Mehmet Âkifi El-Ezherde anmak!
İşte 28 Şubat kafasını zıvanadan çıkaracak bir durum!
Ömrünün on yıldan fazla bir kısmını Mısırda geçiren Mehmed Âkifin Kahirede anılması, elbette Türkiyenin İstiklâl Marşı şairine vefasının tabiî bir sonucu olarak görülmeli. Bu vefanın ancak son birkaç yılda gösterilebildiğini de hatırlamalıyız.
Mısırda anılması tamam da, ya El-Ezherde?
El-Ezher 28 Şubatın öcüleştirdiği bir kurumdu. Mutlak dinî tahsil yapılan, laiklik düşmanı, mutaassıp bir kuruluş
Zamanın YÖKü Ezher mezunlarının denkliğini tanımamak gibi bir garabet içinde idi.
El-Ezher gerçekte köklü bir öğretim müessesesi. Esas olarak yüksek dinî öğretim yapan bir kurum. Fakat zamanla öğretim alanı çeşitlendirilmiş. Mesela, günümüzde Diller ve Tercüme Fakültesi olan bir üniversite! Bu Fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü de var!
28 Şubatçıların hayret hissi var mıdır, bilmiyoruz! Dehşet hisleri kuvvetlidir de, hayretten bî behredirler!
Mehmet Âkif Mısırda iken zamanın Ezher şeyhi, yani rektörü Meragî ile de tanışır ve görüşürmüş. O yüzden Ezherde Mehmet Âkifle ilgili anma toplantısının TC Büyükelçisi ile Ezher Şeyhinin himayelerinde yapılmasının bizim için şaşırtıcı bir tarafı yok.
Büyük şairimizi, Kahirede, Ezherde, Diller ve Tercüme Fakültesinin salonunda vefatının 76. yıldönümünde yâd ettik. Dâvet Kahire Yunus Emre Türk Kültür Merkezinden geldi. Kültür Merkezinin müdürü Süleyman Sezer ve Tercüme Fakültesi ile Yunus Emre Kültür Merkezinde Türkçe-edebiyat dersleri veren Dr. Abuzer Kalyonun ilgileri sonucu yapılan bu toplantıya biz de katıldık.
İlk konuşmayı, ev sahibi olarak Prof. Dr. Said Atiye Ali yaptı. Fakültenin dekanı Said Ali, Türkiye ile işbirliği içinde bu faaliyetin yapılmasından duydukları memnuniyeti ifade etti. Türkiye Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı, hem Türkiye Mısır ilişkilerinin bugünkü çerçevesini çizen, hem de Mehmet Âkifi âdeta bir edebiyat adamı vukufuyla kucaklayan güzel bir konuşma yaptı.
Diller ve Tercüme Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölüm başkanı Prof. Dr. Cemal Musa, Mehmet Âkif ve Türkiye-Mısır edebî ilişkileri üzerine konuştu. Ardından Dr. Hind El-Atafi hanım Mehmet Âkifin şiirlerinde İslâm dünyası konulu bir bildiri sundu.
Dr. Abuzer Kalyon, toplantının uzaması üzerine, konuşmasını kısa keserek bize süre kazandırmak zerafeti gösterdi. Söz sırası gelince biz de Mehmet Âkifin Mısır hayatı, burada görüşüp konuştuğu kişiler ve Türkiye Mısır ilişkilerinin geliştirilmesinde bu büyük şahsiyetimizin köprü rolü oynayabileceği üzerinde durduk.
Konuşmaya Bulak Matbaası ile giriş yaptık. Yayıncılık tarihinin efsanevi bir matbaası Bulak. Diyebiliriz ki, en güzel, kaliteli eski harfli türkçe eserler bu matbaada basılmıştır. Bulak, Kahirede bir semt. Matbaa 1819-1820de inşa edilmiş, 1821de açılmış. Kitabesi türkçe, ilk kitap türkçe bir eser, Şânizade Ataullah Efendinin tercüme ettiği, Prusya kıralı Fredrickin generallerine talimatı. Matbaa kısa süre sonra genişletiliyor. 1848de 169 çalışanı olan kocaman bir matbaa. Bastığı kitapların büyük çoğunluğu türkçe ve arapça. Az miktarda farsça ve diğer dillerde kitap basılmış.
Daha sonra Mehmed Âkifin Mısırda yayınladığı Gölgeler isimli Safahatın son kitabından bahsettim. Mehmet Âkif, 1918den itibaren yazdığı şiirleri 1933de Mısırda Gölgeler adıyla bastırıyor. Matbaanın adı Matbaatüş-şebap, yani gençlik matbaası. Merhum, kitabın basılma macerasını, Matbuatüş-şebap beni ihtiyarlattı şeklinde anlatırmış!
Türkçenin şaheser şiirleri Mısırda yazıldı ve basıldı! Bu elbette çok önemli. Konuşmamızda, Mehmet Âkifin Mısır hayatıyla ilgili daha çok Ali Ulvi Kurucunun hatıralarına dayanarak bazı bilgiler de verdim.
Kahire Üniversitesi hocalarından Abdülvahhab Azzamın 1929da Mehmet Âkifi bulup üniversitede türkçe dersleri vermesini sağlaması gerçekten önemli. Mehmet Âkif bir zamanlar Müslüman kadını ve Müslümanlıkta medeniyet isimli kitaplarını çevirdiği ünlü Mısırlı yazar Ferid Vecdi ile de görüşüyor. Mehmed Âkif, kendi ifadesiyle ben Birgivî arapçasıyla (medresede öğretilen klasik arapçayı kastediyor) konuşmaya başlayınca Ferid Vecdi, zahmet etme ben türkçe biliyorum diyor ve mükaleme türkçe olarak devam ediyor.
Mehmet Âkifin İhvan-ı Müslimin hareketinin kurucusu Hasanül Benna ile görüştüğünü de Ali Ulvi Kurucunun hatıralarından öğreniyoruz.
Ali Ulvi Bey, cemaatiyle hacca giden Hasanül Benna ile aynı vapurda Medine yolcusu. Hasanül Benna sohbet sırasında çanla ezanı kıyaslıyor ve çanın metal sesi yanında ezanın insaniliğini vurguluyor. Bunun üzerine Ali Ulvi Bey Türkiyenin milli marşında ezanın olduğunu söylüyor. İstiklâl Marşının şairinin Mehmed Âkif olduğunu öğrenen Hasanül Benna onunla tanışıp görüştüklerini anlatıyor. İlgili kıta okununca Benna, bir milli marşta mâbud, ezan, ibadet gibi kavramların olmasının önemli olduğu söylüyor
Ezherdeki anma toplantısı, salonu dolduran gençler tarafından ilgiyle takib edildi. Geçen yıllarda buraya bol tahsisat alarak gelen ve Mehmet Âkifin adını kullanan bazı ciddiyetsiz kişilerin meydana getirdiği olumsuz havanın böylece dağıldığı kulağımıza fısıldananlar arasındaydı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.