Ne Halin Varsa Gör!
Bugünkü zinalı, ribalı, Kemalli seküler düzeni çok beğenen, İslamî iyi bir düzen sanan Müslümanlara: Size söyleyecek bir sözüm yoktur. Ne haliniz varsa görün derim sadece.
Kemalist devrimlerin başındaki şapka inkılabına teoride sımsıkı bağlı olan, fakat başına şapka geçirmeyip açık baş dolaşan Kemalistlere: Ne yaman bir çelişki içinde olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Acınacak, gülünecek haldesiniz. Ne haliniz varsa görün!
Allı pullu rengarenk sözde tesettürlülere: Böyle tesettür olur mu? Niçin aynaya bakmıyorsunuz? Ya doğru dürüst şer’î tesettüre girin, yahut ne haliniz varsa görün.
Bilmem kaçıncı defa lüks ve ihtişamlı bir umre turistik seyahati yapmış. Zam Zam Tower’da kalmış. Kabeye tepeden bakmış. Leğen gibi bir tabağı açık büfede tepeleme doldurmuş, sonra yarısını yemiş, yarısı çöpe gitmiş… Biliyorum sen nasihat dinlemezsin. Ne halin varsa gör emi.
Toplumlar layık oldukları şekilde idare edilirmiş. Bir toplum kendisini ıslah etmezse iyi ve salih idarecilere kavuşamaz. Bu temel gerçekten bîhaber olanlar boşuna şikayet edip dururlar. Bu ucuz ve kolaycı müştekiler ne halleri varsa görsünler.
Adam hem Müslüman geçiniyor, hem de paraya, mala, servete put gibi tapınıyor. Gönlünden para, mal, servet aşkını çıkartmadıkça onun gerçek Müslüman olması mümkün değildir. Ne hali varsa görsün.
Günde bin kere cemaat, tarikat, dernek, hizip, fırka, grup, sekt diyor ama bir kere bile Ümmet demiyor… Ne hali varsa görsün.
Okulun, fabrikanın, kurumun müdürü var. Arı oğulunun arı beyi var. Karınca kolonisinin kraliçesi var. Askerî birliğin kumandanı, geminin kaptanı, uçağın pilotu var. Katoliklerin Papası, Ortodoksların Patriği, Anglikanların Başpiskopusu, Musevilerin Hahambaşısı, Tibetlilerin Dalay Laması, Masonların Üstad-ı Azamı var. Dünyada sadece Müslümanların başında bir İmam, bir Emîr, bir Halife yok. Bu yokluktan haberi olmayan, bu yokluk kendisini dehşete ve büyük üzüntüye düşürmeyen bir Müslümanı ne yapayım ben. Ne hali varsa görsün.
Bir kere aldanmış, iki üç dört kere aldatılmış, bin kere aldatılmış; yine de uyanmamış, aklını başına toplamamış. Böyle ayakta uyuyan gafile ne halin varsa gör derim.
(İkinci yazı)
Emânet Hainleri
Ahir zamanın yaygın alametlerinden biri emanetlere hıyanet edilmesi olacağına dair muteber ve güvenilir din kitaplarımızda bahisler vardır. Emanetlere riayet etmek, hıyanet etmemek Kur’an’la, Sünnet’le, İcma ile sabit, kesin bir hükümdür.
Dinimiz emanetlerin ehil ve layık olanlara verilmesini emreder.
1. Emanetler nelerdir: Büyük başkanlıklar, küçük başkanlıklar, memuriyetler, makamlar, mevkiler, hizmetler.
2. Başkanlığa talip olmak haramdır.
3. Başkanlığa talip olmadı, matlup oldu. Yani başkaları onun başkan olmasını istediler. Ehliyeti veya liyakati yoksa başkanlığı kabul etmesi yine haramdır.
4. Bozuk toplumlar emanetleri ehil ve layık olanlara veremezler.
5. Bozuk, cahil, ahlaksız toplumlarda bir takım arivistler, ehil olmadıklara makamlara, mevkilere çıkarlar, alkış toplarlar, ünlü ve zengin olurlar. İşlerinin bir kısmını arivistlere veren toplumların iki yakası bir araya gelmez. (Arivist nedir? Türkçesi ikbal avcısıdır. Arivizme Arapça’da vusuliye denir. Arivist kimdir? Bilgisi kültürü, ahlakı, karakteri, kapasitesi, uzmanlığı, kompetansı yeterli değil ama onda yükselmek, baş olmak, temayüz etmek konusunda dehşetli bir hırs var. Her türlü gayrimeşru yola başvurarak yükselir.)
6. Cami imamlıklarının büyük ölçüde namaz kıldırma memurluğu haline gelmesi emanetlere hıyanetin çok belirgin bir örneğidir. İslam’da namaz kıldırma memurluğu diye bir iş ve hizmet olamaz. Zaten her dindar Müslüman beş vakit namaz kılmakla mükelleftir. İmamın asıl vazifesi cami çevresindeki Müslümanlara örnek olmak ve önderlik yapmaktır.
7. Laik rejim ve onun Diyanet İşleri Başkanlığı camilerin mihraplarına, minberlerine, kürsülerine ehliyetli, liyakatli, âlim, fazıl, ahlaklı, faziletli hizmetkârlar koyamıyorsa büyük bir vebal altındadır.
8. Bir İslam toplumunda bütün işler, hizmetler, vazifeler, memuriyetler ehliyetli insanlara verilir.
9. İslami hizmetler sadece para ile başarılı şekilde yapılamaz. Para bir vasıtadır. Hizmeti yapacak insan ehliyetli, liyakatli, vasıflı, güçlü, üstün Müslüman olmazsa paralar çarçur edilir.
10. İslam dini nepotizmi yasak eder. Hiçbir kimsenin ehil olmayan akrabalarını, oğullarını, kızlarını, damatlarını, gelinlerini, kardeşlerini, bacanaklarını, hemşehrilerini, askerlik arkadaşlarını, şahsî dostlarını haksız yere kollamaya salahiyeti yoktur.
11. Çağımızda particiler, cemaat fanatikleri, hizip ve fırka holiganları makamları, mevkileri, masaları hep kendi yandaşlarına, taraftarlarına vermek istiyor; bu ise ülkeyi bozup dejenere ediyor.
12. Ehliyetsizlere iş, memurluk, makam vermek için imtihanlara hile ve fesat karıştıranları bile biliyoruz. Böyle sahtekârlıklar Müslümanların yapacağı işlerden değildir.
13. Bir yere memur alınacak, yüz genç müracaat etmiş. Bunlardan biri de senin ciğerpare oğlundur. Sen sağlam, gerçek, doğru bir Müslümansan onu kayıramazsın. Sınav adalet içinde yapılır. Oğlunun kazanma şansı, diğerleri gibi yüzde birdir. Bu yüz gencin en ehliyetlisi, en layık olanı senin oğlunsa o tayin edilir, değilse o memuriyeti elde edemez.
14. Bir ülkeyi yücelten veya alçaltan, batıran veya çıkartan kurumların başında eğitim gelir. Öğretmenlik işi ehliyeti ve liyakati olanlara verilmelidir. Verilmezse ülke çöker.
15. Milletvekilliği çok önemli bir vazifedir. Müslüman bir ülkede milletvekillerinin yüzde seksen beşinin doğru inançlı, hem İslam’ı bilen hem genel kültür sahibi olan, çok temiz, çok faziletli, halkı temsil etmeye ehliyet ve liyakati olan kimselerden seçilmesi gerekir. Halk kendisine böyle vekiller seçmez ise, başına geleceklerden hiç yakınmasın, sızıldanmasın. Sonradan (Bir zamanlar olduğu gibi) “Hay elim kırılsaydı da bunlara oy veremeseydim…” gibi pişmanlıkların faydası olmaz. Herkes için söylemiyorum, elbette herkes böyle değildir ama adam Meclis’e girebilmek için on milyonlarca lira para harcıyor, dehşetli reklamını yaptırıyor. Milletvekilliği maaşları belli, peki bu adam bu kadar masrafı niçin yapıyor?
16. Öğrencilere dağıtılan burslar da birer emanettir. Ehil olmayan öğrencilere burs vermek emanete hıyanet olur. Şu hususu da üzülerek belirtmek istiyorum: İslami kesimden, sözde dindar bazı öğrenciler beş altı yerden burs alıyorlar. Çevresi, tanıdığı olmayan, çok fakir çocuklarımızın bazısı bir yerden bile burs alamıyor. Bu da bir adaletsizlik, emanete hıyanettir, rezalettir.