Öldürenler ve cenazesinde yürüyenler
Rusya ve Suriye rejimleri için en güzel tanım ‘mafya rejimler’ olduğudur. Suriye Milli Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip de Suriye rejimi için aynı değerlendirmeyi yapmaktadır. Rejim mafya olunca mafya yöntemlerine başvuracak ve kullanacaktır. Şam’da en korunaklı bölge olan Mezraa’da merhum Muhammed Said Ramazan el Buti’ye yönelik eylem bu durumda kimin işi olabilir? Mafya yönteminin. Önce öldürürler sonra arkasından yürürler. Nitekim Muhammed Said Ramazan el Buti’nin durumunda da böyle olmuştur. Beşşar Esat olayın hemen arkasından bu işin karanlık güçlerin işi olduğunu söylemiş ve suçu İslami kesimlerin üzerine atmıştır. Lakin Buti’nin nasıl olduğu belli olmayan bir biçimde öldürülmesinden önce Suriye Cumhurbaşkanlığı Tanıtım Bürosunda ölüm ilanı bile yapılmıştır. İkinci olarak, intihar bombacısından söz edilmiştir. Lakin camide hiçbir bomba izine rastlanmamıştır. Buti ve ölenlerin dışında her şey yerli yerinde durmaktadır. Canlıları ortadan kaldırmış lakin yapıya hiçbir zarar vermemiştir. Bu şüphelerden mütevellit olarak Yusuf Karadavi cinayetin uluslar arası bir ekip tarafından incelenmesini istemiştir. Karadavi, Buti’nin vefatıyla alakalı kederlerini dile getirmiş ve eskiden kendisiyle dost olduklarını hatırlatmıştır. Bununla birlikte, öldürülmesini tasvip etmediğini de ifade etmiştir. Nusret Cephesi dahil bütün muhalifler cinayetinden teberri ediyorlar. Dolayısıyla geride tek bir karanlık odak kalıyor. O da mafya rejiminin ta kendisi.
¥
Karadavi cinayette üç kuralın birden ihlal edildiğini söylemiştir. Caminin kundaklanması ki, bunu bir dindarın göze alması veya onaylaması imkan dışıdır. Bunu yapan dindar bir kimse ise ya öfkesine yenilmiş veya cinnet geçirmiş olmalıdır. Bununla birlikte 1990’lı yıllarda Sudan’da Ensar üs Sünne cemaatinin müdavimi olduğu bir camide intihar saldırısı olmuştur. Nadiren de olsa bu tür vakalar olabilmektedir. Lakin ne olursa olsun bunlar reşit bir aklın ürünü olamaz. İkinci olarak, fikri ihtilaf ne kadar büyük olursa olsun yine de bir alimin öldürülmesine cevaz verilmesi de onaylanabilir ve anlaşılabilir bir durum değildir. Üçüncüsü, sadece Buti hedef alınmamış ve camide namaz kılan musalli insanlar da katledilmiştir. Bir kişi için 42 kişi öldürülmüştür. Namaz kılanların öldürülmesi de onaylanabilecek bir durum değildir. Suriye olaylarından sonra ekranlar üzerinden Buti ile Karadavi atışmışlardı. Karşı karşıya gelmişlerdi. Birbirlerine cevap vermişlerdi. İkisinin bakışları 180 derece farklıydı. Buna rağmen Karadavi, Buti’nin öldürülmesinin akabinde, ertesinde cuma hutbesinde meseleyi buna ayırmış ve bu eylemi yapanları kınamış ve cinayetle ilgili doğrudan Esat ve Esat güçlerini suçlamıştır. Karadavi eskiden beri Buti ile dost olduklarını ve fikri ayrılığın bu dostluğu haleldar etmeyeceğini söylemiştir. Merhum Malik Binnebi’nin öncüsü olduğu Cezayir’de yıllık olarak yapılan İslam Düşüncesi Buluşmalarında hep bir araya gelmişlerdir.
¥
Bediüzzaman gibi Buti de İhvan fikriyatına en yakın olması gerekirken rejimle bağlantısı nedeniyle onlara sınırsız bir mesafe koymuştur. Elbette Müslüman Kardeşler yöntem veya icraat olarak müberra veya pak değiller. Hataları olabilir. Lakin Buti onların hatalarını avlamaya yoğunlaşmıştır. Gözü İhvan’ın yaptıklarına açık iken rejimin yaptıklarına kör olmuştur. Şafii’nin şiirinde olduğu gibi: Muhabbet gözü kötülükleri görmeye engel ve perdedir. Öfke gözü ise bütün noksanlıkların avcısıdır. Bu süreçte dengeyi kaybetmiştir. Hama olayları ve El Cihad gibi kitapları konusunda İhvan çizgisi Buti’yi eleştirse bile ona düşman değil belki kırgındı. Onlar Buti noktasında Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin Bediüzzaman hakkında düşündüğü gibi düşünüyorlardı. Mustafa Sabri: Biz şu veya bu şekilde ülkeyi terk etmek zorunda kaldık lakin Bediüzzaman yurtta kalarak hizmetlerine devam etti demiştir. Lakin Buti ile Bediüzzaman arasında hizmet metodunda farklılıklar var. Esasında, Buti’nin yönteminden değil mizacından bahsetmek gerekir. Bediüzzaman halka ve hakka sığındı ve rejimle mücadele etti. Buti ise komplo teorileri üzerinden rejime sığındı ve halkıyla mücadele etti. Sonra Bediüzzaman Vehhabiliği dahili bir mesele sayar ve fazla kurcalanmasını sağlıklı bulmaz. O ise bu meseleleri serişte etmeyi yeğledi. Nevi şahsına münhasırdı. Tehevvürle hareket ediyordu. Son sıralarda ailesinin Lübnan üzerinden Türkiye’ye gelmeye niyetlendiği ortaya çıktı. Ailesi Türkiye’ye geldiğinde rejimin belki de Buti’yi kullanma miadı dolmuş olacaktı. Niye Buti de sonunda Cihad el Makdisi gibi olmasındı? Belki de öldürerek kullanma süresini ebede kadar uzatmak istediler. Keşke, Cevdet Said gibi iş işten geçmeden Türkiye’ye sığınsaydı. Ya da Muhammed Habaş gibi Ürdün’e! Başbakan Erdoğan gibiler yeğeni aracılığıyla zalimi bırakması mesajını göndermişler lakin dinletememişler. Hatalarının peşini bırakmadı. Mısırlı selefi vaizlerden Muhammed Hassan iki şeyin cezasının dünyada hızlandırıldığını söylemiştir. Akraba hukukunu koparmak ve bağy yani zulme taraf olmak ve bulaşmak. Maalesef Buti zulme meyletmiştir. Suriye’de zulüm yapan orduya kahraman ordu diyor ve küresel bir komplodan bahsediyordu. Beşşar gibi vakıadan kopuktu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.