geçmişte insanların uydurduğu efsane türü olağanüstü olaylar olarak görüyor.
Oysa bu anlatılanların, ne hayali hikayelerle, ne de uyduruk efsanelerle bir ilgisi var!
Peygamber kıssalarının tümü gerçek ve hayatın içinde yaşanmış olaylardır.
Esasen kıssanın hakiki manası da budur.
Yani, kendisinden ders çıkarılacak olay veya ibretlik hadisedir.
***
Kuranda anlatılan bu kıssaların elbette bazı amaçları olmalıdır.
Çünkü, yüce Allah cc. hiçbir şeyi boş yere yaratmadığı gibi, kıssaları da boş yere anlatmaz.
Bu amaçların başında; Kuranın birinci muhatabı olan Hz.Peygamber (a.s) efendimizi teselli etmek gelir.
Zira, başta akrabaları olmak üzere içinde yaşadığı toplum; kendisini inkar etmiş, şiddet uygulamış, öldürmeye yeltenmiş, evini yuvasını terk etmek zorunda bırakmıştı.
İşte Allah, önceki peygamberlerin de benzer durumlarla karşılaştığını Kuranda anlatarak, o peygamberlerin bu inkarcılara karşı mücadele verip görevlerini nasıl başardıklarını hatırlatıyor ve böylece peygamberine moral destek ve teselli veriyor.
Anlatılan peygamber kıssalarının ikinci amacı da, geçmişte yaşanan iman-küfür mücadelesinde Müslümanların ibret alıp ders çıkarmalarıdır.
Küfrü temsil edenler; neye, niçin, nasıl ve hangi gerekçelerle karşı çıkmışlar, itiraz ve düşmanlıkları hangi noktalarda temerküz etmiş, işte biz bunları öğrenmiş oluyoruz.
Bir diğer amaç da; bu mücadelede her zaman gerçek inananların galip geldiklerini ve üstün olduklarını dosta düşmana bildirmektir. İman etmeyenler bilmeliler ki, cezaları her zaman ahirete ertelenmiyor, bazen de bu dünyada imansızlıklarının cezalarını çok acı ve ağır bedellerle ödemiş oluyorlar.
***
Kuran kıssalarında dikkat çekici bir husus daha var:
O da anlatılan olayların, kendi dönemleriyle sınırlı olmadığıdır.
Kıssalarda anlatılan bu olaylar kendi dönemlerine ışık tuttukları gibi, Kuran ayetlerinin nazil olduğu döneme de, daha sonraki dönemlere de ışık tutmaktadırlar.
Çünkü, zaman geçse de, asır değişse de, insanlar bir ve aynıdır.
Yerler, içerler
Duyguları, emelleri, ihtirasları vardır.
Arzu, heves sahibidirler.
Malı, mülkü, parayı, şanı, şöhreti, makamı, mevkii severler.
Dünyaya bağlılıkları ve muhabbetleri baskındır.
Yalan-dolan, hile-huda, eksik tartma, noksan ölçme, alavere-dalavere eksik olmaz.
İçki-kumar, fuhuş-zina, çıplaklık, zararlı alışkanlık, gayriahlaki ilişkiler her devirde vardır.
Yaratanı bırakıp yaratıklara kul olanlar, Rahmanı bırakıp Şeytana uyanlar hep olur.
Velhasıl, Hz.Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, Yusuf, Musa, İsa (aleyhimüsselam)
gibi peygamberlerin döneminde anlatılan olaylar ne ise, bunların benzerleri dün olduğu gibi, bugün de, yarın da mutlaka olacaktır.
İşte, bu muhtemel olaylara karşı alacağımız tedbir ve tavırları, hep bu ayetlerden öğreniyoruz.
***
Mesela, İbn Abbas(r.a)ın naklettiğine göre, tarihte insanları putlaştıran ilk topluluk Hz.Nuhun kavmidir.
Onlar, salih kimselerin putlarını yapıp tapmışlar ve onları ibadetlerinde aracı kılmışlardır.
Müşrik Araplar da, bu geleneği devam ettiren kavimler arasında yerini almıştır.
Meraklılar, konuyla ilgili (Buhari,6/199; Taberi,14/71; Beyyumi Mehran,4/13) kaynaklarda geniş bilgiler bulabilir.
Günümüzde de, değişen bir durum yoktur.
Putçuluk da dahil, yukarıda bir kısmı sayılan münker, haram ve günah dediğimiz olumsuz davranışların fütursuzca ve cahilce yaygın olarak yaşandığını görmekteyiz.
Bunlardan kurtulmanın tek yolu, Peygamberlerin bu olaylar karşısında nasıl hareket ettiklerinin izini sürmekle mümkün olur.
Peygamberlerin yolundan gitmek de budur.
twitter com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.