Yağmur Duasında Hz.Abbas ile Tevessül
Takdir edersiniz ki, çok küçük bir sütunda akademik makale yazar gibi her cümlede kaynak göstermek mümkün değildir!
Genellikle tevhid eksenli işlediğimiz konular, lübbün-lüb kabilinden olup özün özü mesabesindedir.
Ve bunlar, yılların birikimiyle elde edilen acizane müktesebatın bir mahsulüdür.
Bu müktesebatın ana referansı ise, şüphesiz Kuran ile onun pratiği olan sahih sünnettir.
Çünkü, Efendimiz vefat ederken doğru yoldan sapmamamız için bize bu iki emaneti bırakmıştı.
Dolayısıyla, doğrulamak da eleştirmek de bunlara göre yapılmalıdır.
***
Yüzü Suyu Hürmetine Dualarımız başlıklı yazımızı bazı okuyucularımız şiddetle eleştirmişler.
Bir kısmı da işi, her türlü tevessülün caiz olduğu noktasına getirerek birkaç hadisi de buna delil göstermişler.
Bu yazıda hepsine birden değinmemiz elbette mümkün değil!
Ama, bugün onlardan sadece birini, mesela yağmur duasında Hz.Abbas ile tevessül konusunu inceleyebiliriz.
Her iş bitti de bu meselelerle mi uğraşıyorsunuz diyenlere de sözüm şudur:
İtikadımızı ve ahiretimizi doğrudan ilgilendiren bu tür meselelerden daha önemli bir şey olabilir mi?
Evet, vesile ve buna bağlı olarak tevessül vardır ama bunlar nedir, nasıl ve hangi hallerde yapılır, bunlar kaynaklarıyla açıklanmaya muhtaçtır.
Çünkü bu konuda çok abartılı ve meseleyi aslından uzaklaştıran ve tamamen saptıran bazı söz ve uygulamalara şahit olmaktayız.
Şimdi, konuyla ilgili Hz.Enes (r.a)ın rivayet ettiği olaya kaynağından bakalım:
Hz.Ömer (r.a) devrinde Medinede 9 ay süren bir kıtlık olmuştu.
Rasulüllahın amcası Hz.Abbas(r.a) ile birlikte sahabeler yağmur duasına çıktılar.
Burada Hz.Ömer, Abbasın elinden bizzat tutarak şöyle dua etti:
Allahım, bizler hayatta iken Peygamberimizle tevessül ederek Senden niyazda bulunuyorduk da bize yağmur verirdin. Şimdi de Peygamberimizin amcası ile tevessül ederek Senden niyaz ediyoruz, bize yine yağmur ihsan et!
Hz.Ömerin bu duası ile birlikte Hz.Abbas da dua etti. (Buhari,İstiska,3/3; Fedailussahabi,11).
***
Bu olayda, gözden kaçırılmaması gereken birinci nokta şudur:
Hz.Ömer, ancak hayatta olan birisiyle ve onun da duasını talep ederek tevessülde bulunmuştur.
En dikkat çekici yanı da, vefat etmiş olan Peygamberimizi değil de, onun hayattaki amcasını vesile edinmiştir.
Buradaki tevessül, o zatla birlikte orada bulunup dua etme eylemidir.
Bu olayda, dua talebinde bulunulan kişi sıradan biri değil, Peygamberimizin en yakın akrabası, öz amcası ve aynı zamanda yaşlı olan Hz.Abbastır.
Onun seçilmesi, Allaha olan yakınlığından değil (zira bu bilinmez), Peygambere olan yakınlığındandır.
Üstelik hayli de yaşlıdır.
Yoksa, ne Hz.Ömer Allaha dua ederken Hz.Abbasın hatırı için, hakkı için, yüzü suyu hürmetine gibi ifadeler kullanmış, ne de Hz.Abbas dua yaparken buna benzer bir şey söylemiştir.
Hz.Ömerin amacı; Hz.Abbası yanında bulundurmak ve ona dua ettirmek idi ve böylece peygambere olan yakınlığını ve yaşlı oluşunu Allaha duada vesile edinmişti.
Nitekim, kendisinden sonra Hz.Abbas da Allaha dua etmiş ve şu sözlerle yalvarmıştır:
Allahım, şüphesiz ki Sende bulut var, yine şüphesiz ki Sende su var. Bulutları gökyüzünde yay, onlardan su çıkar, o suları da bizim başımıza indir. Bu yağmurlarla nebatatın köklerine kuvvet ver. Zahirlerini bereketlendir ve hayvanların memelerini şişir. İlahi, dili olmayan davarlarımız, sığırlarımız, develerimiz için Senden yardım dileriz, İlahi, bizler yalnız Sana, hiçbir şerikin olmayarak yalnız Sana arz-ı niyaz ediyoruz. İlahi, bütün takatsizlerin takatsizliğini, yoksulların yoksulluğunu, açların açlığını, çıplakların çıplaklığını, korku içinde olanların korkularını Sana arz ediyoruz. Çaresaz ol! (Tecrid-i Sarih Tercemesi,3/287).
***
Bu olayda, ikinci önemli nokta da şudur:
Bu dua, ölüler ile değil diriler ile yapılmıştır.
Şayet, ölüleri aracı yaparak dua etmek caiz olsaydı, Hz.Ömer (r.a) herhalde Peygamberimiz (a.s) dururken onun amcasıyla dua etmezdi.
Acaba oradaki sahabeler, neden yağmur duası için vefat eden Peygamberimize tevessül etmediler de, onun amcası Abbası yanlarına alarak dua ettiler, düşünmek lazımdır.
Şüphesiz ki, Rasulüllahın Allah katında Abbastan daha değerli olduğunu sahabeden bilmeyen yoktu!
Bazılarının anladığı gibi, eğer yağmur duasında Ya Rabbi, Peygamberimizin amcası Abbasın hatır ve hürmeti için bize yağmur yağdır! denseydi, o zaman da şu soru sorulacaktı: Peygamberin hatır ve hürmeti amcasından daha mı azdı da, Hz.Ömer ve sahabeler Rasülullahın ismini söylemediler!?
Bu olaydan çıkan sonuç açıktır:
Dua yaparken, Peygamberimizin hayattaki akrabalarını orada bulundurmak ve onlardan dua talep etmek caiz ve meşrudur.
Aynı şekilde, hayatta olan peygamber varisleri durumundaki alimlerle, amel-i salih kişilerle, amil-i Kuran hafızlarla, muttaki, mücahit müminlerle beraber bu tür dualara bizzat çıkılır ve onlardan dua talebinde bulunulabilir.
Böyle bir tevessül cumhur-u ulemaca da caiz ve meşru görülmüştür.
Üstelik, bu sadece Ümmet-i Muhammede has bir uygulama da değildir.
Beni İsrail kavmi de kıtlık olduğu zamanlarda, tabi oldukları peygamberlerinin ehl-i beytiyle yağmur duasına çıkarlarmış.(a.g.e.3/288).
***
Son olarak şunu da aktaralım:
Hz.Ebubekir (r.a), halifeliği döneminde irtidat eden kabilelere karşı ordu çıkardığı zaman, Peygamberimizin amcası Abbası yanına alır, orduyla Medine dışına çıkınca ona: Ya Abbas, sen nusret duasında bulun, ben de amin diyeyim. Umarım ki, Nebiyy-i Ekreme yakınlığın dolayısıyla duan boşa çıkmaz derdi.
Bu olay da, yukarıda verilen bilgileri teyit eder.
Sınırları belli bu örnekleri zorlama tevillerle başka yerlere çekmenin bize sağlayacağı hiçbir fayda yoktur, aksine dini cahilliğin kol gezdiği bir toplumda sınırı geçip haddi aşma ve şirke bulaşma tehlikesi vardır.
Bu açıklamalardan sonra, bizi eleştiren kardeşlerimizin bir önceki yazımıza bir daha göz atmalarının faydalı olacağını, böylece su-i zan ve yanlış anlamaların ortadan kalkacağını umuyorum.
***
Her türlü tevessülün cevazına delil diye gösterilen diğer örnekleri de, inşaallah başka bir yazımızda ele alacağız.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.