Cahillik ve Gaflet
Bir insanın bilgi ve kültürü arttıkça cahilliği de artar. Kişinin bildiklerini bir daire olarak düşünelim. Dairenin çevresi büyüdükçe, bilmedikleri, dolayısıyla cehaleti de çoğalmış olur.
Cahillikten kurtulmanın yolu mutlaka bilinmesi gereken doğru bilgilerin özünü öğrenmektir.
İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı buyrulmuştur.
İslam insanı cahillikten kurtaracak öz bilgiyi, ana noktayı öğretir, aydınlatır.
Varlık problemi konusunda İslam'dan daha doğrusu yoktur.
İslam neleri öğretir?
Doğru inançları: İnsanın bir yaratık olduğunu ve bir Yaratanı bulunduğunu... Yaratılışının, var olmasının sebep ve hikmetini... Yaratana karşı olan kulluk vazifelerini... Yaratanın kendisine bir Resûl=Elçi, bir Kitab, bir din, bir Şeriat göndermiş olduğunu... Öldükten sonra varlığının bitmeyeceğini, dünyada yapmış olduklarının hesabını vereceğini, itaat ve iman eden iyi kulların Cennet'e gireceğini, iman etmeyen asi kulların Cehenneme atılacağını...
İslamda din ve dünya ayırımı yoktur. İslam bir dünya nizamıdır.
İslam, insanların birbirleriyle olan münasebet ve muameleleri düzenler.
İslam devlet idaresinin temel prensiplerini vaz' eder.
Aksiyona, amele, ahlaka ait ne kadar konu varsa onların hükümlerini bildirir.
Her yıl çeşitli ülkelerdeki on binlerce gayr-i müslim, din ve nizam olarak İslam'ı seçmektedir.
Yazık ki, İslam dünyası daha fazla sayıda insanın İslam'ı seçmesi için gereken hizmetleri yap(a)mamaktadır.
Kanada'da yaşayan temiz bir genci düşünelim. İslam hakkındaki bilgileri peşin fikirlerden ibarettir. Medya, eğitim sistemi ona İslamın gerçeklerini öğretmemektedir. İslamı seçip kurtulması için ona yardım edilmesi gereklidir. Bu yardımı her halde Yahudiler, Hıristiyanlar, Budistler veya ateistler yapacak değildir. Müslümanların onu uyarmaları, bilgilendirmeleri, aydınlatmaları, onların üzerine borçtur, vazifedir. O gencin Müslümanlar üzerinde hakları vardır. Yarın Mahkeme-i Kübra'da, kendisini aydınlatmayan, irşad etmeyen, İslama davet etmeyen Müslümanlardan davacı ve şikayetçi olacaktır.
Bırakın Kanadalı temiz genci, biz kendi ülkemizdeki gençlerimizi ve halkımızı bile İslam konusunda doğru dürüst, gereği gibi aydınlatmıyoruz.
Yahova Şahitlerinin kendi dinleri için yaptıklarının binde birini biz Müslümanlar, İslam için yapmıyoruz.
Yahova Şahitlerinin 188 dilde her ay 42 milyon adet basılan bir dergileri vardır. Biz insanlığı İslama çağırmak için kaç dilde yayın yapıyoruz?
İslamı, Kur'anı, Sünneti, Şeriati iyi bilmiş olsaydık, ayda 188 değil, belki 288 lisanda, yekun tirajı 42 milyon değil, belki yüz milyonlarca dergi, kitap, broşür yayınlayarak dinimize hizmet ederdik.
Gerekirse bu uğurda mallarımızı mülklerimizi satar, paralarını davet, irşad, tebliğ, tenvir, tahlis, müjdeleme, uyarma, doğru bilgilendirme hizmet ve faaliyetlerine yatırırdık.
Cahillik ve gaflet ne kötü şey!
* (İkinci yazı)
Namazı ve Cemaati Emr Etmek
Diyanet'in, Ehl-i Sünnet dairesi içindeki dinî cemaatlerin, tarikatların, bütün İslamî grupların beş vakit namazı ve (erkeklere) cemaati emr ve tavsiye etmeleri gerekir.
Bu emir ve tavsiye birlik ve beraberlik içinde hakkıyla yapılabilir. Bugünkü tefrika, dağınıklık, kopukluk içinde etkili ve doğru dürüst yapılamaz.
Bağlıları ve sempatizanları on milyonlarca Müslüman olan "Müslüman Kurumlar Federasyonu" namaz ve cemaat konusunda bir bildiri hazırlar, metnin altında yüz ulemanın, fukahanın, şeyhin, mürşidin, ziyalının imzası bulunur ve bu bildiri büyük gazetelerde tam sayfa ilan olarak yayınlanır ve halka duyurulur.
Müslüman Kurumlar Federasyonu içine bid'atçiler, reformcular, dinde değişiklik ve yenilik isteyenler, firak-ı dalle mensupları alınmaz.
Sünnî halk bir yandan beş vakit namaza ve cemaate teşvik edilirken, öte yandan imamların namaz kıldırma memuru olması statüsü değiştirilmeye çalışılır, mihraplara (şu veya bu rütbe ve derecede) din önderleri, mürşidler, aydınlatıcılar, müjdeciler, uyarıcılar geçirilir.
Bu aydınlatıcı, irşad edici karizmatik imamlar halkı camilere çeker, onlara İslamî şuur aşılar, Kur'an ve Sünnet yoluna çağırır. Camiler sahih itikadı öğretir, İslamî ahlak ve fazileti anlatır, toplumda bir ıslah, toparlanma, düzelme, aydınlanma, şuurlanma, ittihad başlar...
Camiler İslamî müjdelerin, Kur'anî uyarıların merkezi ve mihrakı olur.
Diyanet'in ana vazifesi budur.
Niçin beş vakit namaz?.. Çünkü:
1. Allah imandan sonra öncelikle namazı emr etmiştir. İmandan sonra İslam'ın ikinci ana emri, farzı budur.
2. Peygamber aleyhissalatü vesselam beş vakit namazı ölünceye kadar kılmış ve kıldırmıştır. Vefatından önce çok hasta olduğu zaman yerine bir vekil imam tayin etmiştir.
3. Selef-i Sâlihîn efendilerimiz (Allah onlardan razı olsun) beş vakit namaza çok önem vermişler ve dosdoğru kılmışlardır.
4. Beş vakit namaz Kur'an, Sünnet ve on dört asırlık icmâ-i ümmet ile sabittir.
Bütün dindar ve âdil İslam halifeleri, sultanları, devlet reisleri, padişahlarımız beş vakit namazı kılmışlar ve kılınmasını emr etmişlerdir.
Bizde dinsizlik zulüm çağı başladıktan sonra, çeşitli baskıların, korkuların ve cahilliklerin sebebi ile namaz konusunda gevşeklik, ihmal ve tehâvün (hafife alma, önemsememe) başlamıştır.
Günümüzde namaz kılan Müslümanlar azınlığa düşmüştür.
Hele sabah namazlarında camiler hemen hemen bomboştur.
Bilhassa sabah namazlarında camilerde dindar genç görülmemektedir.
Peygamber Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) "Namaz dinin direğidir. Onu ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur. Onu yıkan (Yani namazı kılmayan) dinini yıkmış olur" buyurmuşlardır.
Kur'an cuma ezanı okununca mü'minlerin işlerini, ticaretlerini bırakıp camilere gelmelerini emr ediyor. Zamanımızda ise, İstanbul'da cuma vakti dükkanını kapatan Müslüman esnaf binde bir bile değildir.
Müslüman halka, namaz kılmadan kurtulmanın çok zor olduğu anlatılmalıdır.
Halk namaza, camilere, cemaate çekilmelidir.
Bu da mihraplarda ehliyetli, liyakatli, icazetli, ihlaslı, alim, fazıl, Resulullaha irtibatlı karizmatik imamların vazife görmeleriyle kabil ve mümkün olur.
Diyanet'in birinci vazifesi sahih itikadı öğretmek ve yaymak, ikinci ana vazifesi beş vakit namazı emr etmek, üçüncüsü farz namazların cemaatle kılınmasını sağlamaktır.
Laik rejimin Diyanet kanunu böyle söylemiyormuş... Diyanet öncelikle Allahın, Resulullahın, Şeriatın emirlerine bağlıdır. Kaldı ki, laik kanun Diyanet'e halkı namaza çağırma diye bir şey söylememektedir.
Müslüman halkı namaza ve cemaate çağırmak Diyanet'in tabiî vazifesidir.
Âciz bir Müslüman olarak namaz ve cemaat konusunda bir nebze de olsa vazifemi yapmış olmak için bu yazıyı kaleme almış bulunuyor ve sorumlu herkesi bu konuda Ümmetin çok hakir ve fakir bir ferdi olarak min gayri haddin vazifeye davet ediyorum.