Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Üç harfli medya cini Ali

Üç harfli medya cini Ali

"Başörtüsü kullanmayan bayanlar, kurumun markasına zarar verir..."
"Öyle bir ortamı var ki muhafazakâr basının; Y. Şafak'ın, Star'ın,
Kanal 7'nin, STV'nin... Başörtülü olmayanlar gelmeye cesaret edemiyor..."
"İşe alırsam, ancak başörtüsü takma koşuluyla ekrana çıkartabilirim,
aksi halde çıkartamam. Markayı zarara uğratabilir..."
"Biz dindar olmayanlara umacı gözüyle bakardık..."

Bunlar, bir muhafazakâr gazete patronunun 28 Şubat sürecinde,
başörtüsüz kadınlara yönelik cümleleridir desem? Başta başörtülüler
olmak üzere kimse yemez, değil mi?

Yahu Allah aşkına, dünyanın sonu mu geldi? Nerede bizim mahalleli
erkeklerde bu cümleleri kurabilecek yürek? Bırakın pozitif ayrımcılık
yapmayı, bizim akvaryum muhafazakârları laik kesimi çoktan solladı
başörtülüleri by-pass etme konusunda! Başörtülülere çakma suretiyle
öteki mahalleye yaranma yarışında!

Kaplumbağa ürkekliğiyle ama! Medyadaki bir kısım muhafazakârlar, bu
dönemde bile vesayetçi kesimden tehlike sezince başlarını hâlâ aynı
kabuğa saklayarak güvende hissediyor!

Peki, muhafazakâr camiaya uyarladığım bu sözler kime ait? Kadınların
çoğunun başörtülü ve muhafazakâr olduğu bir memlekette, yani Elazığ'da
doğmuş birine... Öteki mahallenin kıdemlisi, namı diğer Koç'ların
kıymetlisi gazeteciye... Sevimli dil sürçmeleriyle, rengârenk saatleri
ve kravatlarıyla tanıdığımız, M. Ali Birand'a, üç harfli medya cinine!
Ama olsun, varsayın ki üç harflinin değil de bizim mahallelilerin ifadesi...
Negatif ayrımcılık da istemiyoruz, hadi pozitif ayrımcılık olsun!
Sivri ifadeleri de olabildiğince yumuşatın! Muhafazakâr iktidar dönemi
öncesinde, başörtülülere pozitif ayrımcılık yaptığını dile
getirebildiğini varsayın bir kısım muhafazakâr basının; Yenişafak'ın,
Star'ın, Zaman'ın... Muhafazakâr TV kanallarının...

Hazır, 28 Şubat gibi kamuflaj gerektiren bir baskı dönemi de sona
ermişken! Yani mazereti de yokken muhafazakâr yöneticilerin! Yürekleri
yetiyorsa pozitif ayrımcılık yapsınlar, hadi! Başörtülü çalışanlarını
artırsınlar. Başörtülü çalışanlarının haklarına sahip çıksınlar!
Sloganlarda kalmasın iş! Başörtülülere iş alanları açsınlar! Vesayetçi
karşıtlarına kafa tutarken değil, güvenlikli alanlarında saygı
duysunlar, sıfırlamasınlar!
Helal sana üç harfli!

Birand, 1941 doğumlu... Bu yaşında kalkmış laik sisteme iman tazeliyor.
Lafı eğip bükmüyor, kıvırmıyor. Neyse o...
Bu yüzden, torunu yaşındaki başörtülü kızım gibi, "Adama bak ya!
Yaşından başından utanmadan, bize hayat hakkı tanımıyor" demeyeceğim.
Bilakis helâl olsun diyeceğim! Eyvallah!
Bunu fazlasıyla hak ediyor zira!

Adam muhafazakâr bir iktidar döneminde programa çıkmış, göğsünü gere
gere "Ben başörtüyle ekrana çıkarmam" diyor! Kırmızı çizgiyle üstünü
çiziyor ötekinin. Üstelik ideolojisiyle çelişeceğini, öteki mahallece
yuhalanacağını bile bile... İlkeleri uğruna her şeye rağmen, herkese
kafa tutuyor. Ödün vermiyor. Lafı kıvırmıyor. Neyse o!
Bu duruş karşısında bizim bir kısım tatlı su dindarları ne yapıyor
peki? Başlarını kuma gömüyorlar tabii...

Çünkü tatlı su muhafazakârları, öteki mahalle başörtülüleri
çiğneyedururken, onlara yaranmak uğruna, başörtülülere çakma yarışında
birbirlerini eziyor!

28 Şubat sürecinde biriktirdikleri aşağılık kompleksleri yıkılıyor her
taraflarından! Bir kısmı bir hızlı ki bu konuda sormayın. Akredite
olma, vitrine çıkma uğruna, başörtüyü görmezden gelme yarışında! Öteki
mahallenin en kıytırık basın mensubunun karşısında selama dururken,
başörtülülerin aklını, fikrini sıfırlayan bir kafa yapısında!
O kadar ki, öteki mahalledekilerin evlerine konuk olabilmek uğruna
başörtülü hanımlarını evde koyup gidecek kadar akrobatik davranışlar
sergileyen, muhafazakârlardır onlar!

Herkese geçmiş olsun... Laikçi kesimin dayattığı dindar tipi asfalt gibi
yapışmış bir kısım muhafazakârın üzerine...
Kısacası, "Cumhuriyet, geçmişi olmayan bir şimdiydi. Dindarlık da
şimdisi olmayan bir geçmiş" artık ne yazık ki...




Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi