Erdoğan Putin zirvesinin satır aralarında neler var
Uluslararası toplumun merakla beklediği Putin – Erdoğan görüşmesi, nihayet İstanbul’da gerçekleşti.
Putin’in; ziyareti gerçekleştiremeyecek kadar rahatsız olması ve sağlık danışmanlarının “gitmeyin” uyarılarına rağmen ziyaretin tekrar ertelenmesinin yanlış anlaşılmalara sebep olacağı endişesinden hareketle ziyaret gerçekleştirildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Dolmabahçe sarayında ki, Çalışma Ofisi'nde görüşmesi, basına kapalı yaklaşık 3 saat sürdü. Görüşmenin ardından Türkiye Rusya arasında, ekonomi, finans, güvenlik, ticaret, enerji ve kültür başta olmak üzere 11 ayrı anlaşma imzalandı.
Rusya Devlet Başkanı Putin, "Türkiye ile işbirliğini artırmaya devam edeceğiz” diyerek Türkiye’yi önemsediğinin işaretini vermiş oldu. Her iki lider görüşme sonrası açıklamalarında önümüzdeki yıllarda ticaret hacminin 100 milyara çıkaracaklarını enerji, Telekom ve uzay sanayisinde işbirliğinin daha da artacağının işaretlerini vermiş oldular.
Bu görüşme bir kere daha göstermiştir ki; Bölgede en önemli iki ülke olan, Türkiye ve Rusya’nın; Suriye başta olmak üzere bölgesel ve stratejik alanlarda farklı görüşlere rağmen “farklılıkları bir kenara koyalım işimize bakalım” dercesine, karşılıklı çıkarları içeren bir işbirliğine gidebiliyorlar.
Çünkü: Her iki ülkenin de bu bölgede birbirini dışlamaya şansı yok. Karşılıklı menfaatleri içeren ekonomik işbirliğinin her iki ülke için en akılcı yol olduğu bütün kesimler tarafından çok iyi bilinmektedir.
Nitekim; Putin – Erdoğan görüşmesinde anlaşmazlık ve fikir ayrılıkları olan konulardan çok çıkarlara dayalı ekonomik iş birliği öne çıktı.
Dostane ve sıcak ilişkiler eşliğinde çok güzel pozlar verildi ve bir günde tam 11 ayrı anlaşma imzalandı. Bu gelişme Türk – Rus ilişkilerinde bir ilk olup her iki ülke içinde çok önemlidir.
Fakat: Dünya kamuoyu ve uluslararası toplum; Türkiye – Rusya ilişkilerinde son durum ne? Zirvenin gündemi neydi? Suriye krizi aşılabilecek mi? Sorularına bu görüşme sonrası cevap aradı
Doğrusu; Dünya kamuoyu ve Uluslararası Toplum Suriye konusunda beklediği cevabı alamadı ise de; Putin-Erdoğan görüşmesinin Suriye ayağında “değişen hiçbir şey yok” diyemeyiz.
Sonucu değiştirecek bir şey yok ancak:
Suriye konusu görüşmede önemli bir yer tuttuğu liderlerin açıklamalarının satır aralarından okumak mümkün.
Şöyle ki: Putin; “Suriye’deki rejimin avukatı değiliz. Bizim için asıl olan Suriye’nin geleceğidir” derken kendilerini de tatmin edecek alternatif bir çözüm önerisi olursa Esed’in devre dışı bırakılabileceğinin sinyalini vermiş oldu.
Esed’in daha fazla dayanamayacağı artık herkesin malumudur. Rusya da kaybeden tarafta daha fazla durmak istemiyor anlaşılan. Suriye konusunda Türkiye’ye rağmen değil, Türkiye ile beraber bir çözüm istediğini de ima etmiş oldu.
Ancak; bu görüşmede, ‘es’ geçilmeyecek bir ayrıntı var.
Putin, hâlâ BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetosunu kaldıracağı yönünde bir sinyal vermedi.
KIYAMET KOPACAK SANMIŞLARDI
Türk savaş uçaklarının Moskova'dan kalkıp Şam'a gitmekte olan bir Suriye sivil uçağını zorla Ankara'ya indirmesi olmuştu. Türkiye, uçakta uçaksavar füze sistemlerine entegre radar parçaları bulunduğunu ve bunların ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) kurallarına göre önceden bildirilmesi gerektiğini belirtmiş ve Rus yapımı bu materyallere el koymuştu. Muhalefet ve o bir kesim medya iktidarı alabildiğine eleştirerek sanki kıyamet kopacakmış gibi korku sinyalleri yaymışlardı. “Ülkemizi savaşa taşıyor”, “Rusya ile tüm ilişkilerimiz bozulacak” gibi Başbakan’a ağır ve sert bir dil kullanarak saldırmışlardı.
Ne oldu? Rusya Büyükelçisi Vladimir Ivanovski, Putin'in ziyareti öncesinde yaptığı basın açıklamasında hatanın Moskova’dan kaynaklandığını kabul ederek ancak unutulması gerektiğini belirterek, “bir sorun yok” dedi.
Kendine güven duyan iktidarın şahsiyetli politikasını gören Moskova iddialarındaki ısrarından vazgeçip Türkiye ile var olan ilişkilerini daha ileriye taşıma adına yeni bir sayfa açmıştır.
Eğer muhalefet ve o malum medya gibi korkak, pısırık ve teslimiyetçi bir politika takip edilmiş olsaydı; işte o zaman kaybeden taraf Türkiye olacaktı. Hükümetin muhalefet ve onun yandaşı medyaya aldırış etmeden şahsiyetli politikalarını sürdürmesinde ne kadar haklı olduğu bir kere daha anlaşılmıştır. Ayrıca, Erdoğan- Putin tarihi görüşmesinde Osmanlı padişahlarına da hizmet eden Dolmabahçe Sarayı'nın seçilmesinin de tarihi bir anlamı olduğu gibi Rus heyetine “sembolik bir mesaj" verilmiş oldu.
İşte kararlılık ve şahsiyetli dış politika budur…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.