Ah Bahçeli ah!
“Daha son sözümüzü söylemedik” dedi, biri onun adına son sözünü söyledi..
Daha ne söyleyecekti, anlaşılmadı.. Söyleyecek fazla bir söz kalmadı da.. Ses tonu da öyle..
Susurluk’u hatırlayın. Bir otomobilde, Çatlı, Kocadağ, Bucak ve bir kadın. Biri Zaza, biri Alevi, biri Sünni, biri de işte öyle bir kadın.. Herkes böyle bir buluşmaya bir anlam verememişti o zaman. Peki şöyle bir buluşmaya ne anlam vereceğiz..
Sanıklar, CHP’li, MHP’li, İşçi Partili, asker, sivil, Kemalist… Müslüman-ateist.. Olmayan yok yani. Şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi, CHP-MHP kardeşliği..
Apo’yu idamdan kurtarmak için o zaman Ecevit-Başbuğ arasında ortak bir karar alınmıştı.. Bugün Kılıçdaroğlu ile Bahçeli, yine bir arada ama bu defa farklı davranıyorlar..
Hani sağ-sol diye bir kavga vardı.. Şimdi ikisi birden nasıl oluyor da, Ergenekon kardeşliğinde / Ergenokonun avukatlığında anlaşabiliyorlar?
İkisi birden Silivri’den Ankara’ya tünel kazmaya çalışıyorlar..
MHP’yi, İP çizgisine savuran derin gerçek neydi aceba!
Bir okurum yazıyor. Bir sorusu var: İlker Başbuğ’un o meşhur basın toplantısında elinde tuttuğunun boru olmadığını söylemişti, hatırlarsanız. İlker Başbuğ bu basın toplantısına; “Şimdi aldığım bir habere göre zırhlı personel taşıyıcımızın geçişi sırasında esnasında patlatılan mayın neticesi 8 askerimiz şehid olmuştur” diye başladı. Bundan takribi 3-4 dakika sonra; Elindeki Law silahını işaret ederek; ‘Yahu korkmayın boş’ diye espriyi patlattı.
Dinleyicilerin arasından M.Ali Birand da vardı. O, ‘Şeytan doldurur paşam’ dedi. Ve salondan kahkahalar yükseldi. Yani bu muhterem hazirun; 8 er’in şehadet haberinin üzerine, 5 dakika bile ciddiyetini, hüznünü koruyamadı. Gazeteci ve Türk Genelkurmay Başkanı karargahda böyle yüksek sesli şakalaşmalarda bir beis görmedi. Bir de, İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanı iken makamında, mesai saati bitiminde (iddiaya göre güvenlik kameraları kapatıldıktan sonra) Anayasa Mahkemesi’nin sevimli ‘!’ azası Osman Paksüt’le ne görüştü?”
Aslında bu ve buna benzer bir sürü soru var daha..
Mesela Muhsin Yazıcıoğlu suikastının öncesi ve sonrasında, hatta o anda bu zevat, olup bitenlerden habersiz miydi sanıyorsunuz.
Hani şu ordudan dindar kimliği yüzünden disiplinsizlik bahanesi ile ihraç edilen kardeşlerimizin tanıklıkları ile çok şey öğrendik. Bu kardeşlerimiz ağır bir bedel ödediler, başörtülüler gibi, İmam-Hatipliler gibi, ama bu süreçte elde ettiğimiz kazanım da az değil..
Sahi, MHP ve Bahçeli, neden Muhsin Yazıcıoğlu suikastının üzerine gitmez? Önemli bir soru!
Şimdi, yeniden üniversitelerde kavga çıkarmak istiyorlar, ama nasıl “Ya Allah, Bismillah, Allahuekber”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” diye slogan atacaklar bilmiyorum.. Ergenekon kardeşliği çerçevesinde CHP ve İP’le birlikte mi eylem yapacaklar.. Kürtlere mi saldıracaklar.. Ama artık samimi ülkücüler de oyunun farkındalar.
Dün bir arkadaşım geldi. 28 Şubat’ta ailece mağduriyete uğrayan biri. Devlet memuru. Eşi-kızları başörtülü olduğu için çok çekmişler.. Bahçeli’ye de, Ergenekonculara da ateş püskürüyorlar.. Müebbet değil, idam geri gelsin diyor; teröre karşı da, Ergenekona karşı da..
Yani kripto ülkücüler dışında ülkücü hareket içindeki birçok kişi de oynanan oyunun farkında.. MHP sanki orduyu “Yeniçeri ocağı”na çevirmek istiyor gibi. CHP işçileri sokağa çekemedi, MHP ülkücüler eliyle aynı şeyi yapmak istiyor sanki! Ama bu defa bu oyuna kimse gelmeyecek.. Oyunun arkasındaki kadro biliniyor zaten. Takdikleri de, hedefleri de belli.
Birilerinin Bahçeli’ye ve arkasındakilere “keskin sirkenin küpüne zarar vereceğini” hatırlatması gerek..
AİHM’nin Balyoz davası ile ilgili olarak yapılan son başvuruyu reddetmesi akabinde, bakalım bunlar ne yapacaklar..
Başbuğ eğer daha fazla direnecek olursa, onun Genelkurmay’daki bazı görüşmeleri ve iktidara karşı komploları ile ilgili başka bilgi, belge ve tanıklar da ortaya çıkabilir, benim çevreden edindiğim izlenim böyle.. Direnirse ben memnun olurum. O zaman daha çok şey öğrenmiş oluruz, bazı derin gerçeklerle ilgili olarak.
Başbuğ kendisi kendini daha iyi bilir.. Öfkeyle kalkan, zararla oturur paşam! Bugün başınıza gelenler, bu iktidarın başınıza bela ettiği işler değil, dünki yediğiniz haltların faturası.. Kızacaksanız, size bu yalana, bu yanlışa itenlere kızın.. Daha çok da kendinize kızın. Sanki bu sonuçta sizin ihtiraslarınızın, aklınızdan daha büyük öfkenizin hiç mi payı yok! Keşke siz başınıza gelenlerden ders çıkarıp, diğer arkadaşlarınıza, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu gibilere akıl verseniz de, aynı akıbeti onlar yaşamasalar. Yokuş aşağı koşar adım gittiğinizin farkında mısınız! Durmak yok, yola devam!
Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.