Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

12 Mart

12 Mart

1960 darbesinde çocuktum.. 12 Mart’ta MNP davasında mahkum oldum. Yurt dışına kaçmak için İstanbul’a geldim ve Yargıtay’dan karar beklerken gazeteciliğe başladım.. 1974 Affı ile kurtuldum. O günden bu güne kesintisiz sanığım..

O günden bu güne her darbede olayların orta yerindeydim..

12 Eylül’de Erbakan’ın danışmanıydım. Konya mitingini yaşadım. 28 Şubat’ta, Sincan’da düzenlenen Kudüs gecesinin ana konuşmacısı bendim.. Darbelerle geçti ömrüm..
Her darbeden sonra kurulan ara rejim hükümetleri büyük ölçüde Masonlardan oluşurdu. Meclis, partiler, vakıf, dernek, sendika, oda kapatılırdı ama tek Mason örgütleri kapatılmazdı.. Darbelere de, darbecilere de lanet olsun.. Hala davalar sürüyor. Hala etkileri devam ediyor. Hala birileri meydan okumasını sürdürüyor. Hala birileri onların avukatlığına soyunuyor. 12 Mart da geride kaldı..

28 Şubat’ta ne oldu, bu gün üniversitede okuyan gençlerin çoğu bilmiyor..
12 Mart Muhtırası, 12 Mart 1971’de TSK’nın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, KKK Faruk Gürler, DKK Celal Eyiceoğlu ve HKK Muhsin Batur’un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vermesi ile başlayan  askeri müdahalenin adıdır..

O dönemde binlerce kişi ordudan atıldı.. Karanlık, kirli ilişkiler deşifre edildi.. Demokrasiye yine balans ayarı yapılmak istendi..

Kimilerine göre, tarihimizde meydana gelen 4.; başarılı olmuş 2.; ve emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe girişimidir.

12 Mart muhtırası ile TSK içindeki, başında Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun bulunduğu gizli askeri cunta 9 Mart 1971 tarihinde yönetime el koymaya hazırlanıyordu. MİT Ajanı  Mahir Kaynak darbe planını haber verdi ve darbeye adı karışan ve Orgeneral rütbesinden daha düşük rütbeli subaylar  re’sen emekliye sevkedildiler.

Her darbede Kemalistler başı çekti. Her darbe Kemalizm adına yapıldı. Kimi zaman irtica, kimi zaman Komunizm tehlikesi bahane edildi. Ya da terör önce desteklenip, sonra darbe gerekçesi yapıldı.. Her darbenin arkasında, ABD, İngiltere ve İsrail vardı!

Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan sol kadrolar Milli Demokratik Devrim yapmak istiyorlardı. 27 Mayıs Darbesi’ni yapan Millî Birlik Komitesi’nin asıl lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun da bulunduğu “Milli Demokratik Devrimciler”, ulusalcı-devrimci bir kadro hareketi ile  yönetime el koymaya hazırlanıyorlardı.. Harekatın adı “Balyoz harekatı” idi.

İlginçtir, bu plan aslında daha sonraki 12 Eylül’ün Bayrak harekat planına dönüşecek, o plan tekrar 28 Şubat sürecinde Balyoz harekat planı şeklinde önümüze çıkacak ve Ulusalcı söylemler şeklinde bir darbe planı olarak yeniden adından söz ettirecekti..
İsrail Başkonsolosu’nun THKP-C militanları tarafından kaçırılıp öldürülmesinin ardından İstanbul’da yasak yayınların toplanması için ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve tutuklamalar zinciri bir cadı avına döndü ve Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan tutuklandı, TİP ve DİSK kapatıldı..

Erbakan yurt dışına gitti, sonra geldi. MSP kuruldu. CHP-MSP koalisyonu kuruldu.. Ağır Sanayi hamlesi, Kıbrıs harekatı, Haşhaş ekimine ilişkin tartışmalar derken CHP-MSP koalisyonu dağıldı. 1. MC, 2. MC ardından 12 Eylül oldu.

CHP-MSP koalisyonu döneminde MİT ve Askeri istihbarat içinde yeni bir ılımlı Demokratik sol hareket örgütlendi. Bu koalisyonun dağılmasının ardından, MHP’nin yönetime katılması ile bu kez MİT içinde sağ bir yapılanmaya gidildi. Taraflar birbirine karşı örtülü bir savaş ilan etmişlerdi.. Ve olan oldu. Sağ-sol, alevi-sünni kavgaları sonunda 12 Eylül yaşandı.. Aslında 12 Eylül derin devletin örtülü şekilde devam eden iç savaşını bitirme adına yapılan bir müdahale idi. 12 Eylül öncesi hem Kürt meselesi hem de ılımlı İslam konusunda etkileri bu güne kadar süren kararlar alındı..

Dün, CHP ve MHP soğuk savaş döneminin savaşan kanatları idi. Bu gün, Ergenekon ve Balyoz davasında bu iki kanadın, derin devletin avukatlığı konusunda uzlaşmaları dikkat çekici bir konu.

Birileri bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye kalkıyordu.. Bu kanlı ve kirli oyun böylece bir kere daha deşifre olmuş oldu. Bu gün barış sürecini engellemeye çalışanların da bu çevreler olması dikkat çekici..

Sadece ordu değil, Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, Yargı, STK, herkesin işin içinde olduğu, kökü, ülke dışına uzanan derin bir yapıdan söz ediyoruz..

Şimdi darbe ve darbecileri bir kez daha lanetlemek için 27 Mayıs’ı beklememiz gerek. Ardından 12 Eylül’ü bekleyeceğiz.. Affetsek de unutmayalım. Unutursak, bu acıları bir kez daha yaşarız.. Kaldı ki, birileri hala meydan okumaya devam ediyor.
Selam ve dua ile.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi