Ya entegre ve enterne ya tanışma ve itişme
Kuran-ı Kerimin tasviriyle uluslar arası ilişkiler iki zemine dayanır. Bunlardan birisi tearüf ve tanışma, bilişme ve işbirliği zeminidir.
Diğeri de tedafüü kanunudur. Buna itişme kanunu diyebiliriz ve bilişme ve yardımlaşma üzerine kurulu olmayan uluslar arası ilişkileri dengeye çeker. Birinci kural yani tearüf ideal ilişkiyi tarif ediyor. İyilik üzerine yardımlaşmayı esas alıyor. Tedafüü kanunu ise realite üzerine kurulu denge politikası ve anlayışıdır. Kuran buyruğuyla, Allah insanları birbiriyle enterne etmese ve etkisizleştirmeseydi veya ihtiraslarını dizginlemeseydi muhakkak ki yeryüzü fesada ve bozguna uğrardı. Yeis nasıl her manii kemal ise istibdat da öyledir. Mutlakiyetçi rejimler insanlığın gelişmesine ket vurmuşlar ve engellemişlerdir. Çünkü ortak aklı ve ortak çabayı ve binaenaleyh gelişmeyi engellemişlerdir. Uluslar arası ilişkilerde de tek kutupluluk üzerinde mutlakiyetçilik de çevre güçlerin ve dolayısıyla insanlığın gelişmesine ve serpilmesine imkan vermezler. Bundan dolayı uluslar arası ilişkilerde muhakkak ki bir denge lazımdır. Bu denge büyük güçlerin tedafüü yani birbirini enterne etmesiyle mümkündür. Bu durumda aradaki cılız güçler nefes alabilirler. Allah insanları iyide ve güzelde işbirliğine ve yardımlaşmaya çağırıyor. Yine milletleri tanışmaya, bilişmeye ve yardımlaşma ve el ele vermeye davet ediyor. Bunun yapılmaması halinde ikinci aşamaya geçiliyor. Bu da tedüfüü kanunudur. Komunizmin yıkılmasıyla birlikte Allah ABDye imkan vermiş ve tek kutuplu bir dünya sistemi kurulmuştur. Bununla birlikte ABD bu imkanı, hoyratça kullandığından dolayı zayi etmiştir. Yardımlaşmayı değil de ezmeyi esas aldığından dolayı tek kutuplu sistem sürdürülememiştir.
*
ABD, 19uncu yüzyılda İngilterenin düştüğü hataya düşmüştür. 1991 yılından itibaren tek kutuplu hale gelen dünya ABDnin 2001deki yeni hamlesiyle birlikte yeniden çok kutuplu hale gelmeye başlamıştır. Zira tabii süreci kurguyla sekteye uğratmıştır. ABD ihtiras gösterip şansını zorlamasaydı belki de tek kutuplu dünya sistemi elan devam ediyor olacaktı. Lakin 1991 yılından 20 yıl sonra tek kutuplu dünya düzeni sarsılmıştır. Bushun 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak işgalleri ve yanlış politikaları karşı kutuplardan biri olan Rusyayı yeniden ayağa kaldırmıştır. Allah dilediğini aziz dilediğini zelil eder kuralı burada da işlemiş ve Afganistan ve Irak büyük güçlerin yükseliş ve düşüşünde bir tahterevalli olmuştur. Afganistan işgali ve petrol fiyatlarının düşüşü ve dine karşı olumsuz tavrı SSCBnin sonu olmuştur. Yine Afganistan işgali ve petrol fiyatlarının yükselişi ve İslama karşı hasmane tutumu ABDnin düşüşünü hazırlamıştır. ABDnin düşüşü yeniden Rusyanın yükselmesini beraberinde getirmiştir. Lakin Suriye cephesinde de yine Rusya cephesi gerilemeye başlamıştır. Putinin Türkiye ziyareti böyle bir atmosferde gerçekleşiyor.
*
19uncu yüzyıl 20inci yüzyılda tekerrür etmiştir. 19uncu yüzyıl İngiliz yüzyılıdır. 20inci yüzyıl Amerikan yüzyılıdır. 21inci yüzyıl ise Arap Baharı sayesinde inşallah İslam yüzyılı olmaya adaydır. 19uncu yüzyılda Rusya Osmanlıyı hasta adam olarak nitelendirmiştir. Hasta adamın yıkılmaması için İngilizler payanda olmuşlar ve bu payanda ve Sultan Abdulaziz ve Sultan Abdulhamidin ihtiyatlı ve hakimane politikaları sayesinde Osmanlının ömrü uzamıştır. Osmanlıyı ayakta tutma ve payanda olma siyaseti sonucu 1853 yılında Kudüs meselesinin de tetiklemesiyle birlikte bloklar savaşı olmuştur. Kırım Savaşında Osmanlı bloklaşmanın merkezindedir. Rusyaya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı, Kırım Savaşını başlatmıştır. Lakin Birinci Dünya Savaşının arifesine gelindiğinde İngiltere Osmanlının yıkılacağını görmesiyle birlikte destek olma politikasını paylaşma politikasıyla değiştirmiştir. Çarlık, Fransa ve İtalya ile birlikte Osmanlının taksimine dair ön mutabakatlar sağlanmış lakin Rusyada rejim değişikliği gibi nedenlerle anlaşma sadece Fransa ile İngiltere ayağına düşmüştür.
İngiltere ile Osmanlı arasındaki mutabakat yüz yıl sonra İkinci Dünya Savaşının ardından (1850-1950) bu defa ABD ile Türkiye arasında sağlanmış ve bunun sonucunda Türkiye Kuzey Atlantik Paktına katılmıştır. Bu defa da yine Anadolu komunizmin sarkmasına karşı Batının himayesine ve yedeğine girmiştir. 1890lı yıllarda olduğu gibi 1990lı yıllarda Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte bu politikaların da sonuna gelinmiş ve oğul Bush dönemiyle birlikte bölge yeniden Sykes-Picot meselesinde olduğu gibi paylaşım aşamasına gelmiştir. Bush bunun için savaşlar açmış lakin başarı şansı yakalayamamıştır. ABD, Yeşil kanununa muhalefet (paylaşmadan tek başına yeme) etmiş ve bütün bölgeyi kendi uhdesi altına almak istemiştir. Bir de İsrailin bölgedeki pozisyonunu güçlendirmek istemiştir. Lakin evdeki hesap çarşıya uymamış ve Soğuk Savaş dönemindeki gibi karşı bir bloğun olmaması ABDnin işini kolaylaştırmak bir yana sekteye uğratmıştır. Soğuk savaş ortamının bitmesi tedafüü politikasının bitmesi olmuştur. ABD, yerine tearüf ve teavün politikası ikame edeceğine aksini yapınca çuvallamıştır. Karşı ağırlık veya SSCB gibi korkuluk olmadığından dolayı bütün mukavemeti kendi üzerine çekmiştir. Bu da ABDnin inişe geçişini sağlamıştır. Batı merkezli küreselleşmenin inişe geçtiği sırada bu defa beklenmedik bir rüzgar doğmuş ve Arap Baharı esmeye başlamıştır. Bu kıtasal rüzgar küreselleşme istidadı taşımaktadır. Rusya, Batı ve Çini ortak olarak endişelendiren bu baharla birlikte bir İslam ekseninin doğuşudur. Bu hesapları altüst eden bir gelişmedir. Başkaları bunun mahiyetini anlamış ama bazı Müslümanlar maalesef anlayamamıştır. Lakin burada en kaba manevrayı ve duruşu Rusya sergilemiştir. Suriye baharının Afganistana benzetilerek, esasında stratejik açıdan Suriyenin 1989a kadar Rusya ve 1989 sonrası da ABDye karşı bir cephe olma potansiyeli taşıdığı kabul edilmektedir. Lakin Batı bloku, Suriyede İslamcıların zaferini istemediği gibi Rusya ve Çini temsil eden Suriye rejiminin zaferini de isteyemez. Bununla birlikte, Suriye baharında namlunun ucunda Rusya vardır. Sıradaki ise İsraille bağlarını koparmaması halinde ABD olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.