Yazarlıkta sadakat sahibi bir isim: Sadık Albayrak
Sadık Albayrak 70’i devirmiş… (15 Şubat 1942-) Allah uzun ömürler versin…
Onu son gördüğümde yaşını en fazla 50 tahmin etmiştim. Bir yıl bile ilâve edilemeyecek bir görünüş ve dinamizm içindeydi çünkü…
Bir zamandır gazetelerde yazmıyor. Yarım asırlık yazarlık geçmişi var. 1970’lerde Babıâlide Sabah’tan başlayarak birçok dergi ve gazetede yazdı ama onun asıl belâlısı meşhur Millî Gazete idi.
Trabzon delikanlısı; imam hatip, Yüksek İslâm, genç yaşta vaızlık, cemiyetçilik ve nihayet yazarlık…
Fikri zikri bir, sözünü sakınmaz…Trabzon’un inişli çıkışlı sokaklarında yürür gibi, dağlarında seker gibi yazar. Bu yüzden de başı dertten kurtulmaz. Profesyonel yazarlık macerası da böyle başlıyor: Diyanetin Şer’iye Sicilleri Arşivi’nde çalışırken, yazılarından ötürü memuriyetine son verildi!
Türkiye Yazarlar Birliği yeni kurulmuştu. İlk protesto metni Sadık Albayrak için kaleme alındı. (18 Kasım 1978)
Böylece yazarlık macerası yeni bir dönemece girdi. Dönülmez bir akşamın ufkundaydı ve artık geçimini kalemiyle kazanacaktı. Tabiatıyla mahkemelerin müdavimi oldu, adliye koridorlarında zaman tüketti, hapis cezaları aldı. Fikir suçlusu olarak 12 Eylül darbesinden sonra cezaevi ile tanıştı. Hem de Silivri Cezaevi!
Gazetecilik bâki kalmakla beraber, siyasetle de haşır neşir oldu. Siyasetde makus talihini bir türlü yenemedi.
Belki de asıl darbeyi siyasetten yedi.
Sadık Albayrak, yakın tarihimizi birinci el kaynaklarla takip eden, birçok vesikayı okuyucuya doğrudan aktaran bir yazar olarak kütüphane dolusu kitap yayınladı. İskilipli Âtıf hoca dahil, mazlumlar ve mağdurların birçoğunu ilk onun kaleminden tanıdık. İslâmcılıkla ilgili çalışan herkes onun kitaplarını okumak zorunda. Ya da daha uzun bir yolu kat etmeye razı olmalı.
Fiili siyasetle uğraşmıyor ama, siyasetten ötürü gazetelerde yazamıyor. Malûm gayet hassas bir “hısımlık” durumu var. En olgun zamanında onun kalemini bağlaması fikir sahipleri için gerçek manasıyla “kayıp”.
Fakat “asûde bir hayat ile Sadık Albayrak bir araya gelebilir mi?
Bunu denemeye –mecburen- razı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat, Ziya Paşamızın ifadesiyle “meydana düşen kurtulmaz seng-i kazadan!”
Nitekim onunla sondan bir önceki görüşmemiz TYB İstanbul şubesinin genel kurulunda oldu. Hoş sohbet ettik, hasret giderdik. Öylece de ayrıldık.
Ertesi gün bütün polisiye haber basınının telefonlarını cevaplamak zorunda kaldık. Sadık Bey’in başına bir şeyler gelmişti. Fakat biz bunun şahitlerinden değildik ve hatta bilgi sahibi de değildik…
Bir süre sonra, bir daha karşılaştık. O acayip polisiye vak’ayı kendisinden dinledik.
O vartayı sadece bir yazar olarak, gazeteci olarak, vatandaş Sadık Albayrak olarak atlatmaya çalışmış, ama kolunun kırılmasını önleyememişti…
“Âsûde hayat” mı dediniz azizim?
İsminiz Sadık Albayrak’sa bu mümkün mü?
Kitap hattı:
Vefatının 100. yılında Ahmet Midhat Efendi Armağanı.
Geçen sene, 28 Aralık 2012 Ahmet Midhat Efendi’nin vefatının 100. yılı idi. Tahmin edilebileceği gibi, büyük bir değerimizi hatırlatacak çok fazla bir şey yapılmadı. Edebiyat tarihimizin, basın tarihimizin, fikir ve ilim tarihimizin bu muhteşem simasını 100. yılında unutmayan değerli yazarımız Mustafa Miyasoğlu oldu. Onun gayretleri sayesinde kitaplar yayınlandı, sempozyumlar yapıldı. “Ahmet Mithat Efendi Armağanı“ da böyle bir toplantının kitaplaştırılması sonucu ortaya çıkmış. Beykoz Belediyesi’nin böyle bir toplantı ve kitap için verdiği destek, her türlü takdirin üstünde. Tabii aynı zamanda değerli belediye başkanı Yücel Çelikbilek gerçek bir Beykoz hemşehrisi olan Midhat Efendi için yakışanı yapmış. Bütün belediyelerimize örnek olmasını dileriz.
Kitapta, sağlığında “Hace-i evvel ve “Efendi baba” olarak anılan Midhat Efendi ile ilgili Vahab Akbaş, Yavuz Demir, Yakup Çelik, Huyla-Mustafa Argunşah, Alim Gür, Erdoğan Erbay, Faruk Harman, Necmeddin Turinay, Ramazan Kaplan, Ali Seçkin, Şahin Uğurel, Orhan Okay, Alim Kahraman ve Mehmet Doğanay gibi değerli yazar ve ilim adamlarının yazıları yer alıyor. Yine geçen senenin mahsulü bir kitap daha elimizde: Ahmet Midhat Efendi ve Felatun Bey ile Rakım Efendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Başkanlığı Kültür müdürlüğü yayını bu kitap da Mustafa Miyasoğlu’nun ilgi ve emeğinin mahsulü. Teşekkürler, aziz Mustafa Miyasoğlu! Sağ ol, var ol.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.