izancı Murat ve muakkipleri
Ruslar, şarka garba ve güneye sarkma ve yayılmaları üzerine Osmanlı Devleti için de tehdit halini almışlardır. Topraklarının genişliği ve iklim şartları Rusyanın fethi konusunda yabancı cihangirleri ve cengaverleri köstekleyici olmuş ve yıldırmıştır.
Bunun istisnaları elbette olmuştur. Lakin yine de stratejik derinliği nedeniyle Rusyayı fazla hırpalayamamışlardır. 1853 senesinde Kırım Savaşında Ruslar bozguna uğramışlardır. Lakin 1976 ve 1877 savaşıyla birlikte adeta Osmanlıyı Balkanlardan sökmüşler lakin Batılı devletler Balkanları Ruslara yar etmemek için Berlin Konferansı düzenlemişlerdir. 1904 yılında Japonlar Rusları büyük bir bozguna uğratmışlar ve bu bozgun sonucu Rusya bitap düşmüş ve Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Çarlık yıkılmış ve Bolşevikler iktidara gelmişlerdir. Ruslar hep boşlukları değerlendirmişlerdir. Fecr-i kazip gibi tulu edip akıp giden Timurlenk sadece Yıldırım Beyazıtı değil aynı zamanda Altınorda Devletini de yok etmiştir. Altınorda Devleti Rusları ve Moskova Prensliğini baskı altında tutmaktadır. Altınorda Devletinin yıkılmasıyla birlikte baskı ortadan kalkmış ve bir boşluk doğmuş ve Ruslar bu boşluğu değerlendirmişlerdir. Sonrasında da hep güneye sarkmışlar ve sıcak denizlere inme özlemi çekmişlerdir. Bu da Osmanlılarla karşılaşmaları ve yüzleşmeleri anlamına gelmiştir Rusların güneye sarkmalarını İran, Afganistan ve Polonya ve Osmanlı setleri engellemeye çalışmıştır. Birinci ve İkinci Dünya savaşları Osmanlı ve genç Türkiye açısından tehlikeli olmuş ve Rusların savletlerini bertaraf etmeye çalışmışlardır.
¥
İngiltere Osmanlıyı ortadan kaldırsa da yine de Churchillin denge politikası sonucu Boğazlar ve Anadolunun korunması için Türkiyenin gücünün belirli ve muayyen bir seviyede tutulması kabul görmüştür. İstanbul, 1917de Çarlığın yıkılmasıyla birlikte Rus istilasından korunmuş ve masun kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise Hitler Boğazları Staline bırakmaya yanaşmamıştır. Harbin akabinde de yine Rus sarkması ihtimaline karşı Türkiye, NATOya katılarak kendisini sağlama almaya çalışmıştır. Afganistan bozgunu ve Soğuk Savaş sonrasında ise perişanlığı nedeniyle Rusya korkutucu ve ürkütücü görüntüsünü kaybetmiştir. Bununla birlikte, Yugoslavyanın çözülmesi ve Çeçenistan savaşları birlikte Rusya ürkütücü kimliğine geri dönmüştür. 10 yıllık fetret döneminden sonra 1999 ve 2000 yılı itibarıyla Rusya yeniden yükselişe geçmiştir. Geçmişte Rusya silah ve uzay teknolojisiyle birlikte anılıyordu. Şimdi ise enerji havzası olmak ve yine silah teknolojisiyle birlikte anılıyor. Bununla birlikte Rusyanın silah teknolojisini geliştirmek için pazarlara ihtiyacı var. Soğuk Savaş döneminde Pazar sorunu hiç olmadı. Lakin Libya ve Suriye gibi rejimlerin de devrilme sürecine girmeleri ile eski silah pazarlarını kaybetmektedir.
¥
Rusyanın eski gücünü kavuşması şartlar gereği imkansız hale gelmiştin. Dünyanın en büyük topraklarına sahip olan Rusyanın nüfusu gerilemektedir. Nüfus dinamizmini yakalaması imkansızı taleptir. Çarlık döneminde Ortodoksluk politikası vardı ve bu da çökmüştür. SSCB döneminde ise komünizm nedeniyle bir cazibe merkezi oldu. Şimdi ise yeniden Ortodoksluğu ve Amerikan düşmanlığını kullanarak eski gücünü muhafaza etmeye çalışmaktadır. Ruslar Ortodoksluğu Osmanlı karşısında kullanıyorlardı. Şimdi ise Ortadoğudaki dağınık ve sınırlı Ortodoksların hamisi kesilmek Rusyaya bir şey kazandırmayacaktır. Ortodoksluk Rusya için yapay bir araçtır.
¥
Bu tarihi seyir ışığında Türk-Rus ilişkileri daima sancılı olmuştur. 1800lerden sonra Rusların dünya sahnesine çıkmaları ve güneye sarkma siyasetleri ve Osmanlının zayıflaması bu ilişkileri kırılgan hale getirmiştir. Bununla birlikte, İngilizlerin önce bizi kollamaları ve ardından paylaşmaları bizi zaman zaman Rusya ile ittifak arayışlarına sürüklemiştir. Bununla birlikte bu arayışlar daima kerhen düzeyinde kalmıştır. Batıdan usandığımızda ve çare aradığımızda bu sevimsiz seçenek belirmiş ve daima Ruslara yedek müttefik olarak bakmışızdır. Tarihte Rus-Türk ittifakını savunan devlet adamları ve fikir adamları olagelmiştir. Devlet adamlarından birisi Sultan İkinci Abdulhamitin sadrazamlarından ve lakabı Nedimofa çıkan Mahmut Nedim Paşadır. Fikir erbabından ise Mizan gazetesinin sermuharriri Mizancı Murat Beydir. Tunuslu Hayrettin Paşa gibi Kafkas kökenli olan Mizancı Murat Bey, Osmanlının selametini ve kurtuluşunu Rusya ile ittifakta görür. Halbuki, Ruslar Sykes-Picot paylaşma anlaşması sırasında Batı ile Osmanlı terekesini nasıl paylaşacaklarının planını yapmaktadırlar. Yine de Batılılar Osmanlı topraklarını istila etseler de Ruslara kaptırma yanlısı değildirler.
Bugün de aramızda ve içimizde yeni Mizancı Muratlar görebiliyoruz. Onlar da Türkiyenin istikbalinin Rus-Türk ilişkilerinde olduğunu görüyorlar. Tabii Rusyada bir Avrasyacılar takımı var. Bunların Türkiyede de muadil ve karşılıkları da var. Bugün kabaca içimizde Mahmut Nedim Paşayı temsil eden Tuncer Kılınç paşa gibi generalleri görebiliyoruz. Mizancı Muratı temsil etmek de yeni bir İttihatçı yeniçeri olarak karşımıza çıkan Doğu Perinçek gibilerine düşmektedir. Biz Avrasyada Rusyanın serpilmesi ve yayılması yerine yeni bir Altınorda Devletini yeğler ve düşleriz. Rusya ile ilişkilerimiz karakteri daima teyakkuz ve ihtiyat olmuştur ve öyle kalacaktır. Karşılıklı ticaret ise güney ile kuzey arasında İbni Fadlandan beri devam etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.