Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Osmanlı zamanında Türk olmak ayıp mıydı?

Osmanlı zamanında Türk olmak ayıp mıydı?

Ey kendilerini “Kemalist Gençlik” olarak tanımlayıp, Osmanlı tarihine ilişkin olarak yazdıklarıma itiraz eden grubun mensupları! Diyorsunuz ki: “Osmanlı, zamanında Türk olmak ayıp sayılırdı, ümmet toplumu vardı. Türk kimliğini Cumhuriyet yüceltti...”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu mealde konuştuğunu hatırlıyorum. Ama yanlış. Osmanlı Devleti’ni kuranlar ve geliştirenler, “Türklük bilinci”ne sahipti, tabii aynı zamanda “ümmet” olduklarını da ihmal etmiyorlardı. Ki bunların biri “millî”, diğeri “dinî” kimliktir. İkisi bir arada mükemmele ulaşır.

Meşhur Osmanlı tarihçisi ve Şeyhülislamı Hoca Sadeddin Efendi, “Tacü’t Tevarih” isimli eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken, “Türk yiğitleri”, “Zaferleri gölge edinmiş Türk askerleri” gibi ifadeler kullanıyor.

16. Yüzyılın en önemli tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Ali ise “Kühn-ül Ahbar” adlı tarihinde, “seçkin millet, güzel ümmet, Türk milleti” tanımlamaları ile “Türk” kimliğinin altını çiziyor.

17. Yüzyıl tarihçilerinden Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi de eserlerinde “Konstantiniye’yi feth eden Türk’ün oğlu”dan bahsediyor…

Neredeyse tüm saray tarihçileri Osmanlı Hanedanı’nı Oğuz Han’a ve Orta Asya’ya bağlıyorlar. Osmanlıların, Oğuz neslinden ve Kayı Boyu’ndan geldiğini defalarca tekrarlıyorlar.

Fatih Sultan Mehmed, Cem Sultan’dan olan torununa “Oğuz”, II. Bayezid’den olan torununa ise “Korkud” adını veriyor. Sultan II. Abdülhamid’in torunlarından birinin adı, “Ertuğrul”dur (Şair Eşref’ti galiba, “Sultan Abdülhamid’in bir torunu oldu, adını Ertuğrul koydular” dediklerinde, “Biz hanedan bitti derken, onlar yeniden mi başlıyor?” diyen. Malum: Osman Gazi’nin babasının adı “Ertuğrul”du.

Timur Devleti “Türk” olduğunu iddia edince, Sultan II. Murad, Osmanlı Devleti’nin de “Türk Devleti” olduğunu vurgulama gereği duyup, paralara ve topların üzerine Kayı Boyu’nun damgası vurduruyor.

Yine Sultan II. Murad döneminde Türkçe ön plana çıkıyor, Yazıcızade Ali, Oğuzlar’ın ve Türklerin anlatıldığı “Selçukname”yi (İbn Bibi) zamanın Türkçesi’ne çevirmekle kalmıyor, bazı ekleme ve ilavelerle de zenginleştiriyor. Fatih döneminde pek çok dini, edebi, ahlâki, tıbbi, siyasi, sözlük ve ansiklopedik eserler Türkçe’ye tercüme ediliyor.

Devletteki tüm resmi yazışmalar, zaten Türkçedir.

Avrupalılar da Osmanlılara daima “Türk”, Padişah’a “Türk sultanı”, Osmanlı Devleti’ne de “Türkiye” diyor, Avrupa haritalarında Osmanlı Devleti, “Türk İmparatorluğu” olarak gösteriliyor. O kadar ki, Avrupalılar, Müslüman olan birine “Türk oldu” diyorlar. Türklük’le Müslümanlık böylesine özdeşleştiriliyor.

Bazı sadrazamlar “devşirme” olsalar da, üst düzey bürokratların ezici çoğunluğu “Türk”tür. Yönetimin başında ise zaten “Türk oğlu Türk” padişah vardır.

Ama Osmanlı Devleti, asla “ulus devlet” değildir. Çok dinli, çok dilli, çok ırklı bir oluşumdu. Bu yüzden üst düzey yöneticiler “Türkçülük” yapmazlar, ancak “Türklük”lerinden de asla utanmazlar.

Nitekim Kanuni ile “Koca Türk” diye şakalaşan meşhur Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa’ya Kanuni’nin verdiği sert cevap meşhurdur: “Evet Türk’üm, bir diyeceğin mi var?”

Pargalı’nın bu cevap karşısında yerin dibine geçtiğini tahmin edersiniz.

“Cumhuriyet Türk kimliğini yüceltti” diyorsunuz, ama bir milletin yücelmesi, büyüklüğüne paraleldir. Sözle “yücelme” olmaz. Bu nasıl bir “yücelme”dir ki, 1950’ye kadar millet açtır. Ne doğru düzgün sanayi, ne tarım, ne yatırım vardır.

Şiirlerde ve marşlarda yüceldiğimiz doğru, ama gerçekte içimize büzülüp durmuşuz.  
Anlaşıldı mı, ey kendilerini “Kemalist Gençlik” olarak tanımlayıp, Osmanlı tarihine ilişkin olarak yazdıklarıma itiraz eden grubun mensupları!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi