Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İki Devir Arasındaki Üsküp

İki Devir Arasındaki Üsküp

Aslında yazının başlığı, “iki medeniyet arasındaki Üsküp” olacaktı ama iki medeniyetin, birisinin medeniyet olduğu tartışılır.

Hafta sonu İstanbul’dan da önce Osmanlı topraklarına katılan atalarımızın yurdu Üsküp’e gitmek nasip oldu.

Osmanlı medeniyetinin son örnekleri olarak yaşayan Üsküp, hakikaten de Osmanlı’nın; “ne büyük bir insani ve İslami medeniyet” kurduğunu göstermekteydi.
¥
Üsküp’ü ikiye bölen Vardar Nehri’nin bir tarafı eski Üsküp, diğer tarafı yeni Üsküp.
Nehrin Osmanlı kısmını, bugüne kadar ayakta kalabilen Osmanlı mimarisi; “han, hamam, medrese ve camiler” süslerken, yeni kısımını abartısız binbir çeşit ve binbir ebatlarda Büyük İskender ve sülalesinin heykelleri süslemekteydi.
Kimsenin camisine ve heykeline karışacak değilim. Camileri dolaşırken insanlarla iletişim kurabildim ama heykelleri gezerken, kimseyle iletişim kuramadım.
Ayrıca bu meseleye eleştirel de bakıyor değilim. Makedon hükümetinin icraatları beni hiç ırgalamaz.

Evimde değiller, elime bakım değiller. Aşımda değiller, işimde değiller. Kaşlarına lafım yok, gözlerine sözüm yok.
¥
Eee, niye yazıyorsun bunları o zaman? Şunun için yazıyorum.
Makedonların yaşadığı heykeller kısmını gezerken aklıma şu geldi. Onları paylaşmak için bu kadar laf ettim.

Türkiye yaklaşık yetmiş yıl önce, aynen şimdiki Makedonya’nın yaşadıklarını yaşamakta ve yurdun dört bir tarafına; iş ve aş yerine büst ve heykeller göndermekteydi.
Köylerimiz bitlenmiş, sıtmaya yakalanan insanlar ölmekte ve kefen bezi bulamayanlar, cenaze namazı kılınmadan hasırlara sarılarak defnedilmekteydi.

Hal böyleyken devlet bit ilacı bulmak yerine, okumayı yazmayı askerlikte öğrenmiş kişileri, köylere öğretmen olarak gönderirken, heybelerine kitap ve ilaç yerine büst koymaktaydı.

Lastik tekerlekli araç görmeyen kasabalarda, halk okul binasını canını dişine takarak inşa ederken, okulun eğitim, araç ve gereçlerinden önce, bahçeye büst kaidesi yapılmaktaydı.

Tabii bunların hepsi CHP’nin tek parti döneminde icra edilmekteydi.
Atatürk’ün sırtından o dönem zengin olan CHP’liler, uzun yıllar memleketin hem siyasetine hem ekonomisine yön verdiler.

Cumhuriyet balolarına katılacak resmi zevatların muhtereme eşleri için Ankara’da balo elbisesi dikecek terzi bulunamayınca, beylerin smokinleri ve hanımefendilerin elbiseleri, hususi trenle İstanbul’a gönderilip, Beyoğlu’ndaki Rum ve Ermeni terzilere diktirilmekteydi.

Aynı senelerde köylünün Ankara’ya girişi Ulus’tan öte yasaktı.
Kıtlık, hastalık, çaresizlik, üstsüzlük, başsızlık sürerken, Ankara’da Milli Şef ve adamları; “camilerin içine mi, önüne mi büst koyalım” tartışmaları yapmaktaydı.
¥
Üsküp’ün yeni kısmındaki adım başı heykelleri görünce aklımdan bunlar ve daha niceleri geçti.
Oysa Makedonya’nın toplam nüfusu 2 milyon kadar. Heykellere harcanan para ise 80 milyon Euro civarında.

Her neyse, Üsküp’te koca bir Osmanlı medeniyeti ve yetimleri yaşamakta. Üsküp’e ve halkına ilgimiz sürmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi