Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kaybedenler kulübünde miyiz?

Kaybedenler kulübünde miyiz?

Türkiye’de basın hiçbir konuda objektif davranmıyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik son Bulut Sütunu saldırısından sonra da simyasal ve psikolojik bir savaş başlattı. Savaşın hedefi AKP’yi kaybedenler kulübünde göstermek.

Gerçekte savaşı kim kaybetmişti? İsrail, ABD, AB ve İran’ın kaybettiğine dair genel bir kanı ve kabul var.
El Mustakbel gazetesinden Ruba Kebbare’nin yazdığı gibi, savaşın iki kaybedeninden birisi İsrail diğeri de İran. İran bu vaziyetini verbatim yani sözel veya simyasal bir savaşla örtbas etmeye çalışıyor. Bununla birlikte, güneş balçıkla sıvanmaz.
Bölge turuna çıkan ‘tetikçi kardeşlerden’ İran Meclis Başkanı Ali Larijani direnişi ve Gazze’yi desteklemekten dolayı kıvanç içinde olduklarını söylemiştir.
İranlı General Muhammed Ali Caferi de Gazze’ye Fecr-5 teknolojisi sağladıklarını belirtmiştir.

İslami Cihad örgütünden Ramazan Şallah da bunu teyid etmiştir.
Bununla birlikte, ateşkesin ardından yaptığı değerlendirmede Halit Meşal geçmiş yardımlarından dolayı İran’ı şükranla anmış lakin Suriye’de ters düştüklerini açık bir dille ifade etmiştir. Kendilerinin tercihlerini halklardan yana yaptıklarını hatırlatmıştır.
Hamas’ın Lübnan temsilcisi Üsame Hamdan da benzeri bir değerlendirmede bulunmuştur.

Aynı konuşmasında Halit Meşal, başta Muhammed Mürsi olmak üzere ikinci sırada Başbakan Erdoğan’a takdir ve şükranlarını sunmuş ve üçüncü sırada ise Katar Emiri Hamd Al-i Sani’ye gönderme yapmıştır.
17 Kasım (2012) tarihinde Kahire’deki dörtlü buluşma da yeni Filistin mihverine ve aynı zamanda Gazze saldırısının kazananlarına işaret etmektedir.
Bu ülkeler Mısır, Türkiye, Katar ve Gazze, örgüt bazında ise Hamas’tır.
Buna mukabil İran tarafı fiili desteğini göstermediği halde laf savaşıyla sahada tutunmaya çalışmaktadır. Füze veya teknolojisini sağlamada Libya ve Sudan ve İran’ın ismi geçmektedir. Diğer ülkeler suskunluğu yeğlediği halde neden İran avazı çıktığı kadar bağırmakta ve Gazze fatihi veya hamisi kesilmektedir.
¥
Gazze’de yokluğunu örtbas etmek için.
İslam dünyasının gözünden düşmemek için. Lakin bunlar boş gayretlerdir.
İran’ın süngüsü Suriye’de ebediyen düşmüştür. Suriye ve Filistin halkının düşmanları özünde aynıdır. Görmek istemeyen gerçeklere gözlerini yumar.
Halep ile Gazze arasındaki bağlantıya ve benzerliğe rağmen İran hâlâ Suriye’yi direniş ekseni içinde göstermeye gayret ediyor. 17 Kasım tarihi itibarıyla İran bölgedeki ve Filistin’deki gelişmelerden kopmuştur.
Bunu lafla tutturmanın imkanı yoktur.
Bununla birlikte, İran bu cepheyi sözle tamir etmeye çalışmakta ve kendisi bir şey yapmazken Arapları göreve davet etmektedir.
Lübnan’daki avazı Nasrallah da ‘Arap devletleri sadece Kızılay görevi yapabilir ve cenaze töreni düzenlemeye yararlar’ diye konuşmuştur. Bu laf salatasıdır. Beşşar da 2006 yılında Arap liderlerini adam bozuntuları olarak nitelendirmişti.
2012, maskesini düşürdü ve onlar kadar bile olamadığını gösterdi. Hizbullah lideri de zamansız bir biçimde İsrail üzerinde insansız Eyüp uçağı uçuracağı yerde, saldırılar sırasında Gazze cephesini rahatlatmak için kuzeyden füze gönderebilirdi. Adale gösteriyor ama Filistinlilerin yardımına gitmiyor.
Reklama ve propagandaya var ama yardıma yok. Bunun yerine laf savaşıyla cephe savaşını kazanmaya yelteniyor. İran, halkın rejime kazan kaldırmasıyla birlikte Suriye cephesini kaybederken yine Suriye cephesinin bir uzantısı olarak Filistin cephesini de kaybetmiştir.
¥
Hal böyle iken Türkiye’deki laik ve ultra ulusalcı cephe Gazze savaşının kaybedenleri tarafında Türkiye’yi de görmek istemektedir. Bunu, gerçek böyle olduğu için değil gönülleri böyle istediği için söylüyorlar. Gazze saldırılarından hemen sonra Obama’nın yeni gözdesinin Mürsi haline geldiğini savundular.
Biraz daha sabretseydiler bunun böyle olmadığını göreceklerdi. Mürsi’nin Başsavcı Abdulmecid Mahmud’u görevden almasından ve devrim rejimini konsolide etme kararından sonra AB ve ABD hemen ters döndü ve Mürsi’ye uyarılar göndermeye başladılar.
Kaldı ki, Gazze konusundaTürkiye ile Mısır arasında bir rekabet ortamı yok tamamlayıcılık veya rol dağılımı vardır. Mürsi yönetimi Mübarek yönetiminden farklı olarak Gazze ile ilgilidir.
Bu bizim yükümüzü hafifletmiştir.

İkinci olarak, fiziki olarak Gazze Mısır’a sınırdır ve dolayısıyla Mısır’ın etkisi de buna bağlı olarak daha ileri seviyededir. Eşyanın tabiatına uygun olan da budur. Ulusalcılar ise dana altında buzağı arıyorlar. Türkiye’nin Gazze’deki rolünü kaybedip kaybetmediğini soracaklarına neden Suriye’deki rolünden söz etmiyorlar? Gazze’de rol kaybından şikayet edenler Türkiye’nin Suriye muhalefetinin üzerindeki etkisini geriletmenin de mimarlarıdır. CHP ve bazı aydınlar böyle. Türkiye’nin rolü yerine orada İran ve Rusya’nın rolünü yeğliyorlar. Dolayısıyla Türk basını ve kimi yazarları ekseriyetle yapıcı değil yıkıcı bir rol oynamaktadır. Türk basınının veya bazı yazarlarının kendilerine ve ülkelerine karşı zerrece saygıları yoktur. Zira her yorumları tutarsızdır. Hakikatlere göre değil dürtülerine ve takıntılarına göre yorum yapıyorlar. Keza İran ve mihveri açıktan Şii yayılmacılığı yapar ama mezhep politikası izleyen ve suçlu Türkiye olur. Pes doğrusu! Laik muhalefet İsrail’den İran’a kadar herkesin sözcüsüdür. Her türlü cereyanın bineği ve taşıyıcısıdır. Ülkesinin her iyiliğine ise kördür. Peki! Neden, Türkiye’nin kaybettiği tezini koro halinde sahipleniyorlar? Bunun nedeni Türkiye’nin İsrail’i ihmal ettiğini düşünmeleridir. Ne yapsınlar İsrail’e kıyamadıkları ve gönülleri varmadığı için Türkiye’ye kıyıyorlar. Hasan Cemal, İsmet Berkan İsrail’in ihmalini gündeme getirirken ve bunun hesabını Erdoğan hükümetinden sorarken Taraf daha ileri giderek sorgulamayı manşete taşıdı.
Kaybedenler kulübüne Türkiye’yi de dahil etti. Sakın kendisi son dönemlerde kaybedenler kulübünün gedikli üyesi haline gelmesinin intikamını almaya çalışıyor olmasın? Velhasıl, kaybedenlere kazananlara çamur atıyor. İsrail’in kuyruğundan sakın ayrılmasınlar. Kimyalarına ters düşerler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi