D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kâbe’de kimin borusu ötecek?

Kâbe’de kimin borusu ötecek?

 

Modernlik “Harem”i kuşatmış, hem de en şeddadi haliyle, en mütehakkim görünüşüyle...
 
Revaklar yıkılınca Harem-i Şerif’te Hz. Muhammed’in ismi de silinmiş olacak. Elbette onunla birlikte 4 reşid halifenin isimleri de yok edilecek. Buna mukabil Suudi meliklerinin kırallarının (kendi tercihleriyle “king”lerinin) adları her yerde! Kapılarda, merdivenlerde vs..
Yunus Emre, Âşık Yunus veya Derviş Yunus…
Onun Dede Efendi tarafından bestelenen bir ilahisi zihnimizden çıkmaz:
Yörük değirmenler gibi dönerler
El ele vermişler Hakk’a giderler
Gönül Kâbesini tavaf ederler
Muhammed’in kösü çalınır bunda

¥
 
Semada melekler kanat açarlar
Önde bir kılavuz Hakka uçarlar
Müminler üstüne rahmet saçarlar
Muhammed’in kösü çalınır bunda

¥
 
Derviş Yunus der ki gör n’oldu bana
Aşkın muhabbeti dokunur cana
Aklını başına devşir divane
Muhammed’in kösü çalınır bunda.
“Muhammed’in kösü çalınır bunda”
Mûsıkimizin en büyüklerinden İsmail Dede Efendi, Osmanlı modernleşmesinden, bilhassa mûsıki sahasında batıya yönelişten rahatsız olarak hacca gider ve Mekke’de vefat eder. “Yörük değirmenler gibi dönerler” onun son bestesi olmalıdır.
Ne demek “Muhammed’in kösü çalınır bunda”?
Yani burada Hz. Muhammed’in hükmü geçer. Sadece O’nun sultanlığıdır burası. Neresi? Harem-i Şerif…
 
“Kös” yani büyük davul, saltanat alametlerindendir. Konya’daki Anadolu Selçuklu Sultanı, Bizans ucundaki Osman Bey’e üç şey gönderir: Tuğ, sancak ve tabl, kös. O tarihten itibaren Osmanlı beyliği teşekkül etmiş sayılır. Osman Bey her gün ikindiden sonra kös çaldırır. Daha sonra bu mehter növbetine dönüşür.
“Muhammed’in kösü”nün yerini kesin olarak “Suud’un borusu” alacak!
Artık Harem’de kat’i olarak Suud’un borusu ötecek!
 
Zaten haccı ve Harem’deki ibadetleri kendi anlayışlarına göre icra ettiriyorlar.
Çevre tanzimini tamamlayınca, muhteva tamamlanacak…
Suud yapılaşması başlayıncaya kadar Mekke Kâbe’yi, Kâbe de Mekke’yi görüyordu. Şimdi Mekke Kâbe’ye hasret, Kâbe de Mekke’ye.
Kâbe’yi beynelmilel sermayenin Hilton başta olmak üzere otelleri en yakından görüyor, hem de hepsi ona tepeden bakıyor.
 
Bundan sonra da böyle olacak. Eğer bu sakil zihniyet terk edilmezse.
Osmanlı kemerleri mimaride tabiî olanı işaret ediyordu. Onu sürdüren bir yaklaşım çözüm sağlayabilirdi. Şehri mimari varlığı ile korumak, artan hacı sayısına göre büyük otelleri uzağa yapmak, yer altı hattı ile (metro) hacıları Harem’e taşımak…
Bugünkü sistem Mekke’yi oteller şehri yapıyor. Harem’e en yakın oteller en lüks olanlar. Başta kıralın Tower’i!
 
Kıralın binası  “Melik Abdülaziz” adını taşıyan en büyük kapının karşısında. Bu kapı eskiden “Darüsselâm” kapısı imiş. Melik Abdülaziz vakfı binası –ki alt katları alışveriş merkezi, içi hamburger, pizza vb. dükkânları ile dolu (bir de simitçi var!)- bir müddet sonra Harem’den sayılırsa, çok fazla şaşırmamak lâzımdır!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi