Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kim yaptı?

Kim yaptı?

Time dergisi failleri buldu. Paris’teki eylemi ya PKK düşmanları yaptı ya da bir iç çatlak ve fraksiyon kavgası buna neden oldu.

Elbette iç çatlağın da dış boyutlarına ve hamilerine işaret edenler çok. İç çatlak meselesinde Hüseyin Çelik gibiler bir iç hesaplaşmadan bahsetmişlerdi. İç hesaplaşma, dahili fraksiyonun arkasındaki dış güçleri de kapsar. Dolayısıyla iç hesaplaşmanın dış boyutları olmalıdır. Herkes bunun sürece bir sabotaj olduğunda hemfikir. Bunun dışında düşünen yok gibi. Lakin mesele sabotajı yapabilecek çevreleri belirlemeye geldiğinde işler yeniden çatallaşıyor.
Genellikle PKK’yı temsil eden veya o çevrelerle bağlantılı olan kesimlerin geneli-istisnalar kaideyi bozmaz- Türk derin devletine işaret ediyorlar. Bir çırpıda dillerden ve satırlardan Ergenekon ve Bozkurtlar ifadesi dökülüyor. Öncelikli olarak hassas süreçlerde provokatif eylemlerin olabileceği herkesin teslim ettiği bir gerçek. ETA’nın silah bırakma sürecinde esrarengiz olaylar yaşandı. Güney Afrika’daki süreçte Mandela’nın manevi oğlu öldürüldü. PKK ve yakın çevreleri de bu süreçte Türkiye’nin derin devletini suçluyorlar. Derin devlet muhtemel failler arasında olsa da, teknik olarak zayıf bir ihtimal. Zira bütün bulgular ve belirtiler bizi PKK’nın yakın çevresine götürüyor.  Paris Kürt Enstitüsü Merkezi Başkanı Kendel Nezen bu saldırının bir suikast olduğuna inandığını söylüyor ama suçu Bozkurtlar gibi derin güçlere atıyor. Suikastın PKK içinde bir anlaşmazlık sonucu olabileceği ihtimalini ise reddediyor. Belki PKK’yı kıyamadığı için gönlü böyle istiyor.
*
Kendel Nezen, France 24’te yaptığı değerlendirmede önümüze Cezayir’den bir örnekle çıkıyor. De Gaulle, 1962’de Cezayir’den ayrılmak isteyince, Fransız ordusu içinde derin bir yapılanma burasını Fransa’nın parçası ve anavatan kabul ettiğinden plana muhalefet ediyor. De Gaulle’ü durdurmak için suikast hazırlıyor. OAS isimli paramiliter grup Cezayir’i terk etmek istemiyor ve bunu isteyen de Gaulle’ü de suikastla bertaraf etmek istiyor. Bu süreçte Kendel Nezel, OAS ile Bozkurtlar veya Ergenekon yapısı arasında simetri ve paralellik kuruyor.  Genellikle yabancı gazete ve sitelerde yayınlanan suikast haberine yorum yapan Kürt okurları bu işi yapanın çağdaş Moğol Türk veya Cengiz Han devletinin olduğunu savunuyorlar.   Galiba kendilerine veya çevrelerine bakmayı biraz ihmal ediyorlar. Kısaca PKK yanlısı bazı Kürtler meseleye yine hissi zeminde bakıyor ve bu nedenle değerlendirmeleri de hissi düzeyde kalıyor. Bu suikast elbette bir sabotaj. Kim yaptı sorusunun da Time dergisinin yazdığı gibi kategorik olarak sadece iki cevabı var. Ya PKK karşıtları ya da dış bağlantılı bir iç çatlağın marifeti. Bununla birlikte eylem, Çakal Carlos tarzı profesyonelce ve soğukkanlı işlenmiş bir cinayeti de akla getiriyor. Dolayısıyla örgüt boyutuyla birlikte istihbarat boyutunu da göz ardı etmemek gerekir.
*
 Suikastla sabotaj yapanlar elbette Türk ve Kürt tarafının kaynaşmasını istemeyen taraflardır. Peki! Muhtemel bir kaynaşma kime ne yarar veya zarar verecektir? Kürt meselesi Türkiye dış politikasının önünde bir pranga. Türkiye, dış politika aktörü olarak sivrilen ve göz dolduran bir ülke haline geliyor. Daniel Pipes’ın istemeyerek ifade ettiği gibi ABD’nin bölgedeki boşluğunu doldurmaya en yakın aday veya namzet ülke. Suriye olayları sırasında bu mesele bir kez daha somutlaştı. PKK, Türkiye’nın zıplamasına engel bir pranga. Bu prangaya rağmen Türkiye son dönemlerde önemli dış ataklar geliştirdi. Bu mesele Türkiye’nin dış politikada önünü kesiyor ve elini kolunu bağlıyor. Suriye meselesinde Türkiye’yi durdurmanın veya hareketini sınırlandırmanın aracı haline geldi veya getirildi. PKK’yı harekete geçiren faktör sadece Arap Baharının vaadettikleri mi yoksa Suriye’de ve Arap dünyasında Türkiye’nin önünü kesmek mi? Orhan Miroğlu gibiler kaç defa yazdılar. PKK ve çizgisi bölgede Suriye ve İran cephesiyle birlikte hareket ediyor. Adeta bu cephenin araç ve kozlarından birisi haline geldi. Bu çevrelerin elinde Türkiye’yi tutacak başka bir manivela ve araç da yok. İşte bu bağlamda suikast haberine ‘amedi’ mahlasıyla yorum yazan şahıs şunları söylüyor:  “Bu pislik saldırıdan istifade eden taraf veya çevreler İran, Beşşar Esat, Türk ulusalcıları ve daha az derecede Nuri Maliki olabilir. PKK içinde de bazıları bu çevrelerle işbirliği ve muvazaa halindeler. Hatırlanmalıdır ki, Viyana’da Abdurrahman Kasımlu, Berlin’de ise Sadık Şerefkendi’yi öldürenler İran ajanları olarak biliniyorlar.
 Tahran’dakiler kuzeyde Kürt  meselesinin halledilerek Türkiye’nin önünün açılmasını ve elinin kolunun serbest hale gelmesini ve hareket serbestisi kazanmasını istemeyeceklerdir. Bunu doğrudan yapamayacakları için bilvekale yapabilirler. Al sana suikast için hakiki bir neden. Hem de İran’ın iyice manevra alanının daraldığı bir sırada.  Türk-Kürt beraberliğini en son isteyecek çevreler bu işi yapmışlardır. Bu yüzden Türk ulusalcıları ile Beşşar ilaveten İran ve Maliki bu muhtemel zanlılar arasında yer alıyorlar (http://www.elaph.com/Web/news/2013/1/785659.html?entry=Turkey ). “
 Bu yorumun üzerine Suriye Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip’in sözlerini ilave ederek sözümüzü noktalayalım: Beşşar Esat Türkiye ile İran arasında savaş çıkartmak istedi. Türkiye’nin soğukkanlılığı sayesinde bu ihtimal savuşturulmuştur.  Türkiye’yi yeni savaşların içine çekemeyenler bakiye savaşlarla oyalamak istiyorlar. Türkiye’yi yıpratmanın en iyi ve külfetsiz yolu PKK ve saldırılarını diri tutmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi