Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Her şey kabak gibi ortada...

Her şey kabak gibi ortada...

Değil midir? Atatürk’ün ölümünden sonra kurulan düzen, bir tür örtülü faşizm değil midir?

Hayır, yiğidi öldürmeliymişiz ama, hakkını da vermeliymişiz.

Paşa çünkü, İsmet Paşa yani, despot bir tek parti yöneticisi olduğu halde meşruiyeti elden bırakmamış.

ülkeyi çok partili parlamenter sistemle tanıştırmış.

öyle mi gerçekten?

Matbuatın önemlice bir kesimi okuma-yazmayla ilişkisini kestiği için, Türk resmi tarih yazıcısının verdiğiyle yetiniyor ve ‘çok partili parlamenter sistem’in İsmet Paşa’nın lütfu olduğunu zannediyor.

Bir de parlamenterizmin Cumhuriyet’le yaşıt olduğunu öne sürenler var.

Bunlara da ‘profesör’ deniyor.

Bu profesörlerden biri, önemli sayılabilecek bir ‘inkılap tarihçisi’dir, birden fazla partinin örgütlenip seçimlere katılmasını sağlayan Paşa’nın, Cumhuriyet tarihinin en büyük demokratı olduğunu yazıyordu.

Hangi birini düzelteceksin?

Bir kere, iştigal ediyor göründüğü ‘bilim dalı’ arızalı... Dünyanın neresinde ‘İnkılap tarihi’ diye, spesifiğin de spesifiği bir ‘bilim dalı’ vardır ve ‘inkılap tarihçisi’ denilen varlığın bildiğimiz ‘tarihçi’den farkı nedir?

Şunu demek istiyorum:

Kemalize sol yazarların, özellikle de ‘inkılap tarihçisi’ adı verilen okur-yazarların ‘çok partili parlamenter sistemin miladı’yla ilgili bilgileri dayanaktan yoksun.

Bu sürecin başlangıcı, ders kitaplarında bize yedirmeye çalıştıkları gibi 1946 değil, 1923’tür... Hatta, 1921’dir.

Kaldı ki, 23’ten önce de partiler vardı.

Parlamentonun Osmanlı mülküne ne zaman uğradığını öğrenmek istiyorsanız, ‘inkılap tarihçisi’ olmayan herhangi bir tarihçiye başvurabilirsiniz. Takvim yapraklarında bile bu konuda teferruatlı bilgi var...

Neyse...

Paşa’yı Cumhuriyet tarihinin en büyük demokratı sayan profesör, ‘Türkiye Komünist Fırkası’nı Mustafa Kemal Paşa’nın kurdurttuğunu bilmiyor.

Bilmek işine gelmiyor.

Dolayısıyla, Yunus Nadi, Fevzi çakmak, Kazım Karabekir, Refik Koraltan, Kılıç Ali, ve Tevfik Rüştü Aras’ın ‘kağıt üzerinde’ Türkiye’nin ilk komünistlerinden olduğunu da bilmiyor.

Madem Türkiye’yi çok partili parlamenter sistemle İsmet Paşa tanıştırdı... ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ ne oluyordu o zaman? ‘Serbest Cumhuriyet Fırkası’ ne oluyordu.

İkisi de 1945’ten önce örgütlenmişlerdi.

İlkinin başında Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay gibi önemli isimler bulunuyordu. CHP için ciddi bir rakipti. ‘İzmir Suikasti’ bahane edilerek kapatıldı.

İkincisi, yani Fethi Okyar’ın ‘Serbest Cumhuriyet Fırkası’ ise, süreç içinde ‘hoşnutsuzların’ ve tek parti uygulamalarından şekvacı yığınların kümelendiği ciddi bir muhalefet hareketine dönüştüğü için tasfiye edildi.

Tasfiye hareketinin başındaki kişi, yine İsmet Paşa’dır.

Fethi Okyar, anılarında, Paşa’ya ilişkin çok daha ağır yargılarda bulunuyor ama, yerimiz kifayet etmediği için girmiyoruz.

Hasılı kelam...

Tek parti faşizmini tevilde zorlananlar, Türkiye’nin çok partili sisteme İnönü döneminde geçtiğini, dolayısıyla İsmet Paşa’ya atfedilen ‘tek adam’, ‘faşist’, ‘diktatör’ suçlamalarının yersiz olduğunu savunuyor ama, asıl yersiz sayılması gereken, paşayı demokrat olmamakla suçlamaktır.

Her şey o kadar ortada ki...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi