CHP’de ne olur?.. Ne köy olur, ne kasaba!
Abdurrahman Dilipak, 27 Ocak tarihli Akit’teki yazısında, “CHP’nin zor bir sınavda” olduğunu, “iki tercihten birini yapmak” durumunda kaldığını belirterek diyordu ki;
“Eğer Birgül Ayman Güler’den vazgeçerlerse Mahmut Esat Bozkurt’tan, ya da Nevzat Tandoğan’dan da vazgeçmek zorunda kalacaklar... Onlardan vazgeçmezlerse, partideki Kürtlerden vazgeçmek zorunda kalabilirler!”
Gerçekten de;
CHP’nin elinde “iki ucu keskin bıçak” var... Neresinden tutarlarsa tutsunlar, bir tarafı kesecekler!..
CHP, eğer “Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamazsınız... Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremeziniz” diyen Birgül Ayman Güler’den vazgeçerse, “gen”lerinden de, yani Mahmut Esat Bozkurt’tan da vazgeçmiş, “gen”lerini “ret ve inkâr” etmiş olacaktır.
TÜRK DEĞİLSEN KÖLESİN!
Öyle ya;
Birgül Ayman Güler’in atası Mahmut Esat Bozkurt’tur ve 1930’da TBMM’de yaptığı konuşmada şöyle demiştir;
“Biz Türkiye denen, dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Mebusumuz inançlarından bahsetmesi için bundan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir.
Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır. O da Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost, düşman ve bu dağlar bu hakikati böyle bilsin.”
Bilmeyenler için hemen söyleyeyim; Mahmut Esat Bozkurt, sıradan bir adam değildir... “CHP ideolojisi”ni oluşturan “Kemalizmin fikir babası”dır... Aynı zamanda, “CHP’nin Adalet Bakanı”dır!..
İşte bu adam; 1930 yılında, hem de Meclis’te konuşuyor ve diyor ki;
“Türkler bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir... Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır, o da Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkıdır!”
Söyleyin hele;
“Bana; Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit ve eşdeğerde gösteremezsiniz” diyen Birgül Ayman Güler ile Türkler haricinde herkesi “hizmetçi ve köle” olarak gören ve “su katılmamış bir faşist” olan Mahmut Esat Bozkurt arasında ne fark vardır?..
ULAN ÖKÜZ ANADOLULU!
Ya da;
3 Mayıs 1944’te tutuklanıp huzuruna çıkarılan merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye hitaben;
“Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var?..
Bu ülkeye milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz...
Sizin iki vazifeniz var:
Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” diyen Nevzat Tandoğan kafası ile Birgül Ayman Güler kafası arasında ne fark var?..
İkisi de “ırkçı”, ikisi de “faşist” ve “buyurgan” bir kafaya sahipler!..
Mahmut Esat Bozkurt, “Türkler dışında” herkesi “hizmetçi ve köle” olarak görürken, “CHP’nin Ankara Valisi, CHP’nin Ankara Belediye Başkanı, CHP’nin Ankara İl Başkanı” olmak gibi, “bir koltuğunda 3 karpuz” taşıyan Nevzat Tandoğan; bunu daha da ileri götürüp, “Anadolu insanı”na da “hizmetçi, köle ve ırgat” muamelesi çekiyor!..
Aslında, olay şudur:
Gerek Mahmut Esat Bozkurt’a, gerek Nevzat Tandoğan’a göre, “Türklük eşittir CHP”dir!..
Evet, evet;
“Türklük eşittir CHP!”
Eğer “CHP’li” değilsen, “Türk” de değilsin... Eğer “CHP”li” değilsen; “hizmetçi” ve “köle” olmak zorundasın!..
Ve yine, “CHP’li” değilsen;
“Öküz Anadolulu”sun!..
KÜRT’TEN VAZGEÇERLERSE!
İşte bu CHP, elinde “iki ucu keskin bıçak” tutmakta ve değneğin neresinden tutarsa tutsun, “bir tarafı keseceğini” bilmektedir.
Bu durumda, ne yapsın Kılıçdaroğlu?..
Birgül Ayman Güler’den vazgeçerse, “CHP’nin geni”ni oluşturan Bozkurt ve Tandoğan’ı “ret ve inkâr” etmiş olacaktır... Partisindeki “ulusalcı” kanada sahip çıkarsa, bu defa “Kürtler”in parti ile bağlarını kesmiş olacaktır!..
Diyeceksiniz ki;
“BDP’ye oy veren Kürt halkı CHP’ye oy vermiyor ki!.. Onlardan vazgeçilse ne olur, vazgeçilmese ne olur?”
Öyle demeyin!..
Doğru; Kürt halkı Doğu ve Güneydoğu’da CHP’ye oy vermiyor ama Batı illerinde de BDP’ye oy vermiyor!..
Meselâ, İzmir ve Aydın gibi illerde, eğer “Kürt oyları” olmasa, CHP’li adaylar “belediye başkanlığı”nı zor kazanırlar!..
Kürt halkı, “Batı illeri”ndeki “genel seçimler”de de “BDP’ye” değil, “CHP’ye” oy veriyor...
Biliyorlar ki; BDP, Batı’dan milletvekili çıkaramaz... O halde, BDP’ye oy verip, oylarını heba etmektense, CHP’ye oy veriyorlar ki; oturup pazarlık yapabilsinler!..
Demek istiyorum ki;
CHP, “Kürt oyları”na muhtaçtır!..
Aksi halde;
“Barajın altında” kalabilirler!..
20 yıl önce kaldıkları gibi!..
ULUSALCILAR EV SAHİBİ!
O halde, ne yapacak Kılıçdaroğlu?..
“Türk”lerden de, “Kürt”lerden de vazgeçemeyeceğine göre, ne yapacak?..
Tartışmalar devam ederken, “CHP içindeki hizipler” yavaş yavaş kafa çıkarmaya ve “gözdağı” verip, postalarını koymaya başladılar.
Meselâ, ince ince Muharrem İnce...
Dün demiş ki;
“CHP’de ulusalcı bir grup yok... CHP, zaten ulusalcı bir partidir... Ben, CHP’de misafir değilim, CHP’nin ev sahibiyim... Kendini misafir hisseden varsa, buyursunlar onlar gitsinler, onlar istifa etsinler!”
İnce’nin mesajı gayet açık;
“CHP ulusalcı bir partidir ve bizler ev sahibiyiz... Eğer gidecek birileri varsa, onlar misafirlerdir, yani Kürtlerdir, yani liberallerdir!..”
Lütfen dikkat;
Yine o kafa!..
Dedik ya;
“CHP’li” isen “Türk”sün!..
“CHP’li” isen “ev sahibi”sin!..
Ya da; “CHP’li” değilsen;
“Hizmetçi”sin!..
“Köle”sin!..
“Öküz Anadolulu”sun!..
İnce’nin tabiriyle;
“Misafir”sin!..
Dün olduğu gibi, bugün de “ulusalcı” olmayanlara “gözdağı” verilip, “kapı” gösteriliyor;
“Gidecekseniz, siz gidin!”
Sizin anlayacağınız;
“1930’dan beri aynı kafa!”
Ya da, şöyle söyleyelim;
Dün Mahmut Esat Bozkurt ve Nevzat Tandoğan’da var olan zihniyet, bugün Birgül Ayman Güler ve Muharrem İnce’de yaşıyor!..
HEP AYNI KAFA!
Birgül Ayman Güler dedim de...
Dün Meclis’te demiş ki;
“Öyle görülüyor ki, fahri doktorlar, akademik doktorları çok kolay aşağılayabiliyor!”
Herhalde farkettiniz;
Burada bile bir “aşağılama” çabası var... Çeşitli üniversitelerin “fahri doktorluk” ünvanı verdiği Başbakan Tayyip Erdoğan; CHP’li Birgül Ayman Güler’in sözlerini eleştirirken onun “siyasetçi” kimliğini eleştirdi, “akademik” kimliğini değil!.
Ama, Birgül hanım ne yapıyor?..
Demek istiyor ki;
“Ben profesör doktorum,
Sen ise fahri doktor!”
Dedim ya;
“Egemen” olma, “buyurgan” olma, “tepeden bakma” ve “CHP’li olmayanı aşağılama” gibi “kibir” ifade eden tavırlar, CHP’nin “gen”lerinde var!..
Bu ülkede “oy”larını sürekli artırsan da, “üst üste 3 dönem başbakan” olsan da, CHP’linin gözünde bir “hiç”sin!..
Ya da;
Sen “fahri doktor”sun!..
Ben ise “profesör doktor!”
Ben “üst”teyim!..
Sen “alt”ta!..
Tipik, CHP kafası!..
Dün, “kafatası” ölçtürürlerdi,
Bugün “ünvan” yarıştırıyorlar!..
Dün “Öküz Anadolulu” diyorlardı,
Bugün “misafir” muamelesi!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bu CHP mi solcu?..
Bu CHP mi sosyal demokrat?..
Bu CHP mi sosyalist...
Bu CHP mi halkçı?..
“Parti içi dengeler” nasıl kurulur, kimi “ev sahibi” görür, kime “misafir” olarak “kapıyı” gösterirler bilemem ama, şunu “bir defa daha” anladım ki; bu CHP’den ne köy olur, ne kasaba!..
“Yeni CHP”nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da ne “yenilik” beklenir, ne “liderlik!”
Çünkü CHP, 80 yıldır aynı!..
Eski tas, eski hamam!..
Bir babanın terörle mücadelesi
“O baba” yine Akit’in manşetinde... Önce, DHKP-C adlı “terör örgütü”ne “isyan”ıyla manşet olmuştu, daha sonra da “kızını yakan” terör örgütünün “arabasını yakması”yla!..
Bugün de “geri adım” atmayan, “dik ve kararlı duruşu” ile manşetimizde... Hüseyin Yücel; kızının, DHKP-C tarafından kandırılıp “örgüt üyesi” yapılmasına ve “arabasının yakılmasına” rağmen, mücadelesinden vazgeçmiyor... Bir “fert” olarak, bir anlamda “terörle mücadele” ediyor, “teröre biat etmeyeceğini” söylüyor.
Bu örgütün; “anarşi” ve “terör”ün adını “devrim” koyduğunu söyleyip, “kızını onların elinden kurtaracağını” söylüyor...
Bunu, tek başına başarabilir mi?.. Ya da gücü yeter mi?.. Bana kalırsa; bu mücadelede, “devlet”in de onun yanında yer alması lâzım.
Meselâ, yargı “DHKP-C’den tutuklananlar” için karar verirken, örgütün aldattığı Duygu Yücel gibi gençler ve öğrencilerin durumlarını daha “titizlikle” inceleyemez mi!..
Unutmayalım ki; bu gençlerin boyunlarına bugün asılacak “yafta” ömür boyu boyunlarında kalır ve bu da “terör örgütlerinin ekmeğine sürülen yağ” olur!..
“Terörle mücadele”de, “millet”in de desteğini bekliyoruz ya, Hüseyin Yücel’in bu katkısı dikkate alınmalı ve onun “kızını terörün elinden almasına” yardımcı olunmalıdır!..