Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Zamana ve mekana tanık olmak

Zamana ve mekana tanık olmak

Dün İznik’te, Mazlum-Der’in düzenlediği 2. Kürt Forumu’ndaydım.
Forum bugün de devam ediyor ama, ben önce gün akşam Yalova’da Özgür-Der açılışına katıldım ve bugün Ankara’dayım.
2. Kürt Forumu’nun ilki Ankara’da, bundan 20 yıl önce yapılmıştı.
Dünden bugüne ne değişti?
Çok şey değişti ama değişmeyen şeyler de var.
20 yıl önce ilk foruma katılanlardan, pek azı bu foruma katıldı.
O günkü söylemlerde daha dini bir karakter sözkonusu idi.
Bugün sorun daha da derinleşmiş durumda.
Tabii, o gün daha muhalif bir dil vardı. Bugün farklı bir siyasi yapı sözkonusu. Müslümanlar genel anlamda bugün daha rasyonalist, daha pragmatist, daha deterministtir.
Dün talep ediyorduk, bugün vaad etmek, vermek zorundayız. Böyle olunca da daha politik, daha ideolojik, daha oportünist bir dil kullanıyoruz.
Geçen zaman içinde bölgede radikal anlamda siyasi değişiklik oldu. İnternet icad oldu. Korkunç bir bilgi kirliliği yaşanıyor.
Gelinen noktada çözüme ne kadar yakınız bilmiyorum.
Aslında bu umurumda da değil.
“Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın zamandır” da diyebiliriz. “Her gelen gün, çözüme daha da uzaklaşıyor. Gelen günler geçen günleri aratıyor” demek de mümkün.
Ben inanıyorum ki, “Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.”
“Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.”
“Allah (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecektir.”
Benim umurumda olan şu: Ben imtihandayım. Doğduğum ana-babayı, zamanı, toprağı ben seçmedim. Hz. Lut’un karısı olup sapmak da, Firavun’un karısı olup azize olmak da...
Bu sorun hiç çözülmese bile, ben üzerime düşeni yaparsam yaşadığım zamana ve mekana tanık olur ve Müslümanca bir sorumlulukla hareket edersem cennete gideceğim. Bu sorun bugün çözülse bile, ben çözüme karşı durmuşsam, helak olanlardan olacağım.
Allah’ın bu sorunu çözmek için bana ihtiyacı yok. Her işin bir vadesi var. Akacak kan damarda durmayacak.
Bana düşen, “Haksızlıklar karşısında susanların dilsiz şeytanlar olduğu”nu bilmek ve “haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı” olabilecek miyiz. “Bir kavme olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi” gerektiğini aklımızda tutabilecek miyiz?
Tekrar tekrar söyleyeceğim “merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmadan” bu imtihanı başaramayız.
Hani sabredenlerden olacaktık!
Adalet olmadan barış, adalet ve barış olmadan özgürlük korunmaz.
Affetmeye hazır mıyız. Hz. Yusuf’un kardeşlerine, Hz. Peygamberin Mekke’nin fethinde müşriklere söylediği sözlerin bizim dünyamızdaki karşılığı ne?
“Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeyler” hakkında Allah (cc) din günü hükmünü verdiğinde “bize hayır gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeyde hayır” murat edilmiş olabilir.
Biz “Arif” olalım ve olanları seyreyleyelim.
Sadece seyretmeyelim, düşünelim ve sorumluluklarımızı kuşanalım.
Hiç bir Müslüman dünyada olup-biten şeyleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir.
1001. kez yazayım: Bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyden hesaba çekileceğiz.
Bugünkü sorunun çözümü konusunda zihinlerin çok bulanık olduğunu düşünüyorum.
PKK’nın Kürt sorununa çözümü, şablon olarak Türk ulusçuluğunun bir kopyası olduğunu ve sorunun çözümünden çok daha da karmaşık hale getirdiğini düşünüyorum.
Kürt halkı dindar. Kürt nüfusunun en az % 30’un İslâmi çözüme hazır olduğunu düşünüyorum. PKK çizgisi % 20’lik bir paya sahip. % 20’nin feodal bağları olan devlete yakın bir yerde durduklarını düşünüyorum. % 10’u liberal, % 20’si entegrist, diğer, ilgisiz bir çizgide.
Bu tablo dindarların sorumluluğunun büyüklüğünü gösteriyor. Ama sanırım içinde bulunduğumuz dağınıklık bu rolümüzün gereğini yapmamıza engel oluyor.
Ne yazık ki bu sorunların çözümü için ümmet konusu hemen hemen kimsenin konuştuğu bir konu değil. Neyseki Kürt forumunda Mazlum-Der Mersin Başkan Yardımcısı Ramazan Değer bu konuyu gündeme getirdi.
Biz bugünkü halimiz ile ümmetin kendi içimizdeki sorunu çözmekten bile aciziz. Oysa biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak, diğer insanların sorunlarını çözmek için meydanlarda olmamız gerekirdi.
Neyse! Bütün bunlar bizim için bir mektep.
Başta söylediğim şeyi, tekrar söylemeliyim: İmtihan oluyoruz. Haşâ, Allah’ın yetmeyen gücüne güç yetirmek gibi bir görevimiz yok. Haşâ, birileri sanki, Tanrıyı kıyamete zorlamak isterken, yoksa biz de Allah’ı iktidara mı zorluyoruz.
Oysa yapmamız gereken tek şey var: Kendimizi değiştirmek. Çünkü biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmü değiştirmeyecektir.
Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi