Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Fuad Arna ve günümüz iddiaları

Fuad Arna ve günümüz iddiaları

Günümüzde yaşadığımız AKP'nin kapatılma dâvası, öte yandan PKK'nın insanlığa ve İslâmlığa ihanetleri sürüp giderken; dedelerinin her birinin Devlet-i Ebedmüddet çizgisi içinde mücadelesi, milliyede göstermiş oldukları kahramanâne gayretlerinden bihabermiş gibi gösterdikleri, yanlış kelimesiyle tavsifi kâfi gelmeyen hareketleri, her çeşit tel'ini hakketmektedir.
öte yandan; Siyonist emperyalizm, ABD ve AB işbirliğinin tek kutuplu dünyada, Ortadoğu'nun dolayısıyla da, 22 islâm devletini sözde demokrasi anlayışı içinde tanzim etmeye soyunduğu bütün çıplaklığı ile gözümüzün önünde arz-ı endam etmektedir.
Müslüman Türk milletini, bin yıllık târihin bu eşsiz müdafiini, alçak İsrail ve kalleş Amerika, emperyalist Avrupa tesirsiz kılabilmek için, başımıza ördükleri belalarla meşgul etmek suretiyle operasyonlarına engel olamamamız ile kayıtlamak istemektedir.
Şeffaflığın bir vasıtası olarak gözüken internet ortamında dolaşan ifadeler, bazen e-mailler yoluyla suçlanma vasıtası da olmaktadır.
Meselâ geçenlerde bir e-mailde, meâlen: "..CIA ve MOSSAD'dan gelen 35 kişilik ajan ekibi, operasyona yönlendirme yapıyor.." ifadesi taşıyor.
Cumhuriyet savcılarımızı elbette böyle bir yönlendirmenin muhatabı olmalarından tenzih ederiz. Bununla birlikte uzun yıllar tâkip ettikleri ve gözaltına aldıkları zanlıların e-maillerini tâkipte gösterdikleri hassasiyeti, yukarıda dezenformasyona açık e-maili, kamuoyu nezdinde ‘acaba’ demeye fırsat vermeyecek şekilde yalanlamaları gerektirmiyor mu? Aşağıya siyaset âlemimizde bir siyaset kahramanının kısa biyografisini alıyorum: "Siyaset adamı, gazeteci ve yazar. Büyük çerkes sürgününde Anadolu'ya sürülen bir Adıge ailesinden ve Türk ordusunda kurmay subay olan Abbas Bey'in oğludur Fuad Arna.
1909 yılında İstanbul'da doğduğunu biliyoruz. Bursa Askeri Lisesi'ni bitirerek Harp Okulu'na 1928'de kayıt oluyor. Fakat o dönemdeki hükümetin ırkçı uygulamalarının bir sonucu olarak alınan bir Bakanlar Kurulu kararı sonucu ‘Türk kökenli olmadığı için’ Harp Okulu'ndan ihracı yapılır. Kaydolduğu Hukuk Fakültesi'ni bitirerek mülkiye mesleğine geçer ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Kaymakam olarak görev yapar. 1946 seçimlerinde, Akçakoca'da Kaymakam iken bağlı bulunduğu Bolu Valiliği'nin, CHP'li adaylarla işbirliği yapılması ve onların kazandırılması yolunda gönderdiği gizli bir genelge üzerine, hükümetin seçimlerde tarafsız kalması gerektiğini ifadeyle gizli genelgeyi de kamuoyuna açıklayarak Kaymakamlıktan istifa etti.
1949'da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Ana Muhalefet Partisi Lideri Celal Bayar'a ‘suikastta bulunacağı’ ihbarıyla tutuklandı, sonra serbest bırakıldı. Ancak bu arada Küçük Bebek'teki evine yapılan baskın ve aramalar sırasında küçük kızı Haniş, bir kriz geçirmiş ve ömür boyu özürlü bırakılmıştı.
İşte bu acı olay o günden bugüne her hatırladığımda içimi kanatır.
“Fuad Arna, Ankara'da 22 Ekim 1962'de genç yaşta vefat etti. Suçlu veya suçsuz, isteriz ki; Hâniş'in akîbeti, hiçbir yavruda tekerrür etmesin.
¥
EMEKLİ YARBAY HİKMET MERT’İN BİR HATIRLATMASI
"1990'lı yılların başında bir tabur komutanı, taburundan bir bölüğü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne gönderiyordu. Taburunu topladı, içtima ettirdi. Tekmil aldı. Güneydoğu'ya gidecek bölük tam teçhizatlıydı.
Kur'an okundu. Ardından selametle gidip dönsünler diye kurban kesildi. Sonra bölük komutanını karşısına çağırdı Yarbay ve dedi ki; “Yüzbaşım, Türk Milletinin bağımsızlığının iki sembolü vardır. Bunlardan birincisi bayrağımız, al bu bayrağı, gittiğin her yerde dalgalandır. İkincisi ezandır. Ezanı temsilen sana bir Kur'an hediye ediyorum, bir de taburun diğer bölüğünde varmış; İmam… Senin bölüğüne verdim. Gittiğin her yerde ezan okut.” İşte o yarbay, atılmaktan emekli olarak kurtuldu, o bölüğe yeni atanmış teğmen ise yüzbaşı iken ordudan ilişiği kesildi.
¥
Muhterem okurlarım; asla unutmayalım ki; vatanseverlik, biz Müslümanların vasf-ı mümeyyizimizdir. Geçtiğimiz asırların bize ecdattan kalmış şimdi ise yâd ellere geçmiş toprakları geri almayı, Enfal Sûresi'nin tefsirinde görebiliyoruz. Ancak bu bize Müslümanların dışında insanların vatan sevgisi olmaz gibi yanlış bir hükme varmamıza sebep olmamalı. Kadının süsü olan saçları, Kartacalı hanımların, gemi halatı yapmak için Anibal'ın donanmasına hediye ettiklerini hatırlatalım.
Fransızların meşhur Verdûn zaferi kumandanı Mareşal Petain'in, 2. Cihan Harbi'nde Almanlara Fransa'nın teslimi sonunda, Wichi hükümetini kurması, harp sonrasında da bu görevi üstlenmek hasebiyle Fransızlarca vatan hâini ilân edilip mahkûm olması, onun vatanseverlikten uzak olduğunu değil, tam tersine o kabih görevi yüklenmenin üzerine düştüğünü idrâk etmesini, vatanseverliğinin kendisine icbar ettiğini düşünüyorum. Yunanlılarca İzmir işgal edildiğinde, Damat Ferit Paşa'nın habere muttali olduğunda düşüp bayılması, elbette sevinçten değil, vatan sevgisine agâh olmasındandı. Sakallı Nurettin Paşa'nın delaletiyle İstanbul Beyoğlu'nda traş olmakta olduğu berber koltuğundan alınarak, İzmit'e kaçırılan ve orada Nurettin Paşa'ya ifadesinden sonra ahalinin önüne çıkarılıp, lincine göz yumulan Ali Kemâl Bey nâmı değer Artin Kemâl, dinî bilgisi pek kesat ise de, durmadan tenkit ettiği M. Kemâl Paşa ve Kuvayı Milliye'nin, Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazandığını öğrendiğinde evinde Mevlid-i Şerif okuttuğu bilinir ve bunun da vatan sevgisi mefhumunun insanın yaradılışında var olduğunu düşündürüyor.
Tasavvufta mezlekei akdem diye bir tâbir vardır. Bunu bulunduğun iyi halden kötüye düşüş diye de yorumlayabilirsin derdi Kaymakam Bey(*). Meselâ, Sevgili Halil Mert kardeşim, Ergenekon ile alakalı aşağıdaki satırlarda bu deyimi tedai ettirdi. Diyor ki Emekli Yarbay Hikmet Bey: "Ergenekon'un arkasında ve derininde kesinlikle yasadışı bir kuruluş olan BçG: Batı çalışma Grubu vardır. Kurucularının bir kısmı ya da tamamı bu organizasyonların kurucusudur veya emir vericisidir. 28 Şubat'ın lokomotiflerinden çevik Bir, masonlarla ilgili olarak bakın ne diyor; "O kadar güzel örgütlenmiş, zamanında hangi konuyu seçeceğini bilen ve pozitif enerji veren bir sivil toplum örgütü ile beraber olmaktan mutluluk duyuyorum" dediğini bizlere haber veriyor. Bakın çevik Bir, gözbebeğimiz TSK'nın en yüksek mevkilerine irtika etmiş birisidir. 40 küsür yıl ordumuzun içinde hizmet vermiş çoluk ve çocuğunu oradan aldığı maaşla yetiştirmiştir. Masonlar gibi kökü dışarıda bir habis cemiyeti methü sena etmesi, elbette bir mezlekei akdemdir. Vatanseverlik herkeste vardır. Fakat vatanı kurtarmak her vatanseverin harcı değildir. Nitekim; bir Paşa'nın, Milli Görüş'ten bâzı zevata yıllar sonra ifade ettiği biz dolduruşa gelmişiz sözü, hakkı teslimdir.
Hele de, Müteveffa Güven Erkaya'nın: 70 tane mezhepçi üst rütbeli subayın katıldığı bir toplantıda bulunanların arasında en kıdemli olması hasebiyle, (Sizlere söylüyorum, Suriye'de olduğu gibi mezhepçi bir anlayışa TSK'yı yâr etmem..) dediği, geçmiş zaman diliminde nice e-maillerle bilgisayarlarda yer aldı. Kimse vatanseverliği kendi inhisarına almasın. Anadolu'nun işgali esnasında Antalya civarında bir kabadayı suç işlemiş ve idâm cezası almış. Hüküm, infaz edileceği sırada işgalci Yunanlı subay gelip, delikanlının aslen Rum olduğunu, dolayısıyla idâm edilemeyeceğini ifade ettiğinde, delikanlı bunları dinlemeyin, ben Türküm, idâm edin diye yalvarması vatanseverliğinin bir tezahürüdür. Mirac Gecesi'nin hayra vesile olmasını temenni ederim.
Fiemanillah.
(*) Merhum Ali Haydarzâde Melih Yuluğ
İrtibat Tel.: 0542 497 03 27


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi