35’inci vilayet
Son günlerde İranlı yetkililer iki dikkat çekici açıklamada bulundu. Bu isimler karar alma mekanizmalarından uzak değiller. Bunlardan ilki, Hamaney’e yakın isimlerden Mehdi Taib’in Suriye’nin İran’ın 35’inci vilayeti olduğuna dair açıklamasıdır. Daha önce de Saddam Hüseyin Kuveyt için benzeri bir iddiada da bulunmuştur. Onun ötesinde Keyhan’ın başında olan ve Hamaney’in danışmanlarından Hüseyin Şeriatmedari de Bahreyn için benzeri ibareler kullanmıştır. Lakin Mehdi Taib’in açıklamasında bir garabet var. Zira, İran 32 vilayetten müteşekkil bir ülke. Dolayısıyla Suriye 33’üncü olması gerekirdi! Öyleyse neden 35’inci? Aralarında gizli bir tasnif olmalı ki 35’inci vilayet olarak değerlendirilmiş! Mehdi Taib’in açıklaması uydurma olmadığına göre öyleyse 32 ile 35 arasındaki açık, başka vilayetlerle doldurulmalı. Mehdi Taib’in açıklamasını değerlendirenler bu açığı şöyle dolduruyorlar: 33’üncü vilayet Hüseyin Şeriatmedari’nin bahsetmiş olduğu Bahreyn olmalı. Bu durumda, 34’üncü vilayetin yeri Irak olarak taayyün ediyor. Mehdi Taib Lübnan’ı nereye koyuyor bilemiyoruz. Suriye’nin mülhakatından mı sayıyor yoksa onu da 36’ıncı vilayet olarak mı değerlendiriyor? Bir gün ağızlarından başka bir bakla çıkarsa onu da öğreniriz.
İkinci açıklama ise Dışişleri Bakan yardımcılarından Abbas Irakçı’nın Kazakistan’da yapılacak 5+1 toplantısında Bahreyn ve Suriye’nin durumunun da pazarlık konusu olabileceğini ve masaya yatırılacağını söylemesidir. Bunun için mi ısrarla toplantının yerini İstanbul’dan Kazakistan’a kaçırmak istediler? Ev sahibi ülkeye ayıp olmasın diye. Nazarlardan uzak kalabilmek için Kazakistan’ı seçmiş olmalılar. Bu gerçekleşmese bile Irakçı, İran adına gönlündekini söylüyor. Ve Abbas Irakçı’nın bu yöndeki konuşması Mehdi Taib’in konuşmasını tamamlıyor. Adamların niyeti Suriye ve Bahreyn’i işgal etmek. Zaten Ürdün’e kaçan eski Suriye Başbakanı Riyad Hicab, Mehdi Taib’in konuşmasına istinaden Suriye’nin İran işgali altında olduğunu ve ülkesini Kasım Süleymani’nin yönettiğini söylemiştir. İranlıların yaptığı ikrar ve itiraftır. Kimseye ve halklara danışmadan Suriye’de olduğu gibi işbirlikçi rejimlerle ülkeleri gizlice işgal edebiliyorlar.
•
Buna mukabil İran’dan nadir de olsa soylu sesler çıkıyor. Bunlardan birisi daha önce bazı yazılarımda konuk ettiğim Sadık Ziba Kelam’dır. Mehdi Taib ve İran’ın İslam dünyası politikalarını yerden yere vurmaktadır. Ali Bulaç’ın zıt kutbunu temsil eden Sadık Ziba Kelam, İran’daki kurulu düzenin hem milliyetçilik hem de mezhepçilik yaptığını söylemektedir. Bu, Abdullah Fehd Nefisi gibilerinin de iştirak ettikleri bir değerlendirmedir. Mehdi Taib, Suriye’nin halkı tarafından zorbalardan geri alınmasını adeta Huzistan (Ahvaz) bölgesinin ellerinden çıkması olarak değerlendirmektedir. Suriye konusunda Ali Bulaç’ın tezlerini paylaşan Mehdi Taib, Suriye’ye bir saldırının Huzistan’a saldırı sayılacağını ileri sürmektedir. Sadık Ziba Kelam soruyor: Gerçekten de Suriye’ye yönelik bir Batı saldırısı ve işgali söz konusu mudur? Yoksa kendi halkı rejimiyle mi çarpışmaktadır? Sadık Ziba Kelam, İran’daki Suriye algısının gerçekle alakası olmadığını yazmaktadır. Ziba, Mehdi Taib’in yalanlarına karşılık şu gerçekleri hatırlatmaktadır: Batılılar rejimin uçak ve füze saldırılarına karşı uçuş yasağı ve güvenli bölge seçeneğine razı olmadıkları gibi muhaliflerin silahlandırılmasına da engel olmaktadır. Yoksa bütün bunlar oldu da sadece Mehdi Taib ve İran mı farkındadır?
•
Sadık Ziba Kelam, Mehdi Taib’in söylemini ve tezlerini çürütmeye devam ediyor ve Suriye’nin direniş cephesinin mühim bir rüknü veya unsuru olduğu tezini de reddediyor. Hizbullah ve İran’ın Suriye rejimine ölümüne sarılmasına mukabil Hamas’ın bu ekseni terk ettiğini ve denklemin dışına çıktığını hatırlatmaktadır. Sadık Ziba Kelam, daha da can alıcı noktaya temas ediyor ve Suriye rejiminin 1973 yılından beri kendi topraklarında Filistinli direnişine müsaade etmediği gibi kendisi de İsrail yönüne tek saçma atmadığını hatırlatıyor. Hama olaylarıyla birlikte Suriye rejiminin katlettiği Suriyeli sayısı 100 binin çok fevkindedir. 2 yıllık devrim sürecinde Suriye rejiminin öldürdüğü Suriyeli sayısı en az 70 bin civarındadır. Keza, 40 yıllık süreçte Suriye rejimi Lübnan ve Suriye’de binlerce Filistinliye katletmiştir. Acaba 1973 yılından beri öldürdüğü İsrailli sayısı kaçtır? 40 yıl içinde Suriye rejimi sadece ve sadece 612 İsrail askeri veya sivili öldürmüştür (Faysal Kasım, el İtticah el Muakis 14 kasım 2011 programı).
Şubat 2013 tarihine kadar devrim sürecinde sadece çocuk düzeyinde öldürdüğü kişi sayısı 4678’dir. Beşşar, Apo’dan daha büyük bebek katilidir. Sadık Ziba Kelam aynı zamanda İran’ın ‘İslami’ rejiminin Suriye’de kendisine katı bir laik ortak edindiğini ve bu ortakla birlikte İslami Müslüman Kardeşler gibi gruplara karşı savaştığını yazmaktadır. (http://all4syria.info/Archive/71703 ).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.