Kararın anlamı... Damat olma, içgüveysi kal!
Beklenen "tarihî karar" dün saat 18.05'te açıklandı... 14 Mart'ta açılan kapatma dâvâsının görüşmeleri, tam "138 gün" sonra, yani 30 Temmuz'da sonuçlandı ve karar Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden 6'sının "kapatma" yönünde, 4'ünün "Hazine yardımının 1/2 oranında kesilmesi" yönünde ve Başkan Haşim Kılıç'ın "iddianamenin bütünüyle reddi" yönünde görüş bildirmesiyle sonuçlandı.
Karar açıklanmadan önce, hemen herkesin "dokuz doğurduğunu" sanıyorum... Zira, saat 16.15'ten itibaren basın mensupları "salon"a alınmaya başlandı... Bir "karar" alınmıştı ve bu açıklanacaktı...
Hemen herkes gibi, ben de açıklanacak "tarihî karar"ı beklemeye başladım... Beş dakika, on dakika derken, dakikalar adeta "saat" oldu ve saatler 18.05'i gösterdiğinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın salona girdiği görüldü.
Haşim Kılıç; gerek "11 üye"nin ruhsal durumunu, gerek kararı açıklamak için, kürsüde "11 dakika" kaldı ve varılan kararı açıkladı:
"AK Parti kapatılmamıştır!"
KARAR öNCESİ YORUMLAR
Saat 16.15'ten saat 18.05'e kadar geçen sürede, kimi televizyonlar, ekranlarına "konuk"lar çağırdı ve onların görüşlerini aldı... Hemen herkesin ortak görüşü, "kapatma kararı çıkmayacağı" yönündeydi...
Kimi, Yargıtay Başsavcısı A.Yalçınkaya'nın iddianamesinin "hukukî" olmaktan ziyade "belirli bir ideolojik görüş doğrultusunda" hazırlandığını ve dolayısıyla "reddedileceğini" söylerken; kimi de Anayasa Mahkemesi'nin "3 gün" gibi kısa bir sürede karar açıklayacağından hareketle; "Demek ki" dediler, "kapatma kararı çıkmayacak!"
Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk'ün yürüttüğü mantık ise, hayli ilginçti.
Hikmet Sami Türk, "haklarında siyaset yasağı istenen 71 kişi"ye dikkat çekiyor ve diyordu ki;
"Eğer kapatma kararı çıkacak olsaydı, haklarında siyaset yasağı istenen kişilerle ilgili geniş çaplı tartışmalar yapılması gerekirdi... Oysa, süre çok kısadır ve bu sürede 71 kişinin durumu görüşülmüş olamaz!.. O halde, kapatma kararı verilmeyecek!"
Ekranlarda yürütülen "mantık"lar, yapılan "yorum" ve "tahmin"ler doğru çıktı.
Evet, karar "AK Parti'nin kapatılmaması" dolayısıyla hiç kimseye "siyaset yasağı getirilmemesi" yönünde çıktı...
KARAR, YARISI DOLU BARDAK GİBİ!
Peki, bu kararı "nasıl" yorumlamalıyız?..
Yani, "sevinç ve coşku"yla havalara mı zıplamalıyız, yoksa "karamsar"lığa mı gömülmeliyiz?..
Bence, her ikisi de yanlış!..
Ne coşku, ne de karamsarlık!..
Belki, buruk bir sevinç!..
Kararı, "yarım bardak su"ya benzetmek ve yorumu buna göre yapmak lâzım...
Evet, ortada "yarım bardak su" vardır!.. Bütün mesele; bu bardağa "nasıl" ve "neresinden" bakacağımız meselesidir!..
"Alt"tan bakacak olursak, "bardağın yarısı dolu"dur!.. Eğer "üst"ten bakarsak, şöyle diyebiliriz: "Bardağın yarısı boş!"
Dolayısıyla; "bardağın yarısı dolu" deyip sevinmek, "bardağın yarısı boş" deyip üzülmek mümkün!..
