Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ya entegre ve enterne ya tanışma ve itişme

Ya entegre ve enterne ya tanışma ve itişme

Kur’an-ı Kerim’in tasviriyle uluslar arası ilişkiler iki zemine dayanır. Bunlardan birisi tearüf ve tanışma, bilişme ve işbirliği zeminidir.



Diğeri de tedafüü kanunudur. Buna itişme kanunu diyebiliriz ve bilişme ve yardımlaşma üzerine kurulu olmayan uluslar arası ilişkileri dengeye çeker. Birinci kural yani tearüf ideal ilişkiyi tarif ediyor. İyilik üzerine yardımlaşmayı esas alıyor. Tedafüü kanunu ise realite üzerine kurulu denge politikası ve anlayışıdır. Kur’an buyruğuyla, Allah insanları birbiriyle enterne etmese ve etkisizleştirmeseydi veya ihtiraslarını dizginlemeseydi muhakkak ki yeryüzü fesada ve bozguna uğrardı. Yeis nasıl her manii kemal ise istibdat da öyledir. Mutlakiyetçi rejimler insanlığın gelişmesine ket vurmuşlar ve engellemişlerdir. Çünkü ortak aklı ve ortak çabayı ve binaenaleyh gelişmeyi engellemişlerdir. Uluslar arası ilişkilerde de tek kutupluluk üzerinde mutlakiyetçilik de çevre güçlerin ve dolayısıyla insanlığın gelişmesine ve serpilmesine imkan vermezler. Bundan dolayı uluslar arası ilişkilerde muhakkak ki bir denge lazımdır. Bu denge büyük güçlerin tedafüü yani birbirini enterne etmesiyle mümkündür. Bu durumda aradaki cılız güçler nefes alabilirler. Allah insanları iyide ve güzelde işbirliğine ve yardımlaşmaya çağırıyor. Yine milletleri tanışmaya, bilişmeye ve yardımlaşma ve el ele vermeye davet ediyor. Bunun yapılmaması halinde ikinci aşamaya geçiliyor. Bu da tedüfüü kanunudur. Komunizmin yıkılmasıyla birlikte Allah ABD’ye imkan vermiş ve tek kutuplu bir dünya sistemi kurulmuştur. Bununla birlikte ABD bu imkanı, hoyratça kullandığından dolayı zayi etmiştir. Yardımlaşmayı değil de ezmeyi esas aldığından dolayı tek kutuplu sistem sürdürülememiştir.

*

ABD, 19’uncu yüzyılda İngiltere’nin düştüğü hataya düşmüştür. 1991 yılından itibaren tek kutuplu hale gelen dünya ABD’nin 2001’deki yeni hamlesiyle birlikte yeniden çok kutuplu hale gelmeye başlamıştır. Zira tabii süreci kurguyla sekteye uğratmıştır. ABD ihtiras gösterip şansını zorlamasaydı belki de tek kutuplu dünya sistemi el’an devam ediyor olacaktı. Lakin 1991 yılından 20 yıl sonra tek kutuplu dünya düzeni sarsılmıştır. Bush’un 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak işgalleri ve yanlış politikaları karşı kutuplardan biri olan Rusya’yı yeniden ayağa kaldırmıştır. Allah dilediğini aziz dilediğini zelil eder kuralı burada da işlemiş ve Afganistan ve Irak büyük güçlerin yükseliş ve düşüşünde bir tahterevalli olmuştur. Afganistan işgali ve petrol fiyatlarının düşüşü ve dine karşı olumsuz tavrı SSCB’nin sonu olmuştur. Yine Afganistan işgali ve petrol fiyatlarının yükselişi ve İslam’a karşı hasmane tutumu ABD’nin düşüşünü hazırlamıştır. ABD’nin düşüşü yeniden Rusya’nın yükselmesini beraberinde getirmiştir. Lakin Suriye cephesinde de yine Rusya cephesi gerilemeye başlamıştır. Putin’in Türkiye ziyareti böyle bir atmosferde gerçekleşiyor.

*

19’uncu yüzyıl 20’inci yüzyılda tekerrür etmiştir. 19’uncu yüzyıl İngiliz yüzyılıdır. 20’inci yüzyıl Amerikan yüzyılıdır. 21’inci yüzyıl ise Arap Baharı sayesinde inşallah İslam yüzyılı olmaya adaydır. 19’uncu yüzyılda Rusya Osmanlı’yı hasta adam olarak nitelendirmiştir. Hasta adamın yıkılmaması için İngilizler payanda olmuşlar ve bu payanda ve Sultan Abdulaziz ve Sultan Abdulhamid’in ihtiyatlı ve hakimane politikaları sayesinde Osmanlı’nın ömrü uzamıştır. Osmanlı’yı ayakta tutma ve payanda olma siyaseti sonucu 1853 yılında Kudüs meselesinin de tetiklemesiyle birlikte bloklar savaşı olmuştur. Kırım Savaşında Osmanlı bloklaşmanın merkezindedir. Rusya’ya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı, Kırım Savaşını başlatmıştır. Lakin Birinci Dünya Savaşının arifesine gelindiğinde İngiltere Osmanlı’nın yıkılacağını görmesiyle birlikte destek olma politikasını paylaşma politikasıyla değiştirmiştir. Çarlık, Fransa ve İtalya ile birlikte Osmanlı’nın taksimine dair ön mutabakatlar sağlanmış lakin Rusya’da rejim değişikliği gibi nedenlerle anlaşma sadece Fransa ile İngiltere ayağına düşmüştür.

İngiltere ile Osmanlı arasındaki mutabakat yüz yıl sonra İkinci Dünya Savaşının ardından (1850-1950) bu defa ABD ile Türkiye arasında sağlanmış ve bunun sonucunda Türkiye Kuzey Atlantik Paktına katılmıştır. Bu defa da yine Anadolu komunizmin sarkmasına karşı Batı’nın himayesine ve yedeğine girmiştir. 1890’lı yıllarda olduğu gibi 1990’lı yıllarda Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte bu politikaların da sonuna gelinmiş ve oğul Bush dönemiyle birlikte bölge yeniden Sykes-Picot meselesinde olduğu gibi paylaşım aşamasına gelmiştir. Bush bunun için savaşlar açmış lakin başarı şansı yakalayamamıştır. ABD, Yeşil kanununa muhalefet (paylaşmadan tek başına yeme) etmiş ve bütün bölgeyi kendi uhdesi altına almak istemiştir. Bir de İsrail’in bölgedeki pozisyonunu güçlendirmek istemiştir. Lakin evdeki hesap çarşıya uymamış ve Soğuk Savaş dönemindeki gibi karşı bir bloğun olmaması ABD’nin işini kolaylaştırmak bir yana sekteye uğratmıştır. Soğuk savaş ortamının bitmesi tedafüü politikasının bitmesi olmuştur. ABD, yerine tearüf ve teavün politikası ikame edeceğine aksini yapınca çuvallamıştır. Karşı ağırlık veya SSCB gibi korkuluk olmadığından dolayı bütün mukavemeti kendi üzerine çekmiştir. Bu da ABD’nin inişe geçişini sağlamıştır. Batı merkezli küreselleşmenin inişe geçtiği sırada bu defa beklenmedik bir rüzgar doğmuş ve Arap Baharı esmeye başlamıştır. Bu kıtasal rüzgar küreselleşme istidadı taşımaktadır. Rusya, Batı ve Çin’i ortak olarak endişelendiren bu baharla birlikte bir İslam ekseninin doğuşudur. Bu hesapları altüst eden bir gelişmedir. Başkaları bunun mahiyetini anlamış ama bazı Müslümanlar maalesef anlayamamıştır. Lakin burada en kaba manevrayı ve duruşu Rusya sergilemiştir. Suriye baharının Afganistan’a benzetilerek, esasında stratejik açıdan Suriye’nin 1989’a kadar Rusya ve 1989 sonrası da ABD’ye karşı bir cephe olma potansiyeli taşıdığı kabul edilmektedir. Lakin Batı bloku, Suriye’de İslamcıların zaferini istemediği gibi Rusya ve Çin’i temsil eden Suriye rejiminin zaferini de isteyemez. Bununla birlikte, Suriye baharında namlunun ucunda Rusya vardır. Sıradaki ise İsrail’le bağlarını koparmaması halinde ABD olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi