Siz imza attınız mı?
Memur-Sen, “Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon İmza Kampanyası” başlattı.. Ben Aksaray’da imzaladım. Ya siz!
Aslında, bu konuda hattı müdafaa değil, sathı müdafaa etmeliyiz. Satıh ise bütün insan hakları ve hukuk devletidir! Tek başına başörtüsü değil, bu ülkede herkes inandığı gibi yaşamalı ve düşündüğünü özgürce ifade edebilmeli.. Bu hak herkes için olmalı.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz.. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi, bizim önerimiz olmamalıdır..
Twitterde onlarca grub kendisi için hak talep ediyor. Hak mücadelesi bu seviyeye indirgenmemeli.. “Gemisini kurtaran kaptan” anlayışı terk edilmeli. Benim sorunum çözülsün de, gerisi ne olursa olsun anlayışı çare değil. Kıt kaynakları doğru kullanmak zorundayız.. İşçinin hakkı sözkonusu ise patron da onu savunmalı. Patronun hakkı sözkonusu ise işçi de patronun hakkını savunmalı.. Erkekler de kadının hakkını, kadınlar da erkeğin hakkını savunmalı.
Hak savunusu böyle olur.. Bu iş bir çıkar ve rekabet konusu olamaz. Olmamalı..
Benim binbir güçlükle elde ettiğim bir hak, diğer bütün insanlar için de baht kaynağı olmalı..
Yarın zekatımızı matrahtan düşmek için de MÜSİAD mı imza kampanyası düzenlemeli?.. “Topyekun bir hak ve hukuk mücadelesi” başlatmalıyız..
Ben, aslında bazı şeylerin yasa konusu yapılmasına karşı biriyim. Yasayla verilen haklar, yasayla geri alınabilir.. Yasayla verdiğiniz haklar bürokrasinin yorum ve denetimine tabidir. Onların tasarruf alanına giren bir alanda bu haklarınızı kullanabilirsiniz.
Bazı şeyler kayıtsız ve şartsız kabul edilmelidir.. Her şeyi yasayla ilişkilendirmek doğru bir yaklaşım değil. Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o kadar çok bürokrasi vardır demektir.. Bir ülkede ne kadar bürokrasi varsa, özgürlükler o kadar azdır demektir..
Onun için her şeyin anayasa, yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmesi son derece sakıncalı bir çabadır. Bu anlamda anayasada değiştirmek istediğiniz maddeyi değiştirin, değiştiremediğiniz maddeyi anayasaya yazmayın, yasayla çözüm sorunu, nitelikli çoğunluk şartı getirin olsun bitsin. Toplumsal bir mutabakat, siyasi iradeye dönüştüğünde o zaman çözersiniz o sorunu..
Zaten değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen bir anayasa yapmayacağız inşallah bu sefer..
İnanç özgürlüğüne ilişkin sorunlar defakto olarak çözülmeli. Kültürel haklar konusu da öyle. Anadilde eğitim filan anayasaya girmemeli..
Aslında her şeyi konuşabilmeliyiz. Ülkenin adını bile. TÜRKİYA kelimesi bizim değil, batılıların kurdukları düzenin kavramsallaştırdığı bir isimlendirme bu. AlmanYA, İtalYA, RusYA, LibYA, SuriYA, TürkiYA.. Başlangıçta TürkiYA diye telaffuz ediliyordu.. AvusturalYA, RomanYA.. “Türki” tanımı son olarak Lozan’da ortaya çıktı. Bu halk kendine böyle bir isim vermedi. Batılıların Osmanlıyı parçalamak için ulus devlet yapılanmasında kullandığı bir sıfattı bu! “Anasırı İslamiye”ye “Türki” dediler. Al sana TÜRKİYA! Suriye de Asurlardan mülhem. Biladı Şam, oldu Suriye.. Bu ülkelerin sınırlarını, rejimlerini, iktidarlarını, isimlerini, hukuk düzenlerini, ordusunu, istihbaratını bu yapı tayin etti, bugüne kadar.. Dersim nasıl Tunceli oldu ise, Seyhan nasıl Adanüs adına Adana oldu ise, Mamuratül aziz, Elazığ oldu ise, işte öyle oldu! Daha yüzlerce örnek, “40 yıllık YANİ, nasıl KANİ”oldu ise. Bu “YA” takısı batıdaki “..NİA”dan alınma. Virginia’yı biz VirjinYA diye aktardık Türkçe’ye..
Peki bu konuda hiç mi yasa olmamalı.. Evet olmamalı. Sadece “temel hak ve hürriyetlere ilişkin hak ihlallerinde, şikayete bağlı olarak, ihlali yapan kişi ya da kurum hakkında idari, cezai ve hukuki yaptırım şartı” getirilmeli.
VirjinYA anayasası toplam 2 A4 sayfası kadar bir şey. İnanç özgürlüğü “Devlete sadakatım, Tanrıya sadakatımın teminatıdır” şeklinde özetlenir.
Temel hak ve hürriyetler, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelidir.. “Kayıtsız – şartsız, “doğuştan”, “dokunulmaz” haklardır. Onu tanımlayamazsınız.
Başörtüsü gibi konuların yasayla güvence ve koruma altına alınması, “Atatürk’ü koruma kanunu”na benzer benim anlayışıma göre.. O yanlışa düşmememiz gerek..
Evet, bu girişimi, bu duygu ve düşüncelerle destekliyorum. Özellikle de, bu duyarlılığın canlı tutulması adına, imza kampanyasını, sonucundan bağımsız olarak ayrıca önemli buluyorum..
Memur-Sen keşke bu eylemden sonra, “Bürokratik oligarşi”, “Bürokrasinin azaltılması ve bürokrasinin küçültülmesi, saygınlığının artırılması”, “Bürokraside rüşvet ve torpil”, ile ilgili de bir kampanya başlatsa nasıl olur? Okullar ve hastahaneler, belediyelere, vakıf ve kooperatiflere devredilse mesela. Bu da en az başkanlık sistemi ve yerinden yönetim kadar önemli aslında..
Sizin yerinizde olsam, hemen gider imzalardım. 10 Milyon imza hedeflenmiş, sayı 7 milyona ulaşmış.. Hadi, eşinize-dostunuza, çalışanınıza, akrabanıza, komşunuza haber verin.. Bu arada Suriye’ye yardımı, yetimleri de unutmayın. Siz başkalarına yardım edin ki, Allah da size yardım etsin.. Bu arada, bu kampanya, siyasi partiler ve demokrasiden bahseden, af için lobi yapmaya çalışan çevreler için de bir samimiyet testi ve özür vesilesi olacaktır!
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.