Özellikle 28 Şubat sürecinde çok yakın temasta olduğum siyasilerin başında merhum Muhsin Başkan geliyordu. Onun bu süreçte nasıl dik durduğunu, onca baskı ve korkutmalara rağmen Müslümanları nasıl cesur ve mertçe savunduğunu bizzat müşahede edenlerdenim.

 

Çizgisi o kadar düzgün ve net idi ki, iktidarda sol, sağ, devrimci, milliyetçi, ülkücü, İslamcı hangi görüş olursa olsun tavrını hiç değiştirmedi.  Karşı çıkarken de, destek verirken de hep bu ülkenin ve milletin istikbalini ve menfaatlerini düşündü.

 

Kur’an Kurslarına, İmam Hatiplere, Dine, Diyanete saldırıların yoğunlaştığı, başörtüsü zulmünün zirve yaptığı dönemlerde tek başına da olsa Meclis’te verdiği mücadele, inanıyorum ki ahirette mizanına konacak en değerli ödülleri arasında yer alacaktır. Çünkü savunduğu değerler, Allah’ın değerleridir.  

 

Allah’ın değerlerini üstün tutanlar, Müslümanlar katında da yücelirler, Allah katında da. Çünkü Müslümanlar, Allah’ın yeryüzündeki şahitleridir. Bizler bu anlamda rahmetli Muhsin Başkan’a şehadet ediyoruz, en azından ben şehadet ediyorum.

 

Bu tür şahsiyetlerin hayatı ve geride bıraktıklarının şehadeti, yaşayanlar için ibretli birer örnektir. Benzer görevi yapan siyasiler için bu örnekler daha da anlamlıdır. Bunu ben de bir örnekle bunu pekiştirmek istiyorum.

 

İlahiyat Fakülteleri, İmam Hatipler ve Kur’an Kursları hakkında yapılan kısıtlayıcı ve hatta kapatmaya yönelik çalışmaların yapıldığı yıllarda, TİMAV olarak bunlara şiddetle karşı çıkmış ve görüşmeler yapmak üzere Millet Meclisi, Bakanlıklar, Başbakanlık ve hatta Cumhurbaşkanlığı kapılarını sıkça aşındırdığımız günlerimiz olmuştu.

 

İşte, bu makamlarla yaptığımız ısrarlı görüşmelerimiz sırasında Demirel, merhum Erbakan, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve toprağı bol olsun Bülent Ecevit gibi liderlerin içinde, bize en çok destek çıkan, arkamızda duran, yardımcı olan ve moral veren Başkan merhum Yazıcıoğlu olmuştu. Hem de işin istismarını yapmadan ve siyasi çıkar düşünmeden… Onun o fırtınalı dönemdeki cesareti, azmi, kararlığı ve imanı, arkadaşlarımla birlikte beni çok etkilemişti.

 

Milliyetçi Ülkücü gelenekten gelmesine rağmen, kafatası milliyetçiliğini reddeden, ırkçı Türkçülüğe karşı çıkan, Müslüman olmayı Vatanı, Milleti ve Bayrağı sevmek için yeterli gören bir anlayışa sahip olan Muhsin Başkan’a,  vefat yıldönümü vesilesiyle bir kez daha rahmet diliyorum.