Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Evliyâ Çelebi’nin Er Sultan’ı Keşfi

Evliyâ Çelebi’nin Er Sultan’ı Keşfi

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Er Sultan Hz.leriyle buluşmasını şöyle anlatır. “Engürü (Ankara)’ye girdiğimiz gün doğruca Hacı Bayram-ı Veli’nin nurlu türbesine varıp ziyareti ile şereflendikten sonra bir hatm-i şerife başladım.

Konağımıza gelip akşamdan sonra ibadetimizi yaparak duâ ve istihare ile uykuya daldım. Rüyamda gördüm ki, orta boylu, sarı sakallı, bal rengi sof hırka giymiş, başındaki külâh üzerine on iki dolama Muhammedî sarık sarmış bir zât gelip, bana şöyle hitap etti: -

“Bak oğlum! Lâyık mıdır ki, benim talebem olan Bayram-ı Velî’ye giderken beni basıp geçesin? Onu ziyaret edip bir hatm-i şerife başlıyorsun da bana bir Fâtiha niçin okumuyorsun?” Ben hayret içinde: -“Sultanım! Cenâb-ı şerifiniz kimdir? Ben sizi bilmem, nerde oturuyorsunuz?” dedim.

Cevabında: -“Sen uyanık iken Güreşçiler Tekkesi’nde ve Sultan Dördüncü Murat huzurunda pehlivanlara duâcılık ederken; -“Engürü’de Er Sultan yatar, Rum’da Sarı Saltık” demez mi idin? İşte, Engürü’deki Er Sultan benim. Kalealtı yakınında, Odunpazarı’nda bir kalın kubbe içinde kaldım.

Gelip, bir Fâtiha ile memnun edesin. Dünyada ve âhirette istediğini elde edesin. ‘Esselâmü aleyküm’ deyip kayboldu.” “Hemen uyandım. Abdest alıp sabah namazı vaktini bekledim. Sonra baktım, akşam rüyamda gördüğüm kimse çıka geldi: -“Evliyâ Çelebi siz misiniz.

Buyurun, Er Dede Sultana ziyâretine gidelim” dedi. Amma sözü sanki yeraltından geliyordu. Yüzü nurlu, sözü tesirli bir zât idi. Hemen feracemi giyip, Bismillâh ile kapıdan dışarı çıktık. Odunpazarı denilen yere vardık. “İşte Er Sultan kubbesi şudur” diye gösterdi.

Ben o tarafa bakıp, sonra tekrar yanıma baktım. O kimse kaybolmuştu. Doğru Er Sultan kubbesine varıp içeriye girerek: -“Esselâmü aleyküm azîz pîr!” diye ağlayarak eşiğine bu âsi yüzümü sürdüm. Sonra mübârek kabrinin sandukası olan yeşil sof ile örtülü örtüsünün altına girip;

-“Himâye yâ Er Sultan, himâye!” dedim. O saat uyuya kaldım. Önceden rüyamda gördüğüm gibi, Er Sultan şekliyle gelip selâm verdi. Ben de “Aleykümselam” deyip; “Beni eli boş çevirme!” dedim. Hemen söze başlayarak: -“Hafız olduğundan ve velileri sevip onların mezarlarına yüz sürdüğün için mahrum kalmazsın.

Biz sana olan sevgimizden rüyana girip sana adam göndeririz. Akıbet, yolun Sırat-ı müstakim’dir. Amma sen de bu adamlarla gezerken doğru hareket et, fukara ve zayıflara merhamet üzere ol. Sana Cenab-ı Hak dünya da tam seyahat, son nefesinde iman-ı kâmil verip, Hazreti Peygamberin şefaatini nasip ede...

Vücut sağlığı ile dünyayı gezip dolaştıkça, az ye, az konuş, az uyu, ilim ile çok amel eyle. Doğru yolu bulmak için lazım olan ameldir ki, Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde; -“Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak ona yükselir.

Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar.” (Fâtır Sûresi/10) buyurmuştur. Bu nasihatlerimi tut. Ana baba hakkını ve bizi hayır duadan unutma. Pirlere riayet eyle. Allah işini rast getirip, sonun hayır ola...

Bu niyete Fatiha!” buyurdular.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi