Kenan Alpay

Kenan Alpay

Sadece Siz Değil O da Kendini Putlaştırmıştı

Sadece Siz Değil O da Kendini Putlaştırmıştı

 

Her ne kadar son yıllarda eski popülaritesini ve kudretli fonksiyonunu yitirmiş olsa da Mason, Lions ve Rotary kurumsal kimliğinin temel dayanağı ve misyonu hakkında etraflıca bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğu yadsınamazdı. İşte bu ihtiyacın giderilmesi noktasında Nuriye Akman harika bir röportajla devreye girmişti. Zaman Gazetesi’nde geçen hafta sonu yayınlanan ve 50. Yıl kutlamalarına hazırlanan Türk Lions Hareketi’nin Okmeydanı’ndaki merkezinde Akman, Dünya Lions Yönetim Kurulu’na seçilen Oya Sebük’le ufuk açıcı bir görüşme gerçekleştirmişti.
 
 
Rotary’nin Atatürkçülüğü Muhafaza ve Müdafaası
 
Lionsları birinci ağızdan anlatan bu görüşme aslında sadece paralelinde faaliyet yürüten Masonluk ve Rotarylik siyasetinin bağlamına değil gerek ideolojik gerekse etnik veya mezhebi siyaset yürütenlerinde maruz kalmış olduğu hegemonyayı işaretlemekteydi. Öyle ki bu sebeple Kemalist Türkiye’nin sadece laikliği, demokrasisi, cumhuriyeti, üniversitesi, liberal veya sosyalisti değil lionsu da kendine özgüydü. Alevi-Bektaşi dergahını kuşatmış, sol-sosyalist mücadeleyi kendine eklemlemiş Kemalist hegemonyanın Lions-Rotary siyaseti üzerinde de temel kriter olmasının kısa hikayesi için Oya Sebük’ün anlattıklarına kulak kesilmekte fayda var.
Oya Sebük anne-babadan Lions olup 1989’da Türkan Saylan ile birlikte Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurmuş bir isim. Temel korkusu “şeriatla yönetilen bir ülkede yaşamak”. Kılık kıyafet serbestisine şiddetle karşı çıkıyor çünkü çocukların okula örtülü kafalarıyla gitmesinden en ciddi endişesi. Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmak üzere hazırlanan yasa taslağına ilanlar vererek karşı çıkmış. Şimdilerde başörtüsü yasağını savunmaktan dolayı pek memnun değil. Milletvekili dahi olabilmelerini öngörüyor “yeter ki laiklikten sapacak kanunları getirmekte etkin rol oynamasınlar.”
Oya hanım Çevik Bir’den Vural Savaş’a, Süleyman Demirel’den İ. Hakkı Karadayı’ya 28 Şubat cuntasının bütün önemli aktörleriyle “Cumhuriyet Türkiyesinin seçkinleri” olarak nitelediği Lionsların yakın temas içerisinde olduklarını belirtiyor. İtirazlara rağmen Karadayı’ya ödül verme gerekçesini “Türkiye’yi onlar savunuyor. Başımızda genelkurmay başkanı adam, en üst seviyede. Ordumuzu yöneten insanı yüceltiyorum” sözleriyle izah ediyor. 
 
Lions olmak için Atatürk ilke ve inkılaplarına sadakat yemini etmenin birincil şart olduğunu beyan eden Oya Hanıma göre Türkiye toplumu için “Atatürk’ün getirmiş olduğu laik ve demokratik ilkeler yeter”. Bu paradigmaya yönelik doğrudan veya dolaylı itirazlar içeren her İslamla şöyle ya da böyle bağlantılı gelişmeler dolayısıyla içine girdikleri ruh hali şu cümlede özetlenmiş: “AK Parti gelecek, İran gibi olacağız. Kafamızı kapattıracak. Müthiş bir korkuydu o sıralar.”
 
Puta Tapıcılık Serüveninde Lionsun Yeri
 
Oya Sebük’ün Dünya Lions Yönetim Kurulu’na girmesi vesilesiyle sarf ettiği cümleler nasıl bir çarpık mantık ve öykünme hatta aşağılık kompleksine şahit olduğumuzu gözler önüne seriyor. Her bir ferdin Atatürk’ü içselleştirmesini öneren Oya Hanım’ın birincil meselesi “Türk kadınının gücünü Avrupa’ya ispatlamak.” Bu sebeple üç ayda Almanca öğrenmiş. Lions olmakla şeref algısının ne şekle girdiğini “Hamburg’da Almanların önünde başım açık en önde yürüyeceğim Türk kadını olarak. Ki görsün o küçümsediği, iteleyip kakaladığı Türk insanını” sözleriyle özetliyor Oya hanım. 
Kullanılmayı hiç sevmeyen ama Lions başta olmak üzere hemen herkesi ve her şeyi kullanmayı bir marifet bilen Oya Hanım bütün dünyaya Kemalist Türk insanı ve rejimini pazarlayabilme imkânının peşinde koşuyor. 
 
Kendisiyle röportaja gelen Nuriye Akman’ı “Atatürk olmasaydı sen böyle başın açık gezemezdin” diyerek uyaran Oya Sebük “Atatürk’ü biz bu hale getirdik, her yere heykelini dike dike. Biz kendimiz Atatürk olmalıyız. İçselleştirmek lazım, putlaştırmak değil” sözleriyle bir muhasebe yapıyorlarmış imajı veriyor. Lakin “Atatürk’ü putlaştırıp tapma” meselesine itiraz edermiş gibi bir takım sözler sarf ediyorsa da putlaştırmaya da tapınmaya da tam gaz devam ediyorlar aslında.
 
Yalnız son zamanların mağlubiyet duygusundan kaynaklanan yaygın yalanlarından biri olan “Her yere heykellerini dikerek Atatürk’ü ölümünden sonra putlaştırdılar” söylemini sıradan bir yalan olarak görüp geçmemek gerek. Çünkü 3 Ekim 1926’dan itibaren 1938’e kadar İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Samsun, İzmir, Afyon başta olmak üzere birçok şehre bizzat Mustafa Kemal’in emriyle devasa büyüklükte anıt-heykeller dikilmişti. 
 
Heykel tutkusu, heykellerine saygı duruşu adına şükür andları okutma saplantısı sonradan zuhur eden bir hastalık değil bizzat Atanızın karakteriydi. Putlaştırma ve lidere tapınma olgusu Kemalist Cumhuriyetin temelidir. Suçu ve suçluyu başka yerde aramak beyhude bir çabadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Kenan Alpay Arşivi