Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yürek Seferi 2013

Yürek Seferi 2013

Tüm zamanlarım dolu dolu geçiyor şükür, ama Mart ayı en yoğun ay; malum: İstiklâl Marşı’nın TBMM’de kabulü (12 Mart) ile Çanakkale Zaferi (18 Mart) bu ayın içinde. Milletimiz ikisine de sahip çıkıyor. Anma ve anlama programları arasında koşturup duruyorum.

Bu çerçevede Doğubayazit’e, Sivas’a, Pamukkale Üniversitesi’ne (Denizli), Güngören’e, Sakarya’ya, Rize’ye, Ardeşen’e, Malatya’ya, Bursa’ya, Zeytinburnu’na (Zeytinburnu Belediyesi’nin organizasyonunda her ay “Tarih Okumaları” başlığı altında programlar yapıyoruz) gittim…

Dün Konya vardı (Bera Otel), bugün Gemlik (Belediye Sosyal Yaşam Merkezi, saat: 20.00), yarın Sakarya (her hafta aynı gün, aynı saatte [18.30] yaptığımız bu programlar, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı binasında gerçekleşiyor), 15 Mart Bozüyük (Grand Çalı Otel, saat: 19.00), 16 Mart Balıkesir/Kepsüt (Belediye Düğün Salonu, saat: 20.00), 17 Mart Bursa Kitap Fuarı (Buttim, saat: 13.00) ve Yalova (Raif Dinçkök Kültür Merkezi, saat: 19.30), 18 Mart Amasya Üniversitesi (Eğitim Fakültesi Kültür Merkezi), 19 Mart Ankara/Keçiören (Estergon Kültür Merkezi Kümbet Katı, saat: 18.30), 20 Mart Kırıkkale Üniversitesi’nde olacağım…

21 Mart Sakarya, 22 Mart Samsun/Canik, 23 Mart İstanbul (Suffe Vakfı), 24 Mart Çerkezköy, 25 Mart Konya, 26 Mart Çekmeköy ve Gebze, 27 Mart Pendik ve Beyoğlu, 28 Mart Sakarya, 29 Mart Esenler, 30 Mart Nazilli (yer ve saatlerini sonradan bildireceğim)…
Halkımızın “doğru tarih”e karşı gösterdiği ilgi müthiş… Ancak bu ilgi, bazılarının iddia ettiği gibi, meşhur ve maruf dizi ile başlayan yapay bir ilgi değil. Bu tarz ilgilenme sadece köşe yazarlarında var: Hayat boyu tarihe duyarsız kalmış eli kalem tutan zevat, dizideki anlatımı kendi yaşam biçimlerine uygun bulmuş olmalıdırlar ki, TV dizisine dört elle sarıldılar…

Yoksa Anadolu insanının tarihe ilgisi her zaman vardı. Bunu en iyi bilenlerden biriyim. Çünkü tam 41 yıldır tarih yaşıyor, tarih yazıyor, tarih konuşuyorum. 41 yıldır salonlar hınca hınç tarih sevdalılarıyla doluyor.

Masa başında ahkâm kesen tüm meslekdaşlarıma Anadolu’ya gitmelerini hararetle tavsiye ediyorum. Gitsinler, Anadolu’yu solusunlar. Anadolu insanının hâlâ tertemiz yüreğiyle buluşup helâlleşsinler: Çürümekten kurtulmanın başka yolu yok…

Küçük merkezler bu tür etkinliklere susamış durumda. Şayet belediyeler salt belediyecilik yerine, biraz da kültür yatırımları yapmazlarsa, insanlar cehaletten dolayı kendilerine, çevreye, şehre, ülkeye, hatta tüm dünyaya zarar verebilirler. Bu sebeple belediyelerin, insanların beyinlerini ve yüreklerini doyurmaya da kaynak ayırmaları gerekiyor.
Bu millet sağlam, bu millet şefkat yürekli, bu milletin mayası has ve hâlâ, her şeye rağmen pir u pak…

Ajandam şimdiden dolduğuna göre, belli ki Nisan ve Mayıs ayları da benzer bir yoğunlukta geçecek. Üstümde, yoğunluğun getirdiği tatlı bir yorgunluk var. Ama çok huzurluyum: Çünkü amacım belli, aracım belli: Amaç, Nemrut ateşinden İbrahimler toplamak…
Müslüman-Türk idrakinin, anavatanına neden “Anadolu” dediğini “Yürek Seferi” adını verdiğim bu koşturmalarım esnasında daha iyi anladım. Çünkü Anadolu müthiş bir değerler manzumesi, bir “ebedi oluş emeli”: Tüm insanî, vicdanî, ahlâkî değerleri ve doğal güzellikleriyle birlikte kendini geleceğe taşımasını bilen bir güzelleme… Aynı zamanda arkeolojik sırlarla birlikte değişik kültür ve medeniyetlerin de zengin bir galerisi...
NOT: Resul Tosun ve Dursun Gürlek dostlarımla birlikte TRT Anadolu kanalında her Pazar saat 22.45’te “Muhabbet Meclisi” isimli programımızda kültür ve tarih sohbetleri yapıyoruz…

Maksat hem kültür tarihimiz üzerine söylenmemiş doğruları söylemek hem de “sohbet” geleneğimizi tekrar hayata katmak… Bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi