İnsan hikâyeleri... Yanık-yıkık, kırık-dökük hayatlar!
Dün “kadın”lardan söz ettim... Hem “fuhuş sektörünün sermayesi” olan kadınlardan, hem de “başörtülü” kadınlara “3 maymun taktiği” uygulayan, yani başörtülü kadınların sorunlarını “Görmeyen, duymayan ve konuşmayan” feminist kadınlardan.Bugün, yine Bilecik’te yaşayan “bir kadının hikâyesi”ni aktarmak istiyorum...Ama, ondan da önce, “gündemdeki bir tartışma”ya dikkatinizi çekmek istiyorum... Tartışmanın konusu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in “asgari ücret”le ilgili sözleri...Bakan Faruk Çelik, Habertürk TV’de, “asgari ücret”le ilgili olarak demiş ki;“Asgari ücret 800 lira... Büyük para... Bu parayla geçinilir mi?.. Geçinilir... Nasıl geçinilir?.. Peynir alırsınız, ekmek alırsınız, zeytin alırsınız, geçinirsiniz... Kim istemez asgari ücret 1500-2000 lira olsun?.. Hepimiz isteriz ama dikkatli olunmalı... Ücret artarsa, işsizlik oranı da yükselir.”Bakan Faruk Çelik’in bu sözleri tartışmaya yol açmış... Kimi, “O parayla geçinilir” derken, kimi de, “Bakan o parayla bir hafta geçinsin, razıyım” demiş!..YANAN EVİ KİM YAPACAK?Evet, tartışılan paranın miktarı “800 lira”dır... Geçinilir mi, geçinilmez mi, bilmem.Bildiğim şu ki;“440 lira ile geçinenler var.”Bırakın “440 lira” ile geçinmesini, bir de ona diyorlar ki;“Yanan evini de kendin yap!”Efendim, yazımızın konusu olan adı bende saklı kadın, halen Bilecik’te yaşamaktadır.“Evi yandığı” için, kızının yanında, yani “damadının evinde” oturmaktadır.Konu-komşu der ki;“Sosyal Yardımlaşma Vakfı’na müracaat et de, yanan evini yapmanda sana yardımcı olsunlar!”Kadıncağız Sosyal Yardımlaşma Vakfı’na müracaat edince, derler ki;“Sana yardım yapamayız... Yasaya göre, biz; asgari ücretin üçte biri oranında geliri olanlara yardım yapamıyoruz... Oysa siz, 440 lira tutarında Bağ-Kur emekli maaşı alıyorsunuz!”Sizin anlayacağınız;Kadıncağız, “440 lira” ile geçiniyor ama, “damadının evinde!”Eğer kızı, dolayısıyla damadı olmasaydı, evi yandıktan sonra acaba kime sığınacak, 440 lira ile nasıl geçinecekti?..Komşuları isyanda...Bana telefon açtılar.“Bakanından milletvekiline, muhalefetinden Diyanet’ine kadar bütün kişi ve kurumlar kâh sokakta dövülen kadına, şiddete maruz kalan kadına, tecavüze uğrayan kadına sahip çıkıyorlar da, evi yanan kadına niye sahip çıkmıyorlar?..Biz, asgari ücretin üçte biri kadar geliri olan kadına yardım yapılamayacağına dair karara parmak kaldıran milletvekillerine seslenmek istiyoruz... 440 lirayı onlara verelim... Bakalım; hem geçinip, hem de bir baraka yapabilecekler mi kendilerine?Kocasının şiddetine maruz kalan kadınlar için sığınma evleri yapılıyor, panik butonu alınıyor... Bunların hepsi para...Amaç, kadının yaşamasını sağlamak... Peki, evi yandıktan sonra açıkta kalan kadıncağız, damadının evinde yaşamaya mahkûm mu?.. Yardım edin de, o da kendi evine sığınsın!..Bir kadının yardım görebilmesi için, illâ şiddet mi görmesi lâzım?”Kadının adını yazmadım... Ama ilgilenen olursa, Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndan ismini öğrenebilirler... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in konuyla ilgileneceğini sanıyorum...İlgilenenlere, şimdiden teşekkürler...ÖĞRETMENDİ, MEMUR OLDU!“Evi yanan kadın”dan sonra, şimdi de “istikbali yakılan” birinden, bir “28 Şubat mağduru”ndan söz etmek istiyorum.Efendim;Mağdurumuzun adı, Şevket Yeni...Herhalde, şu an şok yaşıyordur.Zira, bu yazının yazılacağından haberi yok... Bilgileri, “onu sevenler”den aldım.Şevket Yeni, şu anda Ordu merkezde oturuyor... Kendisi, bir memur.Ama, nasıl memur?..Henüz “28 Şubat Süreci” başlamadan Medine İslâm Üniversitesi’nde okumuş, mezun olmuş ve gelip “İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenliğe” başlamış...Gelin, görün ki;“28 Şubat Süreci”nin başlaması ile birlikte, o günkü YÖK’ümün Başkanı Kemal Gürüz, cuntacı paşaların emrine uyup, birçok öğretmen gibi, Şevket Yeni’nin “diploma denkliği”ni de iptal etmiş... Bu da demekmiş ki; “Sen öğretmenlik yapamazsın!”Önce Endüstri Meslek Lisesi’ne atanmış, daha sonra da İHL’ye geri dönmüş...Ama “öğretmen” olarak değil,“Memur” olarak!..Uzun lâfın kısası;“28 Şubat Darbesi”nden önce “öğretmen” olan Şevket Yeni, şimdi aynı çatı altında “memurluk” yapıyor!..Bu durum da;“Eski öğrencilerini” ve elbette “eşi” ile “çocuklarını” çok üzüyor.Ne dersiniz;Milli Eğitim Bakanlığı, “diplomazede”ler için yeni bir düzenleme yapamaz mı?.. Sayın Nabi Avcı, bu işe de el atarsa, sevinirim.ORDUEVİ’NE GİREMEDİM!Madem “28 Şubat mağduru öğretmen”den söz ettik, o halde “28 Şubat mağduru bir subay”dan söz etmeden geçemeyiz.Adı, Abdülkadir Demirhan...1996’nın Aralık ayındaki YAŞ toplantısında ordudan atılan “YAŞ’zede binbaşı”lardan...Niye atılmış, biliyor musunuz?..İşte bahaneler:“Sakıncalı sağ personel!.. Evine, çağdaş kıyafetten uzak komşular geliyor!.. İmam Hatip Liseleri’nden mezun olanların askeri okullara alınmasını istiyor!.. Mesai saatleri içinde namaz kılıyor... Fethullahçı çizgideki Sızıntı dergisini takip ediyor!.. Çocuklarını cemaat okullarında okutuyor!.. Çağdaş aile görüntüsü vermiyor!”Evet, bunlar atılma gerekçeleri...Aradan 16 yıl geçti ve bildiğiniz gibi, AK Parti Hükümeti, YAŞ’zedelerin hem “itibar”larını iade etti, hem de durumlarını iyileştirdi.Abdülkadir Demirhan da, elbette “nankör” değil... Değişikliğe “teşekkür” ediyor.O halde sıkıntısı ne?..Sıkıntısı şu:“Sakallı olduğum için, kimlik kartı almakta hayli zorlandıysam da, sonunda kimlik kartımı alabildim... Bize verilen kart Akıllı Kart’tır ve her yerde geçerlidir.30 Ocak’ta Eskişehir’e gitmiştim... Etrafı dolaşırken ikinci eşimden olma çocuğum, karnının acıktığını söyledi... Ben de, çocuğumla birlikte Orduevi’ne gittim...Aaa, o da ne?..Kapı-duvar!Sakallı olduğumu görünce, oraya-buraya telefon açtılar, en sonunda bir Binbaşı ile görüştüler ve dediler ki; alamayız!”Abdülkadir Demirhan, durumu Milli Savunma Bakanlığı’na bildirmiş... Bakanlık’tan, “ilgileniyoruz” cevabı gelmiş... Ama, “Orduevi girişi”nde uğradığı muamele, hayli üzmüş kendisini...İsyan ediyor;“O kartı kullanamayacaksam, niye verdiler?.. Madem verdiler, Orduevi’ne niye almıyorlar?”Aidiyeti cihetiyle, durumu Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz ile Genelkurmay’ın dikkatlerine sunuyorum.Haa, bu arada;28 Şubat mağduru “subay” ve “astsubay”ların durumlarını iyileştiren uygulamadan “Uzman Çavuşlar”ın da kapsama alanına alınması yönünde talepler geliyor... Acaba, onların mağduriyetleri de düzeltilemez mi?..Umarım, gereği yapılır.BU DA EPDK’DAN ŞİKÂYET!Bugün aktaracağım son “mağduriyet” mektubunu Konya’dan aldım... Konya’dan yazan Cemil Bağcıoğlu’nun şikâyeti, GAZNET’ten...Özetle diyor ki;“Konya dağıtım bölgesinde doğalgaz dağıtım faaliyetinde bulunmak üzere lisans almış bulunan Gaznet Şehir Doğalgaz Dağıtım A.Ş. (GAZNET) şirketini gelişi güzel keyfi uygulamaları nedeni ile BİMER’e şikayette bulundum.. Şikayetlerim BİMER tarafından Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanlığı’na iletildi, ancak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanlığı; Gaznet firmasının görevini aksatması ve yasal sorumluluğunda olan doğalgaz altyapı çalışmalarının sokağımızda yapılmama gerekçelerini araştırarak, sorumlu firmaya yasal işlem başlatmak yerine, Gaznet firmasının haksız uygulamasına müsaade ederek, keyfi ve kanunsuz uygulamalarını mücbir sebep uygulamaları kapsamına dahil etmek için özverili olarak beni yanıltıcı yazılarla müracaatlarımı sonuçlandırmayıp, firmanın keyfi uygulamalarına destek vermişlerdir.”Şikâyetin özü bu...Ayrıntısı ise şöyle:Cemil Bağcıoğlu’nun şikâyeti üzerine, 14 Aralık 2011’de EPDK’dan cevap gelmiş:“Değerlendirmemiz sonucunda, Karatay, Mengene mahallesi sınırları içinde yer alan Hasoğuz Sokak’ın ilgi(a) yazınıza ekli cadde ve sokak listesinde yer almadığı, bahsi geçen denetim sonucu hazırlanmış raporlar ve imar ve halihazır haritalarında da mücbir sebep kapsamına girmediği görülmüştür.”Cemil Bağcıoğlu itiraz edince, 26 Temmuz 2012’de bir yazı daha gelmiş kendisine;“Söz konusu değerlendirmeler sonucunda, içerisinde Hasoğuz Sokak’ın da yer aldığı listedeki cadde ve sokaklarda su basman kotu olarak tanımlanan yol kırmızı kotlarının oluşmadığı bilgisi yer almaktadır.”Görüyorsunuz ya;İlk yazıda “mücbir sebep kapsamına girmiyor” diyen EPDK, 7.5 ay sonra, bu defa “su basman kotu”nu gerekçe gösteriyor.Cemil Bağcıoğlu yılmıyor. Bu defa Karatay Belediyesi’ne yazıyor ve onlardan “kırmızı kotun oluştuğu” yönünde cevap alıyor.EPDK, 12 Aralık 2012 tarihli cevabi yazıda; “Kırmızı kot oluştuğu... Mücbir sebep halleri nedeni ile gerçekleşemeyen imalatların tamamlanması için süre verilecek olup...” diyor ve Konya Karatay Belediyesi’ne yazı yazıldığını bildiriyor... Cemil Bağcıoğlu, Karatay Belediyesi’ne sorunca da, şu cevabı alıyor: “İlgili kurumun bize herhangi bir başvurusu yoktur.”Tam bir yılan hikâyesi...Cemil Bağcıoğlu, bana yazdığı mektubu şöyle bitiriyor;“Samimi olarak söylüyorum, sokağımıza doğalgaz talebimizden falan vazgeçtik, bu yaşımıza kadar doğalgazla yaşamadık, bir 10 sene daha gelmese de bekleriz... Ancak vatandaşı için fedakârlıktan kaçınmayan, tüm bürokratik engelleri kaldırmak için gece-gündüz koşturan bir Başbakan’ın bürokratları nasıl böyle olabilir?.. Veya bu kurumda bu şekilde davranan insanları denetleyen hiç kimse yok mu?”EPDK Başkanı Hasan Köktaş, bu işe ne der acaba?.. Umarım, başında bulunduğu kurumun “lâkayd” davranışlarına “dur” der.Sözün özü;Ben söyleyeceğimi söyledim..Gerisi, “ilgililere” kalmış...Ne faşisti... Ne Siyonist’i... Köpek bunlar, köpek!Fotoğrafta görülen genç, 22 yaşındaki Ahmed Şakir İştivi adlı “Filistinli bir genç”tir... Bir “protesto gösterisi” sırasında, “İsrailli askerler”den “Saldır Co” talimatı alan köpek, Filistinli gencin kolunu kapar.Geçen yılın Mart ayında meydana gelen olay üzerine açılan soruşturma dosyası, “sıradan bir olay” denilerek kapatılır... Anlayacağınız, “köpek”lerin yaptığı, yanlarına kâr kalır!..Başbakan Tayyip Erdoğan, Viyana’da yaptığı konuşmada, “Faşizm ve Siyonizm’in insanlık suçu kapsamına alınmasını” isterken, az bile söylemiş...Çünkü, “Siyonistin köpekleri”ne de bir ceza düşünülmeli!..