Aslını inkâr eden “haramzâde”dir!
Ey kendilerini “Kemalist Gençlik” olarak tanımlayıp, yazdıklarıma itiraz eden grubun mensupları! Diyorsunuz ki: “Osmanlı padişahları zalimdi, gaddardı, zevk ve eğlence düşkünüydü, lüks içinde yaşıyorlardı, bu yüzden Osmanlı benim ecdadım olamaz…”
Peki sizin ecdadınız kim?.. Gökten zembille inmediğinize göre, bir geçmişiniz olmalı. O geçmişinizde kimler var?
“Atatürk var, İsmet Paşa var, cumhuriyeti kuranlar var, ” mı diyorsunuz?.. Ecdat olarak size birkaç kişi yetiyor, tarih olarak da yüz yıla bile varmayan bir geçmişle yetinebiliyor musunuz?
Yetti ve yetindiniz diyelim, o zaman soru şu: Övündüğünüz kişilere de lütfen aynı gözle bir kerecik bakar mısınız?..
Millet yiyecek bir dilim ekmek bulamazken, Ankara’daki yöneticilerin ihtişamlı salonlarda balodan baloya koştuklarını…
Jandarma ve tahsildar baskısı altında toplanan vergilerin (parası olmayanın koyunu, danası ahırdan alınıp götürülürdü) üst düzey yöneticilere bol keseden ikram edildiğini…
En müsrif Padişah’ın (Sultan Abdülmecid) bile “fazla masraf oluyor” diye kullanmadığı Saray Yatı “Ertuğrul”un ıskartaya çıkarılıp yerine dünyanın en büyük, en lüks yatı “Savarona”nın satın alındığını…
Atatürk’ün, kendi döneminde dünyanın en zengin insanları arasında sayıldığını, maaşının bugünkü Cumhurbaşkanı maaşından kat kat fazla olduktan başka, toplam yıllık gelirine hiçbir Osmanlı padişahının ulaşamadığını…
Hint Müslümanlarının ekmeklerinden keserek İstiklal Mücadelesi’nde kullanılmak üzere gönderdikleri para ile İş Bankası’nın kurulduğunu, bu hisselerin hâlen CHP’nin kontrolünde bulunduğunu…
Çankaya Köşkü’nde cereyan eden kadın rekabetinin Harem’e taş çıkartacak kadar girift olduğunu…
Latife Hanım ile Fikriye Hanım arasında cereyan eden “güç mücadelesi”nin Fikriye Hanım’ın ensesinden vurularak öldürülmesine kadar sürdüğünü, cinayete “intihar” süsü verildiğini ve açıklamanın bu şekilde yapıldığını, ancak bu cinayetin hâlâ “fail-i meçhul” olduğunu…
Bilmiyor musunuz? Muhtemelen bilmiyorsunuzdur, zira o dönemi irdelemek yasak, yalnızca övmek ve yüceltmek serbesttir.
“Padişahlar şöyle, padişahlar böyle”…
Ama hangi padişahlar?..
36 padişahımız var. Hepsi mi “kötü”?.. Hepsi mi “zalim”?.. Hepsi mi “uygunsuz”?.. Hepsi mi “müsrif” ve “zevk-safa düşkünü”?
Hiç mi güzel bir şey yapmadılar? Selimiye’yi, Süleymaniye’yi, Sultanahmed’i siz mi yaptınız, atanız mı yaptı?
“Onlar ecdadım değil” dediğiniz anda, bu inkâr sizi doğal olarak Selimiye’yi, Süleymaniye’yi de inkâra götürür. O zaman bu eserleri hangi yüzle turistlere gösterip övüneceksiniz.
Cumhuriyet her yerde var (Çin’de bile: Halk Cumhuriyeti” diyorlar) çocuklar, ama Selimiye, Süleymaniye, Sultanahmed her yerde yok, yalnızca Türkiye’de var.
Kuşkusuz 36 padişah içinde “zulüm” anlamına gelebilecek işler yapan da var, “lüks ve ihtişam düşkünü” olan da, Harem’e devletten daha fazla vakit ayıran da…
Yanlışlarını eleştirip doğrularını sahiplenmek “analitik” bir yaklaşımdır, ama siz Cumhuriyet döneminin tek parti kesitini tümüyle “temiz”, saltanat dönemini ise tamamen “kirli” ilân ediyorsunuz. Yetmiyor, kalkıp iftira atıyorsunuz.
İngiltere pek çok “zalim”, “kadın düşkünü”, “ihtişam budalası” kral gördü, ama İngilizler “Kraliyet Ailesi”ni hiçbir zaman toptan reddetmedi, kimse kalkıp “Onlar benim ecdadım değil” demedi. Orası hâlâ “Büyük Britanya İmparatorluğu” ve halk hanedana büyük saygı gösterir.
Eleştirin, ama “iftira” atmayın, aşağılamayın; hele de aslınızı inkâr etmeyin ki, “haramzâde” sınıfına girmeyin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.