Mandacı Muallimden Baradeye
Batılılar, İslam dünyası politikalarında böl-yönetin aracı olarak daima azınlık türetmiş ve azınlıkları ayartma politikası gütmüşlerdir. Bugün de aynı politikalarından vazgeçmiş görünmüyorlar. Doğrudan bunu yapamazlarsa kanunlarıyla ve kültürüyle Şarkı, Garba bağlama politikası izlemişlerdir.
16ıncı Benediktus gibi papalar veya Oriana Fallaci gibi yazar ve çizerler Türkiye gibi ülkeleri Batıda istemezken kültürüyle Batılı olmasını istemektedirler. Kısaca bunu şöyle formüle etmek mümkündür: Batıda kalma ama batıcı kal! Bizde Halide Edip Adıvar, Birinci Dünya Savaşı şartlarında Türkiyenin Amerikan mandasını benimsemesini istemesiyle bilinir. Bundan dolayı adı mandacıya çıkmıştır. Bu yönde kitabı da vardır.
Ezher Dergisi Yayın Yönetmeni Prof. Muhammed İmaranın ifade ettiği gibi, özellikle Şarktaki Hıristiyan azınlıklar önce zalim yöneticilerin ve yönetimlerin payandası olmuşlardır. Maliye ve tercüme odaları yani hariciye neredeyse onların kontrolü altındadır. Sömürgecilik döneminde ise işgalci ve sömürgecilerin aracına dönüşmüşlerdir. Mandacılığı benimsemişler ve Müslüman halka enva-i çeşit zulmü tattırmışlardır. Mali zulüm bunların başında gelmektedir. Mısırda Napolyon döneminde bunu yapan isimlerden birisi Muallim Yakup Hanna ve ondan önce de yine Kıptilerden Gergis Cevheridir.
¥
Azınlıklarla Müslümanların sürtüşmelerinin temel nedeni Hıristiyan bürokratların Müslüman ahaliye kötü davranması olduğunu söyleyen birçok oryantalist ve uzman vardır. İngiliz Thomas Arnold ve Lübnanlı George Kırım bunlar arasındadır. Bugün Mısır Kıpti Kilisesi kurum olarak Hain Muallimin izini sürdürmektedir. Bu, Pavlos Hıristiyanlığı, daima İslama ve Müslümanlara düşmanlık üretmiştir. Biz onlara Pavlosçu Hıristiyanlar derken onlar da bize Ariusçu Müslümanlar demektedir. Hatta kimileri daha ileri giderek Hazreti peygamberin bir Katolik kardinal olduğunu ve papa seçilemeyince de intikam dürtüsüyle İslamiyeti üreterek Hıristiyanlığı ikiye böldüğünü ileri sürmektedirler. Anlaşılan hayal güçleri epeyi gelişmiş. Herbert Herrcommer adlı Alman yazar Hıristiyanların muhayyilelerinden bu tarz hastalıklı faraziyeler ürettiklerine değinmektedir. Napolyon ve Batılıların azınlıkları ayartma politikası Muallim Yakup gibi hainleri ortaya çıkarmıştır. O da Yukarı Mısırı işgal için Fransız ordusuna katılmış ve Fransız ordusunun kisvesini giymiştir. Müslümanları da cahiller olarak tanımlamıştır. Bu tanım maalesef bugün de onun takipçileri tarafından kullanılmaktadır. Mısırda Mürsiyi yıkma kampanyasına iştirak eden çevrelerden BAE adına Dahi Halfan da Mısır halkının köle ruhlu olduğunu; gidene paşam gelene paşam dediğini ve sürü gibi yönetildiklerini söylemektedir. Halkı Mürsiye karşı böyle kışkırtmaktadır.
Demek ki akıllı olmak için illa Hıristiyan ya da mandacı olmak lazım.
¥
Daha sonra Kıptilerden Nimr Efendinin başkanlık ettiği bir Mısır Kıpti Heyeti Fransaya giderek görüşmeler icra etmiş ve Bonaparta bir mektup yazarak Mısır olarak Fransaya bağlanmak istediklerini söylemiş ve ardından da Şeriat kanunlarının yerine Fransız yasalarını geçirmek istediklerini ifade ve teklif etmiştir. Zamanla Muallim ekolü bir Kıpti milleti türeterek başkenti Asyot olan bir Kıpti devleti düşü görmeye başlamışlardır. Butros Galinin dedesi Butros Gali Paşa da şeri mahkemelerin yerine sivil mahkemelerin ikame edilmesini istemiştir. Bu acentalık görevleri nedeniyle zenginleşmişler ve yüzde 6yı geçmeyen nüfuslarına mukabil Mısırın yüzde 30 servetini ellerine geçirmişlerdir. Napolyon da Kıptiler gibi düşünmektedir. Ona göre, bölgeye yabancı olmayan iki topluluktan birisi Kıptiler diğeri de Yahudilerdir. Müslüman oldukları için Araplar ve Türkler yabancıdır, sızmadır. Cezayirli Arapların anavatanı Sahra altı, Mısırlı Müslümanların anavatanları ise Hicazdır. Bu zihniyet Türklerin de Orta Asyadan geldiğini ve yine oraya dönmeleri gerektiğini savunmuştur. 19uncu yüzyıl unutulan milletlerin yeniden türetilmesi ve fikri olarak kuluçkaya yatırılması devresidir. İsrail devleti ve milleti bu süreçte yeniden oluşturulmuştur. Kıptiler de Bulgarlar ve Yahudiler gibi bu sevdaya kapılmışlar ve bir Kıpti milleti oluşturmak istemişlerdir. Kıpti Milleti tabirini ilk kullanan Napolyon Bonaparttır. 1798 yılında kullanmıştır. Daha sonra İngiliz işgali altında bu tabiri yeniden kullanan kişi Kıpti Habib Gergis olmuştur. 1911 yılında Kıpti Kongresinde ve ardından 1952 yılında İsrailin doğuşundan sonra aynı tabir tedavüle girmiştir. Kilise yoğun bir biçimde Kıpti dili kursları düzenlemeye başlamıştır. Kıptiler İsraile özenmişlerdir. Bugün onların davasını bir biçimde Baradey gibiler sürdürmektedir. Baradey de selefi Muallim Yakup gibi Mısır halkını cahil ve akılsız olarak tanımlamaktadır. Çünkü İslama bağlıdır. Mısırdaki kavganın temel dinamiği İslam hukukunu isteyenlerle istemeyenlerin kavgasıdır. Şeriat kavgasıdır. Bu kavgada Baradey, Muallim Yakupun çizgisini sürdürmektedir. Şarka ve İslama ait olmayı zül sayarım. Ben Batıya aidim diyen Selame Musa da Muallim Yakupun muakkiplerinden ve Baradeyin seleflerindendir. Baradey emperyalist azınlıklar politikası devralmıştır. Mısırlı çoğunluğun kimliğine düşmandır, Şiiler, Bahailer ve Budistlerin hamisidir. Türkiyede PKKya sahip çıkan liberaller de onun Türkiyedeki izdüşümüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.