Uzlaşmanın yolu Ulu Cami’den geçer
Hafta sonu Peygamberler, sahabeler, evliyalar ve ulemalar diyarı, Diyarbakır’daydım.
Denilebilir ki; hem Peygamberler hem sahabeler hem evliyalar hem ulemalar diyarı ise terör niye var?
Hah, işte ben de bu sorunun peşine düştüm. İzah etmeye çalışayım.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, “Toplumsal Uzlaşı ve Medya” konulu bir toplantıyı Diyarbakır’da yaptı.
Toplantıya genel ve yerel medyadan ilgili ve yetkililer katıldı ve herkes kendi penceresinden bir çözüm yolu önerdi.
Bizim de barışta tuzumuz bulunsun diye bildiklerimizi ve düşündüklerimizi aktardık.
Ne dedik; Sözün sonunda söyleyeceğimizi baştan söyledik. “Toplumsal uzlaşmanın yolu Ulu Cami’den Geçer” dedik.
……………….
Şimdi; bir insanın annesi ölür yetim olur, babası ölür öksüz olur, ama bir insanın elinden, dilinden, yüreğinden, zihninden, kulağından; dini ve milli değer yargılarını alır ve o kişiyi kimsesizliğe ve kişiliksizliğe terk ederseniz o insan olmaktan çıkar ve ortaya böyle sonuçlar çıkar.
Haa bu söylediklerim sadece bir bölgemiz için değil, bütün Türkiye için geçerli.
Resmi ideolojiyi dayatan malum zihniyet AK Parti iktidarına kadar memleketin canına okumuş ve toplumdaki din birliğini tarumar etmiştir.
Oysa bizim toplumumuz “sünnet toplumudur”, bizim halkımız “Tevhid mayalı” bir halktır.
…………….
Şapka kanunu çıkmadan bir buçuk yıl önce yazılmış bir risale sebebiyle; “yazan, okuyan ve satanların” idam edilmesini kim hangi akıl ve mantıkla izah edebilir?
Öte yandan Güneydoğu’muz başta olmak üzere pek çok şehrimizde din adamları ile dini milli değerlere sahip çıkan her canlıyı suçlu saymanın ülkeye neye mal olduğu meydanda değil mi?
Güneydoğu’nun hangi köyüne gitseniz en az üç ve üzeri molla bulursunuz, yani bulunurdu.
Ne oldu bu kadar insana peki? Kimi idam edildi, kimi faili meçhule gitti, kimi yurdundan yuvasından sürgün edildi, kimisinin evi barkı dağıtıldı ve ailesine zarar verildi.
Bu şartlarda ne bekleniyordu, güllük gülistanlık bir memleket mi? Zulümle abad olmuş bir ülke ve memleket varsa söylensin de bilelim.
………………
Bugün ülkemizin başındaki terör belasının doğum sebeplerinden birisi; insanların kimliksizleştirilmesi ve kişiliksizleştirilmesidir.
Tabi kurtların dumanlı havayı sevmesini de bunların yanına koyduğumuzda ve bu kurtların nasıl bir strateji izleyecekleri, yine malum strateji merkezlerince tespit edildiği düşünüldüğünde fotoğraf net olarak görülebilir.
Evet, istesek de istemesek de milletimizin dininden ve dini değer yargılarından uzaklaşması ve kopması mümkün değil.
Toplumun hangi kesiminden kim; barış ve kardeşlik projesine katkı vermek istiyorsa, halkın dini ve milli değer yargılarını göz önünde bulundurması elzemdir.
En büyük barış ölçüsü dini değer yargılarıdır. Çünkü bu toplumun mayasındaki harç din harcıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.