Muallim Yakup ve hain modeli
Merhum Necip Fazıl Kısakürek Sakarya Türküsünde tarihin akışındaki iki oluğa temas eder.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Kirli oluklar çığır olarak kendilerinden sonra gelenlere model oluşturdukları gibi iyiler de aynı şekilde mecra veya oluk oluştururlar. Firavun ve Musa veya Nemrud ile İbrahim Aleyhisselamın zıt modeller oluşturmaları gibi. Hatta bu nedenle her firavunun bir Musası olduğu beyan edilmiştir. Hain ve lanet modellerden birisi Muallim Yakup modelidir ve Napolyon ve ardılı Kléberin işgal kılavuzu olmuştur. Ebrehe'nin kılavuzu Ebu Rigal gibi. Napolyon onun vasıtasıyla işgal arıcısı bir millet olarak gördüğü Kıptilerden bir askeri kıta oluşturmuştur. Bundan dolayı rütbesi önce albay olarak belirlenmiş ve ardından generalliğe terfi etmiştir. Lakin hainin akıbeti çok hazin olmuştur. Napolyonun Mısırda uyguladığı aracı millet modeli bilahare yine Fransızlar tarafından Cezayirde denenmiştir. Cezayirde kendilerine müzaharet edecek ve destek olacak Hıristiyan teba bulamayan Fransızlar burada da kalbi zayıf Müslümanlara kanca atmış ve ayartmışlardır. Bunlardan Harkiler adıyla bir grup teşekkül etmiştir. Napolyonun Şarkta Mısır merkezli bir Fransız İmparatorluğu kurma hayali suya düşünce işbirlikçilerini ve beşinci taburu da toplayıp gitmiştir. Napolyonun ayarttığı Kıptiler, Şamlı Hıristiyanlar ve Yahudilerden ve Rumların bir grupta Napolyon sürüleriyle birlikte geri çekilmiştir.
¥
Napolyon Mısırda tam bir kıyım yapmıştır. Sadece birkaç yıl içinde Mısır halkının onda birini veya yedide birini katletmiştir. Vaktiyle 3 milyon olan Mısır halkının 300 binini katletmiştir. Fransızlar daha sonra bu yaptıklarını Cezayirde tekrarlayacaklar ve Cezayir halkının mühim bir kısmını katledeceklerdir. Yine Mısır ve Cezayirde aynısını yaparak işbirlikçilerini ya da o ülkelerin hainlerini beraberlerinde götürmüşlerdir. Mısırda Muallim Yakup bunlardan birisidir. Cezayirde de Harkiler benzeri meşum rol oynamışlardır. Muallim Yakup Hannanın hain tabiatı işgalci Fransızlarla buluşmuş ve ülkesinin başına karabasan olup çıkmış ve çorap örmüştür. Bonapart hamlesi sırasında Mısırda iki rol model çarpışmaktadır. Bunlardan birisi işgal kılavuzu ve Napolyon ve ardından General Jean Baptiste Kléberin sağ kolu Hain ve Melun işbirlikçi Muallim Yakup Hanna diğeri de Halep asıllı Ezher talebesi Süleyman Halebidir. Muallim Yakup, Kléberin kılavuzu iken Süleyman Halebi katili olmuştur. Mısırda daha sonra Mehmet Ali Paşa yeni bir namert olarak yükselirken onun karşısında kahraman olarak Ömer Mekrem vardır. Necip Fazılın ifadesiyle olukların birinde kahramanlar diğerinde ise hainler vardır. Napolyon ve Kléber Mısırda Kıptileri ayartırken halefleri Maraşta ve Klikya bölgesinde Ermenileri aracı millet ve yandaş edinmişlerdir. Burada da karşılarına Süleyman Halebi numunesi ve timsali Sütçü İmam çıkmıştır. Şimdi Sütçü İmam ile Süleyman Halebi gibi kahramanların isimleri sevenlerinin gönüllerinde muhallet bir biçimde yaşamaktadır.
¥
Hain modellerin kurdukları bir de işbirlikçi kıtalar veya ordular vardır. İşte bu işbirlikçi ordulardan birisini (iki bin kişilik Kıpti Kıtası) Muallim Yakup kurmuş ve Fransız işgal ordusuna katmıştır. Yahudilerin Katır Kıtası da bunlardan birisidir. Keza Lübnanda 1980den sonra İsrail namına Antony Lahd, Güney Lübnan Ordusunu kurmuştur. Bunlar vekalet ordulardır. Napolyon gibi Ehud Barak da 2000 tarihinde Lübnanı terk ederken işbirlikçilerini yanında götürmüş lakin işbirlikçiler İsrailde mutsuz olmuşlardır. Bunlara mandacılar da denmektedir. Napolyon orduları Mısırda Osmanlı ve İngiliz birlikleri karşısında tutunamadığı gibi aynı zamanda orduları Kahire ve Moskova gergefinde vebadan da eriyip gitmiştir.
Hain model olarak da anılan Muallim Yakup Hannanın akıbeti ibretamiz olmuştur. Osmanlılarla Fransızlar arasında akdedilen anlaşma mucibince işbirlikçilerin ülkeden gitmelerine ve kalmak isteyenlerin de kalmalarına müsaade edilmiştir. Osmanlılar Muallim Yakupun bizzat kalabileceğini Fransızlara bildirmişlerdir. Lakin Muallim Hanna yaptığı ihanetler nedeniyle başına bir şeylerin gelebileceğine sezinleyerek korkmuş ve Fransızlara sığınmıştır. Ailesini de yanına alarak Palas gemisiyle birlikte Mısırı terk etmiştir. Daha sonra Kral Farukda onun gibi ülkeyi deniz yoluyla terk edecektir. Muallim Yakup, denizde şiddetli bir hummaya yakalanmış ve bu suretle deniz ortasında vefat etmiştir. Ardından da gemilerin Marsilyaya demirlemesiyle bu şehre defnedilmiştir. Bu durum bize Vehbi Vakkasoğlunun bir kitabının başlığını hatırlatıyor: Bazen Hazin Bazen Rezil Bu Vatanı Terk Edenler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.