Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Herkesin gündemi farklı... Akit’inki hepsinden farklı

Herkesin gündemi farklı... Akit’inki hepsinden farklı

 

Her “gazete”nin, her “televizyon”un ve nihayetinde her “insan”ın, kendine göre bir “gündem önceliği” var... “Aydın Doğan Grubu gazeteleri ve televizyonları”na; “Geçen haftanın en önemli olayı nedir?” diye sorsanız, verecekleri cevap şudur: “Mehmet Ali Birand’ın ölümü!”
 
 
PKK, KCK ve BDP’liler için ise, geçen haftanın en önemli olayı “Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadın” için Diyarbakır’da düzenlenen cenaze törenidir.
 
“Ermeni” vatandaşlara, “azınlık hakları savunucuları”na ve “yanaşma” olmayı bile hazmedebilen “kompleksli Müslümanlar”a sorarsanız; onlara göre de haftanın olayı, Hrant Dink’in ölümünün 6. yılında düzenlenen “anma töreni”dir...
 
Akit için ise, geçen haftanın en önemli olayı; uğradığımız “bombalı saldırı”dan dolayı gazetemize yapılan “geçmiş olsun ziyaretleri” ile Memur-Sen tarafından düzenlenen “kamuda kılık-kıyafet özgürlüğü” kampanyasına katılımın yoğunluğudur.
 
İLGİNİZE TEŞEKKÜRLER
 
Evet, geçen hafta bizim için en önemli olay; uğradığımız “bombalı saldırı”ya tepki gösteren “siyaset, iş dünyası ve STK temsilcileri ile okurlarımız”ın; gerek bizzat gelerek, gerek “telefon” veya “mail”le ilettikleri “geçmiş olsun” dilekleridir...
Bu vesileyle;
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, “başbakan yardımcıları”na, “bakan”lara, “milletvekilleri”ne, “belediye başkanları”na, “muhalefet partileri”nin genel başkanları ve temsilcilerine, partilerin “il ve ilçe başkanları”na, “STK temsilcileri”ne, “gazetelerin yöneticileri”ne ve bizi her daim destekleyen, bir an olsun yalnız bırakmayan “okurlarımız”a bir defa daha “teşekkür” ediyoruz...
 
Allah, eksikliklerini göstermesin...
 
Gerçekten de, geçen hafta “yoğun bir ziyaretçi trafiği” yaşadık... “Akit’in yanında” olduklarını söyleyip, “geçmiş olsun” dileğinde bulunan o kadar insan oldu ki, hepsinin ziyaretlerini yansıtmaya çalıştık.
 
Aynı şekilde;
 
“Telefon” edenler, “mail” ve “faks” gönderenler de hayli çoktu...
 
Özetle dediler ki;
 
“Bombaların sesi, Akit’in sesini bastıramaz... İyi ki Akit var... Akit, milletin sesidir, susturulamaz... Bomba atmakla Akit’i susturacağını sananlar, büyük bir yanılgı içindedir.”
 
Bu duygu ve düşünceler içindeki herkese tekrar tekrar teşekkürler.
Evet;
 
“İyi ki Akit var.”
 
Biz de diyoruz ki;
 
“İyi ki sizler varsınız.”
 
NİYE AKİT’E SALDIRDILAR?
 
Söylenenler, elbette doğrudur.
 
Akit, gerçekten de “milletin sesi”dir ve asla susturulamaz... Çünkü biz, yayın hayatına atıldığımız ilk gün dedik ki;
 
“Halkın gören gözü,
 
İşiten kulağı,
 
Haykıran sesi olacağız.”
 
Yayın hayatına atıldığımız ilk gün deklâre ettiğimiz bu “yayın prensibi”ne 20 yıl boyunca sadık kaldık, bu prensiplerden hiç şaşmadık.
 
Hep “doğru”ların, hep “güzellikler”in ve hep “mağdur”ların yanında olduk.
Bu 20 yıl boyunca;
 
“Kötülük”lerle, “ahlâksızlık”larla, “yolsuzluk”larla, “hırsızlık”larla ve “yağmacılık”la mücadele ettik, onları “deşifre” ettik.
 
Kısacası;
 
“Mazlum”ların yanında olduk, “zalim”lerin ise karşısında dimdik durduk.
Eğilmedik!..
 
Bükülmedik!..
 
“Güçlü” diye, hiç kimseye “eyvallah” etmedik, karşısında hazırola geçmedik...
Akit’in bu “dik” duruşu; gerek “gücün terörü”nü, gerek “terörün gücü”nü kullananları fena halde rahatsız etti...
 
“Baskı”lara uğradık!..
 
“Baskın”lara maruz kaldık!..
 
“Kaleşnikof”larla saldırdılar!..
 
“Bomba”larla taciz ettiler!..
 
“Ekonomik linç” uyguladılar!..
 
Hasılı kelâm;
 
“Halkın sesi” olan Akit’i “susturmak” için, tam manâsıyla “topları ve tüfekleri” ile geldiler üzerimize... Tabiî, Akit’i “itibarsızlaştırmak” için açılan “kampanya”ları saymıyoruz!..
 
Ne var ki;
 
20 yıldır susturamadılar... İnşallah, bundan sonra da susturamayacaklar...
 
Ne demiş atalarımız;
 
“İt ürür, kervan yürür!”
 
Kim ne yaparsa yapsın;
 
İnşallah bu kervan yürüyecek!..
 
10 MİLYON İMZA
 
Dedik ya;
 
Bizler, 20 yıl boyunca “güçlü ama haksız”ların değil, “güçsüz ama haklı”ların yanında olduk.
 
Geçen hafta da;
 
“Kamu kuruluşlarında kılık-kıyafet özgürlüğü” isteyen “başörtülü”lere destek için Memur-Sen tarafından düzenlenen toplantıya katıldık ve hedeflenen “10 milyon imza”ya, biz de imzalarımızla destek verdik...
 
Evet; Memur-Sen Konfederasyonu tarafından başlatılan “Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyasına “destek” vermek için Topkapı’daki Panorama 1453 Toplantı Salonu’ndaydık.
 
Kampanyaya destek imzalarımızı daha önce internet üzerinden zaten atmıştık... 17 Ocak Perşembe günü de “sanal” imzalarımızı “gerçek” imzalarla perçinledik.
 
Çeşitli “sivil toplum kuruluşları”nın başkanları, yöneticileri ve üyeleri de “kampanyaya destek” için oradaydılar...
 
Bir tek “kimler” yoktu biliyor musunuz?.. Bir tek; uğurlarında mücadele verilen “başörtülü gazeteciler” yoktu!..
 
Şu hâle bakın; “kampanya”lar açan, insanları “nefret söylemi” kullanmakla suçlayan “başörtülü gazeteci”lerimiz, Memur-Sen tarafından sürdürülen “Başörtüsüne Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyasında maalesef yoktular..
 
Nerelerdeydiler acaba?..
 
“Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadın”ın Diyarbakır’daki cenaze törenine mi gitmişlerdi, yoksa bir “resepsiyon”da mıydılar?..
 
Bu, nasıl “duyarlılık”tır ki;
 
Sizin başındaki “örtü”nün ve giydiğiniz “kıyafet”in özgürlüğü için bir kampanya yürütülüyor ama siz orada yoksunuz!..
 
Bu “duyarsızlık” karşısında elbette üzüldük, ve “Neredesiniz?” diye sorduk...
Şu işe bakın ki;
 
“Kamuda kılık-kıyafet özgürlüğü” için başlatılan “Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyasına katılmayan “yanaşma Müslümanlar”dan bir kısmı, Hrant Dink için düzenlenen “anma yürüyüşü”ndeydi!..
 
“Başörtülülerin özgürlüğünü savu-nanlar”ın yanında değil, Dink’in eşi Rakel’in yanındaydılar!..
 
Elbette olsunlar...
 
Biz, “Hrant Dink ve ailesinin hakları”nın savunulmasına kesinlikle karşı değiliz... Bizim sitemimiz, “tavırlardaki önceliklere”dir...
 
Sen, “hemcinslerinin özgürlüğü” için düzenlenen bir toplantıya katılmayacak ama Hrant Dink için düzenlenen toplantının ön sıralarında yer alacaksın!..
Elbette bir tercih meselesi!..
 
Ama, bu tercihini de “Müslümanlar” bilmeli değil mi?.. Bunu deşifre ediyoruz diye, sizi “hedef” göstermiş mi oluyoruz, yoksa “nefret söylemi” kullanmış mı?..
 
Kusura bakmayın ama;
 
Halk, bunları bilmeli!..
 
En başta dedik ya; “gazete”lerin, “televizyon”ların ve “insan”ların “öncelikleri” farklı farklıdır... Gördük ki; “yanaşma”lıktan kurtulamayan “başörtülü”lerin önceliği “örtü”den yana değil, “PKK’lı kadınlar” ve Hrant Dink’ten yanadır.
 
Herkesin tercihi kendine...
 
Herkes, sevdikleriyle haşrolunacak!..
 
Selâm ve saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi