Nesil Endişesi
Önce son doksan yılımıza, daha sonra Osmanlının son ikiyüz yılına bakalım.
Baktığımızda göreceğiz ki, yaklaşık son üçyüz yılımız, bu topraklarda; savaş, kargaşa, kaos, kavga ve terörle geçmekte.
Acaba kaçımız bütün bu olup bitenlerin esas sebebini; nesillerin bozulmasına bağladık?
Bu sorunun cevabını; ilmiyle, diliyle, imanıyla, kalbiyle, vicdanıyla, yıllardır nesil endişesi üzerinde duran Osman Nûri Topbaş Hocaefendi veriyor.
İşte bu haftaki eserimiz, ilmiyle, diliyle, imanıyla, kalbiyle, vicdanıyla bu meseleye dikkat çekip, her fırsatta yazan ve konuşan Osman Nûri Topbaş Hocaefendiye ait.
Nesil Endişesi isimli eser, Yüzakı Yayınları arasından çıkmış. Hocaefendi kitabın 11. sayfasında şöyle diyor:
Evladının ve neslinin âkıbet endişesini duyan bir mümin, geçici bir metâdan ibaret ve hususen inişli-çıkışlı imtihan şartlarına sahip olan bu hayattan ziyade; evlatlarının nihai âkıbetlerini, yani ahiretlerini düşünür. Onun için çırpınır?
.............................
Hocaefendi yine aynı eserin 37. sayfasında şunları söylüyor:
Nitekim Kuran-ı Kerim; önceki ümmetlerin maddi-manevi çöküş ve dağılışını beyan buyururken, nesillerde meydana gelen ziyan ve kayboluşa dikkatimizi çekiyor:
Ayet-i Kerimede buyurulur;
Onlardan (ehl-i kitabın ilk nesillerinden) sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba (yani Tevrata) varis oldular, ama ayetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metaını alıp; Nasılsa affa nail oluruz! düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile; öbür yandan yine gayr-ı meşru bir meta, bir rüşvet zuhur etse, onu da alırlar.
Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı?
Halbuki ebedi ahiret yurdu, Allaha karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (el-Araf, 169)
..................................
Hocaefendi sözüne devam ediyor ve diyor ki;
Ayet-i kerimede, ehl-i kitabın nesilden nesile manevi mirasını intikalde yaşadığı kayba dikkat çekiliyor.
Evet evlatlara kitap nakledilmiş fakat o kitabın emir ve yasaklarına ittiba şuuru verilememiş.
Kitap; o nesillere okutulmuş, fakat gırtlaklardan aşağıya, gönle inmemiş, ruha sinmemiş.
Ahiret; bilgi olarak öğretilmiş, fakat mizan korkusu, akibet endişesi, esas hayatın ahiret olduğu şuuru vicdanlara yerleşmemiş.
Buna karşılık, menfaatperestlik gelmiş; Allaha isyan ve helal-haram gözetmeme perişanlıkları yaygınlaşmış.
Bir başka ayet-i kerimede netice hulasa ediliyor ve şöyle deniliyor:
Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacak /gayyaya yuvarlanacaklardır. (Meryem, 59)
Bugün millet ve toplum olarak evlatlarımızın halini bu ayete göre mizan edelim.
Yüzakı Yayınları 0216 532 44 44
e-posta: [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.