İsrail’e kıyamıyorlar!
Türkiye savunma amaçlı olarak NATO’dan Patriot bataryaları talep ettiğinde İran cephesi öyle bir gürültü kopardı ki, İsrail’in Suriye’ye vurması sırasında bile bu kadar vaveyla koparmadılar. İsrail’in vurması karşısında bile bunun onda biri kadar feryat etmediler! Neden acaba? İran Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, İran’a karşı muhtemel saldırıda ilk önce Türkiye’deki hedefleri vuracaklarını söylemişti. İran tarihi olarak Türkiye meselesinde fazlasıyla takıntılı. Bundan dolayı da ilk reflekste ağzındaki baklayı çıkartıyor. Yüreğini soğutmak için gönlünde beslediği düşmanlığı açığa ve dışa vuruyor. İsrail konusunda ise topu taca atıyorlar. Bu yöndeki özürleri kabahatlerinden büyük. Son günlerde Nejad tarafından yolsuzlukla itham edilen Larijani ailesinden Meclis Başkanı Ail Larijani İsrail saldırısına öyle bir tepki gösterdi ki ancak Acem refleksiyle açıklanabilir! Ali Larijani İsrail saldırısını değerlendirirken yine Baasçı ortaklarını kolladı ve şunları söyledi: “Suriye ordusu muhaliflerle boğuştuğu için İsrail saldırısına cevap veremedi. Eğer Suriye ve Lübnan cevap verecek olsa İsrail komaya girer…” Demek ki İsrail’e karşılık vermekten öte ve önce, halkı öldürmek gibi daha mühim işleri varmış. Elleri kanda olduğundan dolayı İsrail’e cevap veremiyorlar! Kaşınmış İsrail’i niye Suriye rejimi ile Hizbullah hizaya ve ötesinde komaya sokmuyorlar? Fırsat ayaklarına gelmişken bunu niye tepiyorlar? Üstelik Beşşar cevap imkanlarının olduğunu da söyledi. Hadi öyleyse? Hem neden Ali Larijani kaçamak bir biçimde Lübnan ve Suriye diyor? Hizbullah demiyor? Lübnan Hizbullah ve Hizbullah Lübnan demek midir? Keza kendilerini neden istisna ediyor? İran olarak ellerini taşın altına niçin koymuyorlar? İsrail’i mi hafif görüyorlar yoksa kendilerini mi riske atmak istemiyorlar? Artık İran ve İranlı yetkililer kabak tadı verdi. Foyaları iyice ortaya çıktı. Onların işleri İsrail’le değil, İslam alemiyle. 8 yıl Irak’la savaşanlar sekiz gün bile İsrail’le savaşmayı göze alamıyor.
•
İngiliz Sunday Times Gazetesi’nde yayınlanan bir haberde, İsrail ordusunun Suriye sınırına, tampon bölge kurmak için hazırlık yaptığı bilgisine yer verildi. Gazete, İsrail ordusunun tampon bölge kurarak Suriye’deki Beşar Esad rejimini devirmeye çalışan muhaliflere karşı sınırlarının güvenliğini artıracağını yazdı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2012’de 75 kilometrelik Suriye sınırından gelebilecek tehditlere karşı gerekli hazırlıkların yapılması için orduya talimat verdiğini duyurmuştu. Ordunun bu talimat çerçevesinde Suriye’ye tampon bölge kurmak için hazırladığı planları Netanyahu’ya sunduğu öğrenildi. Güvenli bölgenin 1985-2000 yılları arasında Lübnan sınırında uygulanan örneği esas alacağı ifade ediliyor. Askeri planlamayı yapanlara yakın olduğu iddia edilen bir kişi gelişmenin son perdesini aktarıyor: “Belki de Esat rejimi devrilmek üzereyken (ki Ehud Barak, Esat’ın günlerinin sayılı olduğunu tekrarladı) İsrail sınırlarını savunmak üzere hazırladığımız planı başbakana arzettik.” Gazeteye konuşan askeri bir yetkili de “Eskiden Şam’da güçlü bir adamın olduğunu biliyorduk ama artık durum böyle değil. Tampon bölge kurmazsak İsrail’e yönelik roket saldırıları günlük hadiselere dönüşür” değerlendirmesinde bulundu. Esat’tan değil Esat’ın gitmesinden korkuyorlar. Bu değerlendirme Beşşar Esat’ın ‘İsrail’in kralı’ yorumlarını da akla getiriyor. Haaretz yazarlarından Salman Masalha, ‘İsrail’in en tercih ettiği Arap diktatörü Esat’ başlıklı yazısında Esat’ın İsrail’in kralı ve kahramanı olduğunu yazmıştı (http://www.haaretz.com/ print-edition/opinion/israel-s-favorite-arab-dictator-of-all-is-assad-1.352468 ). İsrail’in kahramanı aynı zamanda İran’ın da kahramanı. Bölgenin ve dünyanın jokeri!
•
Salman Masalha’ya göre Esat, İsrail’e karşı direniş edebiyatını seslendirerek rejimi özgürlük ve çoğulculuk veya demokrasi taleplerine karşı garanti altına alıyor. İsrail’e karşı direniş veya edebiyatı bir iktidar oyunu. Lakin halk hareketi ve İsrail’in saldırısına karşı cevap verememekle Esat bu oyun kartını kaybediyor. Nedense Beşşar hem İsrail hem de İran’ın en tercih ettiği diktatör. Halbuki, Kelim Sıddıki ‘Stages of Islamic Revolution/İslam Devriminin Aşamaları’ adlı kitabında İsrail’in çevresindeki rejimleri İsrail’in zırhına benzetmiştir. Bunun en temel direklerinden birisi Suriye rejimi ve Beşşar Esat’tır. Bu zırh olma pozisyonunu dayıoğlu ve Esat’ların kasası Rami Mahluf Suriye’deki olayları takip ederken astımdan dolayı ölen New York Times’ın iki Pulitzer ödüllü ünlü muhabiri Anthony Şadid’e anlatmıştı. İsrail’li general Amus Gilad da bir değil iki defa ‘Esat’ın gitmesi İsrail’in sonunu hazırlar, getirir’ demiştir. Genelde İslam tarihi ve özelde Müslüman Kardeşler tarihiyle ilgilenen İsrailli yazar Ehud Rosen, İsrail’in civarında Müslüman Kardeşler hareketinin iktidara gelmesiyle İsrail’in yok olacağını ve zevale ereceğini söylemektedir. Zira, Esat gibi rejimler İsrail için ne ontolojik ne de ideolojik düzeyde düşmandırlar. Belki zaman zaman siyaseten anlaşmazlıkları olabilir. Onların düşmanlığına ‘pragmatik düşmanlık’ da denebilir. Yani kazandıran düşmanlık! Onların gölgesinde İsrail tatmadığı huzuru tatmıştır. Şimdi o tatlı huzuru kaçırmanın telaşını yaşıyor. Bunun için de Golan sınırlarına güvenlik suru dikmekten dem vuruyor. Son olarak da sınır ötesinde tampon bölge kurmaktan bahsediyor. Zira artık Esat’ın sağladığı güvenin yerinde yeller esiyor
(http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/2012/03/27/146703.html ).
(http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/2012/03/27/146703.html ).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.