Tabiî, şöyle de düşünebiliriz:
Siyaset, bir "netice alma" sanatıdır!..
"Netice" alınmıştır!..
Dolayısıyla, "Hatice"yi tartışmanın zamanı değildir!
Ancak, şu da var:
"Tartışma"lar bitmeyecektir!..
özellikle de "kapatma bekleyen" çevreler; "Anayasa Mahkemesi de bizi sattı" deyip "provokasyon"lara, "çatışma" ve "şiddet"e yönelebilirler!..
Oysa, ortada "satma" filan yok!..
çünkü, bu karar; "muz" gibi, "niyete göre" açıklanabilecek bir karardır!..
Evet, "kapatma" yoktur ama, "ağırlıklı taraf" kapatma yanlısıdır!..
"Hazine yardımının kesilmesi"ni isteyen "4 üye"yi saymazsak; "iddianameyi tümden reddeden tek kişi" vardır ki, o da Başkan Haşim Kılıç'tır!..
Yani, "11'de 1"
Ya da "6'ya karşı 1"
HAŞİM KILIç’IN HAKLI UYARISI!
Bu karar, kim ne derse desin; "Demokles'in kılıcı" hüviyetinde bir karardır!..
Bundan böyle;
AK Parti üzerinde, "Demokles'in kılıcı" sürekli sallanacaktır!.. Ya da, AK Parti'nin ayaklarına vurulmuş bir "pranga"dan veya bileklerine vurulmuş bir "kelepçe"den de söz edebiliriz!..
Durum onu gösteriyor ki;
Başkan Haşim Kılıç'ın da, altını çize çize "uyarmak" zorunda kaldığı gibi; eğer "parti kapatmaların önüne geçilecek bir düzenleme yapılmaz" ise; gerek AK Parti, gerek bir başka parti, dün olduğu gibi, "hassas denge"leri bulamayabilir!..
O halde; hiç vakit kaybetmeden ilk önce "Anayasa Mahkemesi'nin yapısı" değiştirilmeli, sonra da "parti kapatmayı iyice zorlaştıran" bir düzenleme yapılmalıdır!..
Yoksa; bu tür dâvalarla hem "vaktimizi israf" etmiş ve hem de "enerji"mizi boşa harcamış oluruz!..
Uzun lâfın kısası;
AK Parti, bu kararı iyi okumalıdır!..
BAŞöRTüSü YASAK OLDUKTAN SONRA!
Bilmem, hatırlar mısınız;
"Başörtüsüne özgürlük" getiren kararın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi üzerine; 7 Mayıs 2008 tarihli "Ya bunları yargılayın, ya da Meclis'i kapatın" başlıklı bir yazı yazmış ve şöyle bir değerlendirmede bulunmuştum:
"Başörtüsüne yasak" getiren bu karar, öyle bir “yargı darbesi”dir, öyle bir “cüppeli kalkışma”dır ki, “367 kararı” bile bu son kararın yanında “solda sıfır” kalır!.. Bu karar, “AK Parti’nin kapatılması” yönünde verilecek bir karardan bile daha önemlidir!.. Kaldı ki; bu saatten ya da bu karardan sonra “AK Parti’nin kapatılması”nın veya “açık tutulması”nın hiçbir önemi yoktur!..
çünkü; varlık sebebi; “özgürlük”leri genişletmek ve “demokrasi”yi hakim kılmak olan bir partinin “varlık sebebine darbe” indirilmiştir!..
Bu “ucube karar”dan sonra; AK Parti’yi “açık tutsalar” ne farkeder, “kapatsalar” ne farkeder!..
çünkü ortada ne “hukuk” kaldı, ne “demokrasi” ve ne de “milli irade!”
Bir defa daha ortaya çıktı ki;
Bu milletin AK Parti’ye verdiği 16 milyon küsur oyun, MHP’ye verdiği 5 milyona yakın oyun, “yargı”nın gözünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!..
Anayasa Mahkemesi’nin 9 üyesi; “başörtüsünün serbestliği”ne karar veren “Meclis’in 411 milletvekili”ne ve “başörtüsüne özgürlük” isteyen “21 milyon vatandaş”a, bir başka ifadesiyle, “Türkiye’deki iki kişiden biri”ne demiştir ki;
“Siz ne derseniz deyin, önemli olan benim ne dediğim!.. Sizin ne istediğinizin hiçbir önemi yok!..
önemli olan benim ne istediğim!”
ONLAR AĞA, MİLLET IRGAT!
O günkü görüşümde bir değişiklik yok... Evet, ortada "kötünün iyisi bir karar" var ama, bu kararın bir "yorumlama" şekli de şudur:
AK Parti'nin "damat" olmasına izin verilmemiş, "içgüveysi" olarak kalması istenmiştir!.. Karardan sonra "CHP ve yandaşları" tarafından yapılan açıklamalara bakıyorum da, ne yalan söyleyeyim endişeye kapılıyorum.
“Histeri krizi”ne yakalanmış karılar gibi “titreme”lerine ve “kırmızı görmüş boğa”lar gibi burunlarından solumalarına bakılırsa, göreceksiniz ki, “tatminsizlik” yaşıyorlar!..
Bir türlü hazmedemiyorlar!..
“Milleti hazmedemiyor”lar!..
“Millî irade”yi hazmedemiyorlar!..
“Kimsesizlerin kimi” olmaya çalışan Başbakan’ı hazmedemiyorlar!..
Herhalde söylemeye gerek yok;
Kendilerini “sahip”, kendilerinden başkalarını “köle” olarak gören bir “zümre” var Türkiye’de!.. Herhalde “Türkiye’nin kaymağı”nı yediklerinden olsa gerek, kendilerini “kaymak tabaka” olarak görüyorlar!..
“Seçici” onlar, “karar verici” onlar!.. “Yönlendiren” onlar, “dillendiren” onlar!..
“Ben sizin Baba’nızım, ben ne dersem o olur!” havasındalar!..
Ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmazlar!.. Hem zaten, “bir elleri yağda, bir elleri balda”dır!..
Başkaları “çalışıyor” olsa da, “kazanan” ve “yiyen” daima onlardır!..
“Ağa”dırlar, “bey”dirler, “kral”dırlar, “imparator”durlar!.. “Egemen”dirler, “buyurgan”dırlar!..
Uzun lâfın kısası;
“Memleketin sahibi”dirler!..
Dolayısıyla;
Bir “çiftlik” olarak gördükleri ve yönettikleri bu ülkede yaşayan herkes, adları “Kunta Kinte” veya “Köle Isaura” olan birer “köle”dir, “ırgat”tır, “maraba”dır onların gözünde!..
Bir “kural” koymuşlardır;
“Yüksek dağlara karlar yağar üşünür; kaymak tabaka en doğrusunu düşünür!”
Kural bu olunca, herhangi birinin “düşünmesine” lüzum yoktur!.. çünkü, “düşünecek” olan tek bir zümre vardır;
“Egemen zümre!”
Gerisinin görevi, “çalışmak” ve “üretmek”tir!..
Yani, “para” kazanmak!..
“BAŞöRTüSüNü UNUT” KARARI!
Hasbelkader, “ağanın kızı”na talip olup, “damat”lığı başarmışsan, sakın ola havalara kapılma!.. çünkü, ağanın gözünde, sen hâlâ “içgüveysi”sin!..
Tarlayı süren, çapalayan, ot yolan, ekin eken, hasat yapan... Kısacası “ırgatlık” yapan bir “içgüveysi!”
Karınla hasbihal etmek mi istiyorsun?.. önce “ağadan izin” alacaksın!..
Yoksa, tarlada çift sürmeye devam!..
öyle ya;
Sen, bir “içgüveysi”sin!..
Ağzınla kuş tutsan bile “damat” olamazsın!..
Senin tek vazifen;
“Ağa’ya para kazandırmak!”
Haa, yine de dikkat et; “para”yı kazandır da; sakın “Ağa’nın kuralları”nı çiğneme!..
Yoksa, “Ağa’nın kâhyaları” geçiverir karşına da, ağzının payını veriverir!..
Tavır, gayet açık:
“Sen ırgatsın, ırgat kal!”
Yani;
“İftar”ı boşver!..
“Başörtüsü”nü ağzına alma!..
“İHL”den bahsetme!..
“Kur’an Kursu”nu unut!..
“Sivil Anayasa” da neymiş?..
“Ergenekon’u soruşturmak”tan vazgeç!..
Kısacası; “inat etme de uzlaş!”
öyle ya;
Sen, bir “içgüveysi”sin!..
Sen bir “halayık”sın!..
Sen bir “yanaşma”sın!..
Sen bir “maraba”sın!..
Sen bir “Kunta Kinte”sin!..
Hâsılı, sen bir “köle”sin!..
Senin aslî görevin, kasayı “para” ile doldurmak!..
Gerisine karışma!..
İşte bu bakış;
“Egemen ve buyurganların millete bakışı”dır!..
Bu tablo;
“Egemen ve buyurganların gözündeki Erdoğan tablosu”dur!..
Dün verilen "karar"ın Türkçesi budur!..
AK PARTİ, ARTIK “DAMAT” OLMALIDIR!
Kalıbımı basarım ki;
"Erdoğan'dan daha iyi bir ırgat" bulabileceklerini bilseler, "6'ya 5" gibi hassas bir denge filân gözetmezler, basarlardı kararı:
"Kapatılmıştır!"
Ama, gayet iyi biliyorlar ki; bu ülkeyi kalkındırmak ve Hazine'yi parayla doldurmak için çalışan, Tayyip Erdoğan'dan daha iyi bir ırgat bulamazlar!..
Bir de şu var:
Eğer AK Parti'yi kapatsalar, yerine kurulacak yeni bir parti, bu defa "yüzde 57" veya "yüzde 67" ile gelirdi!.. Tıpkı, "367 ucubesi"nden sonra "yüzde 47" ile geldiği gibi!..
İşte bunu göze alamadılar!.
Ama bu, "alamayacakları" anlamına gelmez!.. Aldıkları kararla, AK Parti'nin tepesinde "Demokles'in kılıcı"nı sallandırmaya başlayanlar, bir de bakmışsınız, kılıcı indirivermiş ve kelleyi koparıvermiş!..
İşte bunun içindir ki;
AK Parti, "yapması gerekenleri" bir an önce yapmalı ve bu millete, "yüreği ağza getirecek süreç"ler yaşatmamalıdır!..
Asıl önemlisi de;
"Ağa"lara karşı da "dik duruş" sergilemeli ve artık "içgüveysi" olmaktan çıkıp, "damat" olduğunu cümle aleme göstermelidir!.. Bu kadar "tevazu" yeter!..
Sadakat kime?.. Yargıya mı, millete mi?
Anayasa Mahkemesi’nin dünkü kararını, “AK Parti’ye yapılmış bir ihtar” olarak yorumlayanlar var.. Bu yorumlar, kısmen doğrudur ama “haklı” değildir!..
çünkü AK Parti, “topluma verdiği sözler”e sadık kalmak ve bunları yerine getirmek zorundadır!..
öyle ya; AK Parti “yargı”ya veya bir başka kuruma değil, “millet”e taahhütlerde bulunarak “iktidar” olmuştur!..
Eğer “yargı”ya sadık kalacaksa belki “açık” kalabilir ama, “iktidar”da kalamaz!.. “Millet”e bağlı kalınca da, “iktidar” oluyor ama “açık” kalamıyor!..
Burada bir “terslik” var!.. Bu tersliği gidermenin tek yolu; “Türk Milleti Adına” karar veren yargının gerçekten de “Millet gibi” düşünmesi ve kararını “millete göre” vermesidir!..
Aksi halde; “millete göre” hareket eden hiçbir parti açık kalamaz!..
O halde, çözüm şudur: Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilmeli ve oraya “milletin temsilcileri” de girmelidir!..