Sevgi Günleri 14 Şubat “Sevgililer Günü”…
Bazıları buna “Hıncal Uluç Günü” de diyor, zira o getirdi teey Avrupalardan, Türkiye’ye, çok lâzımmış gibi...
Kimse kızmasın, küsmesin, ama buram buram Hıristiyanlık kokan, Hıristiyanlara özgü bir gündür bu.
Hikâyesine bakarsanız bunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Kökeni, Roma Katolik Kilisesi’nin inanışına dayanır. Aziz Valentin’e adanmış dini bir bayram olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü” (St. Valentine’s Day) olarak da bilinir. “Valentine” kelimesi, Batı kültüründe “hoşlanılan, sevilen kişi=sevgili” anlamlarında da kullanılır.
Böyle bir günü neden getirdiler dersiniz?
Niyetlerde Hıristiyanlık propagandası yapma niyeti yatmasa bile, “hediyeleşme”yi mecburiyete dönüştüren içeriğiyle, “sevgi” ve “aşk” gibi iki “mübarek” kavramı maddileştirdiği gerçeğini nasıl görmezden gelelim?
Bu kavramlar “mübarek”tir, çünkü sevginin kaynağı Allah’tır; en büyük “sevgili” de O’dur: Her an O’nunlayız…
Sonra Peygamber-i Âlişan: Sevgi merkezli hayatın örneği ve önderi…
Allah’ın “habibim” (sevgilim) dediği insan.
Diğer peygamberler, Âli Beyt, ashab ve gönül sultanları…
Evliya Çelebi, uzun, yorucu ve meçhul yolculuğuna, “Şefaat ya Resulallah” diye çıkmadı mı?..
Bir aşkın izinde yürüyüp diyar diyar dolaşması ne ilginçtir.
Ona kalsa, “Seyahat ya Resulallah” diyecekmiş, ama ağzından “Şefaat ya Resulüllah” çıkmış. Sizce bu “tasarruf” mu, yoksa “tesadüf” mü?
Bence Resulüllah’ın bir tasarrufu: Çünkü Evliya, “hikmet” arıyordu. Seyahat, şefaatin arkasından geldi. Bir nevi Peygamber aşkına yollara düştü.
Görüleceği üzere, Müslümanın hayatında o kadar derin sevgiler ve öylesine çok “sevgili” var ki, mütefekkir Müslüman, her anını bir “sevgi yumağı” içinde yaşayabilir…
Bunun için ne Aziz Valentin’e ihtiyacı vardır, ne de “Sevgililer Günü”ne… “Bilinç” düzeyinde yaşaması yeterli…
Yani bizim inancımızda ve töremizde bir bakıma her gün “sevgi” ve “sevgili” günüdür.
Üstelik bu tür sevgiler hem çağlar üstü, hem de asırlar ötesidir; kısıtsız ve sınırsız…
Sanırım bu olamadığı için, insanlar kendilerine “fani” sevgiler arıyor: İçlerinde büyüyen boşluğu “başarı”, “servet”, “şöhret”, “para” ve “güç”le doldurmaya çalışıyorlar. Ötesini de Hıristiyanlık orijinli ve “hediye” (madde=kapitalizm) merkezli “Sevgililer Günü” dolduruyor.
“Sevgililer Günü” denen günde bazı çiftlerin kıran kırana “hediye savaşı” vermeleri belki de bu yüzdendir.
Savaş kaçınılmaz: Çünkü işin içine “madde” girmiş ve sevginin kalitesini hediyenin kalitesine paralel olmaya başlamış…
“Gözündeki değerim bu kadarcık mı?” şeklinde soruların ardı arkası gelmiyor.
Kimse de, “Sana duyduğum aşkı ifade etmeye yetecek değerde bir hediye bulamadım” demiyor.
Bir gün daha kem-kümlerle geçiyor…
Aslında kimse böyle bir günün gerekliliğine inanmıyor.
Çünkü “kökü dışarıda”!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.